Söyleşi/Röportaj

”Korpiklaani” Röportajı

 

”Korpiklaani” Röportajı – Türkçe

 

 

 

Herkese merhabalar. Dergimizin söyleşi/röportaj bölümünde bugünkü konuğumuz Fin bir folk metal grubu olan Korpiklaani. Kendilerine davetimizi kabul ettikleri için teşekkür ediyoruz.

 

GD: Hoş geldiniz Korpiklaani! Sorulara başlamadan önce grubunuzun tarihi hakkında bilgi almak istiyoruz. Korpiklaani’yi nasıl kurdunuz ve bu ismi nasıl seçtiniz?

K: Daha önceleri grubumuzun adı Shaman’dı. Bu isim ile 1999 yılında Idja, 2001 yılında ise Shamaniac olmak üzere iki albüm çıkarttık. Daha sonra üçüncü albümümüzün yapım aşamasında iken Napalm Records tarafından dünya çapında bir albüm çıkarma teklifi aldık. Ancak Brezilya’da hâli hazırda Shaman adını kullanan bir grup olduğu için ismimizi değiştirmemizi istediler. Woods Clan isminin havalı olabileceğini düşündüm çünkü gerçekten de biz ormandan ve kırsaldan bölgeden çıkmış Fin adamlardık. Napalm Records ise Woods Clan’nın Fince karşılığını sordula ve onlara Korpiklaani olduğunu söyledim. Onlar da Korpiklaani’yi tercih ettiler. Böylece üçüncü Shaman albümümüz Korpiklaani adı altında “Spirit of the Forest” ismiyle 2003 senesinde çıktı. Jylhä bizim 11. Stüdyo albümümüz. Kariyerimizi düşündüğümüzde hiçbir zaman yükseklerde olmadık ama popülaritemizin git gide arttığını söyleyebilirim. Kariyerimizdeki en güzel şey bu olabilir.

GD: Ülkenizin metal müzik ile iç içe olduğunu söyleyebiliriz. Hatta 100 bin kişiye 50’den fazla metal grubu düştüğü bile söylenmekte. Bu konudaki görüşünüz nedir? Bu devasa ilgi nereden geliyor?

K: Belki ülkemizin soğuk ve katı olmasıyla ilgili olabilir. Birçok karanlık ormanımız var ve kış aylarımız çok uzun sürüyor. Belki de bu sebepten ötürü müzisyenler ve söz yazarlarının aklına mutlu, neşe dolu pop müzik yazmak gelmiyordur. Böyle manzaralara bakarak yaşarken soğuk ve karanlık müzik yapmak daha basittir belki de. Düşüncem bu yönde.

GD: Jylha albümündeki Kiuru parçanız keder dolu melankolinin yanısıra agresif bir bateriye de sahip. Bu ikili melodi ise şarkıyı daha bir ahenkli yapıyor. Buna rağmen pek de alışık olduğumuz bir Korpiklaani şarkısına benzemiyor. Tıpkı bu şarkıda olduğu gibi her zamanki tarzınızdan farklı olarak yeni ve deneysel bir çalışma yapmanızın arkasındaki neden nedir? Şarkılarınızın yaratım ve yazım süreçleri hakkında bize içeriden bilgiler verebilir misiniz? Önce sözler mi yazılıyor yoksa beste mi yapılıyor? Herhangi bir iş paylaşımına sahip misiniz yoksa tüm şarkılar üzerinde birlikte mi çalışıyorsunuz?

K: Grubumuzun yeni davulcusu Samuli Mikkonen, en çılgın hayallerimi dahi müziğe uyarlayabilecek kadar yetenekli. Şarkıyı çalabilecek mi çalamayacak mı diye düşünmediğim için “Kiuru” gibi şarkılar ve müzikler üretmek çok daha kolay hale geliyor. Çoğu zaman önce melodiyi bulup sonrasında da bu melodi etrafındaki gitar rifflerini düşünüyorum. Devamında da akordeon ve keman kısımları geliyor. “Kiuru” ise bir istisnaydı çünkü o şarkımızda önce riffler sonra melodiler yazıldı. Kafamdaki her şey hazır olduğu zaman bir demo kaydını başlatıyorum. Sonraki süreçte de şarkı bir hayli değişime uğruyor. Elimdeki demo hazır olduğu zaman onu söz yazarımız Tuomas Keskimaki’ye gönderiyorum. Şarkıyı yazarken ben akustik gitarla vokalin melodisini çalarken Tuomas’ta çaldığım melodiyi takip ediyor. Ancak bazen onun şiirlerini de şarkılar için bir ilham kaynağı olarak kullanıyorum. Yani demem o ki ilk önce şarkı sözleri yazılabilir. Fakat günümüzde bu oldukça nadir bir yöntem.

GD: Tarzınızın yansıttığı gibi Korpiklaani folk metal sahnesinde hem hayat dolu hem de neşeli bir imaja sahip. Müzik zevki göreceli bir kavram olsa da konu metal müzik olduğu zaman bu türe uzak kişiler yapılan müziği hem öfkeli hem de vokallerin de etkisiyle gürültülü ve korkutucu bulabiliyorlar. Ancak metal müzik sayısız alt türe sahiptir ve her birinin kendi içerisinde üretken ve gelişime açık olduğu söylenebilir. Korpiklaani’nin neşeli tarzının bu “sert” imgeyi yumuşatmada yardımcı olduğunu düşünüyor musunuz?

K: Şunu söyleyebilirim ki metal hayranları için farklı ve iyi şeyler sunuyoruz. Her metal hayranına hitap etmesek de eğlenmeyi zirvelerde yaşayan kesimi asla yarı yolda bırakmıyoruz. Bu dünyadaki her şeyin içerisinde karanlık ve aydınlık bir tarafın olduğu gibi bizim müziğimizin de iki farklı yüzü var. Karanlık tarafımızı da eğlenceli tarafımız gibi benimsiyoruz.

GD: 2005 yılında çıkartmış olduğunuz ve ikonik bir şarkınız olan “Beer Beer”’ı 2019-2020 yılları arasında dünyadaki çeşitli sanatçılara yeniden yorumlattınız. Bu süreç aniden mi gelişti? Yoksa şarkınızın yeniden keşfedildiğini söyleyebilir miyiz?

K: Şarkıyı Fince yorumlamak istiyorduk ve yeni arka planı ile başka sanatçılara söyletme fikri ortaya çıktı. Sonrasında da Trollfest’in Norveççe, Exodus’un İngilizce, Alestorm’un İskoçça ve diğer birçok farklı dili konuşan müzisyen arkadaşlarımıza kendi dillerinde yorumlamalarını teklif etmemizle birlikte iş bu noktaya geldi. Kısa bir süre sonra ise bu fikri duyan herkes katılmak istedi. Bu gerçekten harikaydı!

GD: Beer Beer, alkol temalı tek şarkınız değil elbette. Vodka, Tequila, Jagermeister, vb. isimlere sahip şarkılarınız da var. Bu şarkıları yazmanızın sebebi nedir? Ayrıca şarkılarınızdan ve kendi Vodka markanızı yaratmanızdan yola çıkarak Fin kültüründe “alkol”ün yerini sormak istiyoruz.

K: Korpiklaani Votka markası olarak “Dünya’nın en iyi Votkası” ödülünü kazandı aslında. Kendi markanızın olması harika bir olay, neden derseniz insanlar albümