Partlar
Yazar: Patrick Scott Smith
Çevirmen: Ramazan Orçun Yılmaz
Part İnancı
Part inancı en iyi iki kelimeyle tanımlanabilir: kapsayıcı ve gelişmiş. Kendilerinden önceki Seleukos ve Pers Akhamenid İmparatorluğu gibi birçok farklı kültüre ev sahipliği yaptığından, Part İmparatorluğu akıllıca davranarak bu kültürlerin her birine, kendilerinin inanç ve geleneklerini yaşama şansı vermiştir. Part İmparatorluğu, Hristiyan ve Yahudi ağırlıklı yerleşim bölgelerinin gelişmesine izin vermiş ama en önde gelen üç inanç Yunan Panteonu, Zerdüştçülük ve Mithraizm olmuştur. Peki Partlar neye inanmıştı? Geriye hiçbir tarihi kayıt bırakmadıklarını hesaba kattığımızda Part inanç sistemini keşfetmek zorlu gözükebilir ama nereden gelip nereye gittikleri ve günlük yaşamlarında kullandıkları pratik ve öne çıkan şeyleri düşünürsek bu başarılabilir. Başlarda Pers ve Yunan iş birliğinin, Part’ın güç konusundaki başarısında önemli olduğu, Partların bir süre bu ulusların gelenek ve göreneklerini denedikleri fakat kendi ayakları üzerinde durduklarında Mithra ile özdeşleşmeye başladıkları görülmektedir.
İskit Kökenleri ve Yunan Tanrıları
Partların genel olarak İskit kökenli oldukları kabul edilmektedir. Hazar Denizi’nin doğusundaki düz bozkırlardan yükselen Partlar, İskitler gibi, çok azının karşısında durabildiği binici ve okçu savaş makineleriydi. Partlar, İskitlerin birçok askeri taktiği ve hayatta kalma stratejisine adapte olmuş ve onları kullanmışlardı. Bununla birlikte, İskit yaşam tarzına asimile olmak aynı zamanda İskit inanç sistemlerine asimile olmaktı. İskitlerin günlük yaşantısında öne çıkan bir özellik, üzerinde yürüdükleri düz ve geniş bozkır ile yeryüzünün ufukta buluştuğu gökyüzüydü. En belirgin özelliklerinden biri ise bozkırda kaçılması mümkün olmayan güneşti. Diğer öne çıkan özelliği ise birçok eski kültürde olduğu gibi ateşti. Geceleri vahşi hayvanlara karşı güvenlik sağlaması ve günlük hayatta yemek yapmada ve madencilikte sunduğu kullanışlı işlevleriyle ateş, eski zamanlarda çok gerekli olup önemli bir simgesel etkiye sahipti. O hâlde yeryüzünün, gökyüzünün, güneşin ve ateşin İskitler ve Partlar için belirli bir dinsel değere sahip olması çok da şaşırtıcı değildir.
Herodotos, İskitlerin taptığı sekiz tanrıyı Yunan tanrılarıyla ilişkilendirir. Barry Cunliffe’nin belirttiği üzere “Onun bahsettiği bu tanrıların Yunan karşılıkları vardır ve anlatımında, üç seviyeden bahsettiği açıktır.” (167): Birinci seviyede Tabitha/Tabiti (Hestia), ikincide Papaios (Zeus) ve Api (Gaia), üçüncüde Oitosyros (Apollon) ve Argimpasa (Aphrodite) yer alır. Herodotos İskit isimlerini göz ardı etse de dördüncü derecede ise Hercules, Ares ve Poseidon yer alır. İskitler ve diğer Hint-İran insanları için panteonun başında bulunan Tabitha, ateş ve yuva tanrıçasıdır. Tabitha ayrıca insanlar ve kendisi arasında aracılık görevi üstlenen kralın koruyucusu olarak hizmet etmiştir. Tabitha’nın kutsadığı Kraliyet Ocağı (The Royal Hearth), aynı zamanda kendisiyle bir yeminin resmiyetinin tanındığı bir kutsal obje görevi görmüştür.
Yerin gökle birleşmesi görüşü, kendini gökyüzü tanrısı Papaios’un Gaia (Toprak Ana) ile birleşmesi ve diğer tüm tanrıların doğması inancında belli eder. Güneşin günlük hayatta öne çıkan bir unsur olmasının İskit Apollon’u Oitosyros ile ilişkilendirildiği düşünülmektedir. İskitlerin aşina olduğu öne çıkan diğer bir fiziksel özellik ise savaş sesi duymak ve savaş alanı görmekti. İskitlerin savaş tanrısı, tüm İskit için önem arz ediyordu. Üzerinde sığır ve at kurban edilen açık hava sunakları tüm bölgelere dikilmişti. Ares, kendi halkı için öne çıkan bir tanrı figürüdür. Bu sebeple, düzenli birliklerin ve sıradan insanların onun tarafında yer alma düşüncesi, savaşçı bir kültür olarak İskitlerin kimliğini yukarı taşımıştır.
Dahası, tüm kültürlerde gerekli/önemli olan tarım ve hayvancılıktaki başarılarının, kendilerine bereket tanrıçası tarafından bahşedildiği düşünülürdü. Hakkında az şey bilinmesine rağmen, Aphrodite’in İskit karşılığının İran maddî bolluk tanrıçası Arti ile eşdeğer olan Argimpasa olduğuna inanılırdı. Son olarak Herodotos, İskitlerin askeri başarısında önemli bir unsur olan Thagimasadas’ın kendisi gibi deniz tanrısı olduğundan değil de atların patronu olduğu için Poseidon’a karşılık geldiğini söylemiştir. Herodotos ayrıca Thagimasadas’ın kendisine tapmada ayrıcalık sahibi olduğunu belirttiği asil İskitler tarafından tapıldığından bahseder. Zira atlar İskit askeri başarısında ve savaşlarında önemli bir rol oynamış ve bu iş, kontrolleri ellerinde tutmak isteyen asiller tarafından yönetilmiştir. O hâlde soyluların Thagimasadas’tan yardım dilemesi doğaldır.
Yeni İlişkiler, Yeni İnançlar
Herodotos İskit inancını, aşina olduğu Yunan Panteonundan bir bakış açısıyla anlatırken İskitlerin, tanrılarının bir görseline, sunağına ve tapınağına sahip olmadıklarını ifade etmiştir. Gerçekten de İskit tümülüslerinde yapılan birçok kazı, bu halkın göçebe avcılığı, savaş hayatı ile ilginç ve çok sayıdaki av/avcı temasını oraya koyar. Ancak bize tanrıları hakkında çok az hatta sadece ana tanrıçaları olan Argimpasa hakkında bilgi verir. Cunliffe’in belirttiği gibi “Panteonun üst derecesinden olan Tabitha, Papaeus ve Api, insan biçimi kazandırılmamış gibi gözüküyor ya da en azından belirli bir tasvirleri bilinmiyor” (276). Bu yüzden İskit göçebe inançları doğayı yöneten tanrılardan daha çok doğanın kendisine bağlıydı.
Partlar, Orta Asya bozkırının güneyinden doğu-batı kültürel koridoruna sahip Avrasya’nın alçak kısımlarında güçsüzleşmiş Seleukos İmparatorluğu’nu ele geçirmek için göç ettiklerinde, antropomorfik olarak tanımlanan inançlarla temas kurdular. Seleukoslular, kendilerinden önceki Persler gibi, dinsel hoşgörüyü âdet edinmişlerdi. Diğerlerine gelenek ve göreneklerini uygulama şansı vermelerinin yanında Seleukoslular, hâlihazırda antik dünyada etkisi büyük olan kendi tanrılarını da unutmadılar. Part’ın ilk kralı I. Arşak (MÖ 247-217), doğudaki Seleukos kontrolünden kurtulduktan sonra Partlar, daha güçlü bir şekilde tutulan batıdaki Seleukos bölgelerinin kontrollerini ele geçirdiler. Bununla birlikte Yunanlarla direkt olarak temasa geçtiler.
Kendilerinden önceki Seleukoslular gibi Partlar da Yunanların gelenek ve göreneklerini uygulamalarına izin verdiler ve en azından ilk başta onların adetlerini benimsedikleri görülmektedir. Başta, Part inanç sistemi temel olarak ateş, toprak, gökyüzü ve güneş gibi unsurların tapılmasını içermiştir. Yunan tanrıları bu unsurları korumuş fakat insan özellikleriyle daha açık bir şekilde donatılmışlardır. Buna örnek olarak Yunan güneş tanrısı Apollon’un atlar tarafından çekilen iki tekerlekli arabasıyla güneşe yörüngesinde önderlik etmesi, Hestia’nın yuvayı ve ateşi kendi uzmanlık alanları hâline getirmesi, Posedion’un dalgalara, Ares’in savaş alanına ve Zeus’un ise gökyüzüne hükmetmesi verilebilir. Yine de göller, nehirler, kuyular, ağaçlar, deniz ve taşlar gibi bazı unsurlara Part’ın batı tarafında tapmaya devam ediliyordu. Öte yandan, imparatorluğun diğer kesimlerinde, Babiller hâlâ Ishtar ve Bel’e, Mezopotamya’daki bir Yahudi yerleşim yeri Yahweh’e, Hatra’da güneş ve ay tanrılarına tapıyordu. Hristiyanlık, Part İmparatorluğu’nun son dönemlerine doğru Dicle Nehri’nin doğusunda hız kazandı. Ancak, Part İmparatorluğu zamanında genel olarak Yunan Panteonunun yanında en yaygın inanç sistemi Zerdüştçülük ve Mithraizm idi.
İmparatorlukta Zerdüştçülük
Pers, Seleukos ve Part egemenliği boyunca bozulmadan kalan ve Sasani İmparatorluğu ile yeniden dirilen inanç sistemlerinden biri Zerdüştçülüktü. Büyük ihtimalle doğu Pers’ten olan kurucusu Zerdüşt, ilk başta, başında tanrı Ahura Mazda olan çok tanrılı bir inanç sisteminin rahibiydi. Bir gün, Ahura Mazda’dan gönderilen parlak bir ilahi varlık Zerdüşt’e nehir yanında gözükerek ona sadece bir tanrı olduğunu ve onun da bilge ve yaratılmamış bir varlık olan Ahura Mazda olduğunu söyledi. İyilik ve kötülük temelli bu inancı benimseyen müritler düşünmek, doğru sözler söylemek ve iyi işler yapmak gibi temel prensipler ile hayatlarını sürdüreceklerdi. Zerdüştçüler hayvan kurban etmeyi bıraktı, onun yerine sunakları ateşle yaktılar ve ateşin devamlı yanmasını sağladılar.
Ateş, arınmayı ve saflığı sembolize ederdi. Karanlık bir dünyaya ışık veren ateş Ahura Mazda’nın kendisini temsil ederdi ancak müritleri, zihinlerini aydınlatmak için gayret etmek zorundaydılar. Part’taki Zerdüştçülük hakkında Jenny Rose şunları yazmıştır:
“Yakın zamana kadar, Seleukos ve Part İran’ı dönemlerinden elimizde olan dahili malzeme eksikliği; Zerdüştçülüğün, Sasaniler tarafından “yenileştirilene” kadar ihmal edildiği görüşüne katkıda bulunmuştur. Ancak geçtiğimiz son birkaç on yıllık dönemde çözülen ostrakon[1], kaya kabartması, parşömen ve madeni paralar hakkındaki bu veriler, söz konusu görüşe ters düşer ve bunun yerine bu dönem boyunca din içerisindeki sürekliliğe ve gelişime işaret eder. (loc 260).”
Bağdat’ın güneydoğusunda bulunan Nippur’da ortaya çıkan İran ostrakası üzerine yazılmış takvim ve Nisa’da bir şarap mahzeninde bulunan Avestaca isimler (Avestaca Zerdüştçülükte yazı dilidir) buna örnek gösterilebilir. Benzer isimler ayrıca İran’ın Kürdistan eyaleti Hewraman bölgesinde bir Part resmî belgede görülmüştür. Madeni paralar üzerindeki ateş sunakları da Zerdüştçülükteki dinsel uygulamalara duyulan minnettarlığı göstermektedir. İlginç bir şekilde, Zerdüştçülük zaman içinde Mithra’yı Yazata veya Ahura Mazda’nın buyruğundaki başka bir tanrı olarak içine alacak şekilde evrilirken Partların Mithra’ya daha sıcak bakmaya başladıkları görülmüştür.
İmparatorlukta Mithraizm
MÖ 2000 ve 1500 arasında Aryan kabileleri Rus bozkırlarının güneyinden, Hindistan ve İran’a doğru hareket etti. Beraberlerinde getirdikleri tek tanrı ise Mithra’ydı. Mithra, Hindistan’da resmileştiği ve Rig Veda’da yüceltildiği için ünü Avrasya’ya da yayılmaya başladı. Yaklaşık olarak aynı zamanda, Zerdüştçülük de Mithra ve diğer tanrılarla birlikte yayıldı. MÖ 5. yüzyılda Mithra, Ahura Mazda’nın hemen altında geliştiği için Zerdüştçülük onun niteliklerini övmüştür. Parvaneh Pourshariati bu Part görüşü üzerinde şöyle bir yorumda bulunur:
“Partların Avesta kutsal kitabını derledikleri doğrudur. Ayrıca takvimlerinde Zerdüşt kutsal aylarını kullanmışlardır. Dahası bazı Part hanedanlarının Ortodoks Zerdüştîler olduğu söylenebilir. Ama yeni bir kanıt ve zaten hâlihazırda bulunan bir bilginin yeniden değerlendirilmesi üzerine, geleneksel özellikteki Part bölgelerindeki en yaygın ibadetin Mithra’ya tapmak olduğu görülüyor” (358-59).
MÖ 140 yılında Partların, Perslerin vatanı ve Zerdüştçülük’ün merkezi olan İran’ı (Persis) ele geçirmesi bir ayrılış örneği olmuştur. Bu görüşe tamamen zıt olarak, Avestaca yazılmış Vendidad metni (MÖ 141-MS 224) Part bölgelerini “imansızlığa dair günahları” yüzünden şeytan olarak isimlendirmiştir. Partlar ayrıca Zerdüştçülük’te yasaklanmış bir uygulama olan ölüleri gömme ve yakma eylemlerini gerçekleştirdikleri için kınanmışlardı. Ek olarak, Pourshariati, Burzin Mithra ateş sunağının soylu bir Part’a ait kişisel bir sunak olduğunu, “Yüce olan Mithra’dır” anlamına geldiğini ve bu ismin Mithra’nın tek tanrı figürü olduğuna işaret ettiğini belirtir (364).
Mithradates (Mithra’nın Lütfu) ismi de Part dönemi boyunca krallar arasında popüler bir isimdi. Part’ın en önemli iki kralı I. ve II. Mithradates (MÖ 171-132 ve MÖ 124-91) Mithra’nın bu ismini methetmiştir. Aynı şekilde Partlardan iki, Kios’tan iki, Pontus’tan altı kralın yanı sıra Kommagene, İberya ve Ermenistan kralları da bu isme sahip çıkmıştır. İslam müritlerinin popüler isim seçimi olan Muhammed gibi teoforik Mithradates isminin uzun bir tarih dönemi boyunca birçok farklı ulusun kralları ve insanları tarafından kullanılması bilinçli olarak bir kabullenmenin varlığına ve bu ismin Mithra’nın kim olup kendilerinin kültürel mirasında nasıl rol oynadığının bir hatırlatıcısı olduğuna işaret eder.
Sonrasında Zerdüştçülüğün Mithra’yı dinlerine dâhil etmesi, Mithra’nın o zamanki genel popüleritesi ile ilişkili olarak baskı unsuru olmuş olabilir. Part, merkezi Avrasya’nın kontrolünü ele geçirmeye başladığında Mithra’nın ünü Partlar tarafından zaten biliniyordu ve gittiği yerdeki insanlar da onu kabul etmiş olabilirdi. Günümüz Türkmenistan başkenti olan Aşkabat’ta “mehriyan” ya da “Mithra’nın yeri” şeklinde isimlendirilmiş, Part döneminden kalma bir ibadethane kalıntıları bulunmuştur. Ayrıca üzerinde diğer tanrıların isminden daha çok Mithra geçen “ostraka”lar bir Part başkenti olan Nisa’da bulunur. Toros dağlarında bulunan bir Kommagene tapınağındaki kabartmada, kendi başına bir tanrı olarak, Frig şapkası, Pers pantolonu ve ışıklar yayarak Mithra, Kommagene Kralı I. Antiokhos (Hüküm süresi: MÖ 70-31) ile birlikte dayanışma içinde durur.
Dahası, MÖ 5. ve 4. yüzyıllardan kalma madeni paralar gibi Part elbisesi de ilk başta Yunanlarınki ile benzerdi. MÖ 2. yüzyıl itibariyle Part madeni parası üzerinde II. Mithradates ve I. Artabanus’un (Erdevân) (MÖ 127-124/3) “Helenistik dönem öncesi Acemce konuşan insanlarla ilişkilendirilen özel göçebe pantolon takımını giyerken” yapılmış olan tasvirleri yer alır (Curtis ve Stewart: 3). Bu kıyafet hükümleri boyunca bir ölçü olmuştu. En nihayetinde Tetradrahminin arka yüzünde kral II. Artabanus (MS 12-38/41), Mithra olduğu düşünülen Apollon görünümlü bir tanrıya diz çöker hâldedir. MS 1. ve 2. yüzyıldan kalma bir Part madeni parasının ön yüzünde ise aşikâr bir Mithra figürü yer almaktadır. Böylece edebi, tarihsel ve fiziksel kanıtlar Partların, Yunan ve Pers geleneklerinden kopmaya başlayarak onların yerine Mithra’yı tamamıyla kucaklayan kendi inanç sistemlerini kurmaya çalıştıklarını gösterir. Vesta Curtis’in dediği gibi “Mithra açıkça, Partlar tarafından sevilen bir tanrıydı” (Curtis ve Magub, 32).
Mithra’nın Cazibesi
Dinî hoşgörü, Part devletinin ayırt edici bir özelliği ve uzun ömürlülüğünün anahtarıydı. Mithra’nın Partlar üzerindeki cazibesi, Mithra’nın herkesi kucakladığı düşüncesi ile ilişki olarak çekici gelmiş olabilir. Mithra’nın birçok özelliği barındıran bir tanrı olduğunu söyleyebiliriz. Tamamen insan biçimi kazandırılmış (antropomorfik), birçok tanrının özelliklerinin vücut bulmuş hâliydi. Mithra’yı kabul etmeleri politik açıdan Partlar için iki sonuca yol açtı: Hem Yunanlar hem de Persler ile birlikte ortak bir zemin hazırlarken her ikisinden de farklı olarak benzersiz bir dayanışma ve kimlik kazanmalarını sağladı. Kafasından ışınlar saçan bir güneş tanrısı olarak tasvir edilen Mithra, Apollon ile inanılmaz bir biçimde benzerlik göstermekteydi. Dahası, bir savaşçı olması ve gökyüzü ve ateşle ilişkilendirilmesi onun aynı zamanda Ares, Hestia ve Zeus ile olan ortak yönlerini ortaya koymuştu. Perslerle etkileşime gelince, ateş Zerdüştler için çok önemliydi ve Mithra’nın kendisi Zerdüşt ilahi hiyerarşisinde yer alan bir ateş tanrısıydı. Ahura Mazda tarafından yaratılmış, hiyerarşide ondan hemen sonra gelen Mithra, aynı zamanda onun savaşçısıydı.
Partlar için Mithra kişisel bir çekicilik taşımıştır. Part köklerine döndüğünde, Mithra’nın da onlar gibi at sırtında doğan bozkırdan gelen bir kültür tarafından tanıtılan bir tanrı olması ilginçtir. Aryanların Mithrası, Partlara özel bir çekiciliğe sahipti. Mithra bir savaşçıydı, bazen at üstünde bir okçuydu ve oklarıyla iblisler öldürürdü. Geniş topraklara hükmetmiş, at üstündeki savaşçıları kutsamıştır. Aynı zamanda ateş tanrısı da olduğu için Partlar oldukça cezbedici olmuştur. Ateş; anlaşmalar, yeminler, sözleşmeler ve doğruluk ile ilişkilendirilmiştir. Benzer bir şekilde İskit’in baş tanrısı Tabitha, bir ateş tanrıçasıydı ve yeminler onun yuvası üzerine edilirdi. Dahası at sırtında açık havada savaşan ve dolaşan bir ulus olan Partlar için güneş önemli bir yere sahipti. Onlara iyilik vermesi için ona yakarmak önemli bir ritüeldi. Mithra ile birlikte bunu daha kişisel bir şekilde yapabiliyor hâle geldiler çünkü o aynı zamanda güneş tanrısıydı. Sonuç olarak Mithra, endişelerini giderebildiği ve kendileriyle benzerlik kurabildiği için Partların kendi kimliklerini kazanabilmelerinde yol gösterici olmuştur.
Dipnotlar
[1] Yunancada üzeri yazılı kırık çanak çömlek parçası anlamına gelmektedir.
Kaynakça
Colledge, M. A. R., (1967), The Partians, Praeger.
Copper, D. J., (1996), Mithras: Mysteries and Inititation Rediscovered, Red Wheel/Weiser.
Cunliffe, B., (2019), The Scythians, Oxford University Press.
Curtis, V. S., Stewart, S., (2007) The Age of the Partians (The Idea of Iran), (editör: Curtis, Vesta Sarkhosh & Stewart, Sarah), I.B. Tauris.
Curtis, V., Magub, A., (2020), Rivalling Rome. Spink Books.
Dio, C., (2014), Delphi Complete Works of Cassius Dio (Illustrated) (Delphi Ancient Classics Book 36). Delphi Classics.
Harvey, S. L., Lehmann, W. P., Slocum, J., Lesson 5: Young Avestan, Linguistics Research Center of The College of Liberal Arts The University of Texas at Austin Erişim Tarihi: 25 Kasım 2020, https://lrc.la.utexas.edu/eieol/aveol/50
Herodotus & Cartledge, Paul & Holland, Tom & Cartledge, Paul, (2015), The Histories, Penguin Classics.
Payam N., Caitlin M, (2005), The Mysteries of Mithras, Inner Traditions.
Pourshariati, P., (2008), Decline and Fall of the Sasanian Empire, I.B. Tauris.
Rawlinson, G., Rawlinson, G., (2018), The History of Partian Empire, e-artnow.
Rolle, R., (1989), The World of the Scythians, University of California Press.
Rose, J., (2019), Zoroastrianism, Bloomsbury Academic.
Editör Kaynakçası ve İleri Okuma
Cartwright, M., (2018), Ermeni Mitolojisi (çev. Batuhan Uncu), Gorgon Dergisi.
(https://gorgondergisi.com/ermeni-mitolojisi/)
Çiğdem, S., (2011), Roma-Part İlişkilerinde Elegeia/Erzurum ve Çevresi, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 11, Sayı 46, 97-118.
Ertan, U. B., (2018), Roma’nın Küçük Asya’daki Kabusu: VI. Mithradates, Gorgon Dergisi.
(https://gorgondergisi.com/romanin-kucuk-asyadaki-kabusu-vi-mithradates/)
Herodotos, (1993), Herodot Tarihi (çev. Müntekim Ökmen, düz. Azra Erhat), Remzi Kitabevi.
Mark, J. J., (2020), Mithra (çev. Ramazan Orçun Yılmaz), Gorgon Dergisi, 13. Sayı, 28-37.
(https://gorgondergisi.com/gorgon-e-dergisi-13-sayi/)
Taşkıran, M. S., (2015), İran: Gorani Kürtleri, Pirler’in Düğünü. Erişim Tarihi: 25 Kasım 2020, https://www.atlasdergisi.com/kesfet/kultur/pirlerin-dugunu.html
Redaktör: Cemre Yıldırım
Editör: Martı Esin Şemin
Görev Alan Yayın Kurulu: Arman Tekin, Esra Koca, Utku Baran Ertan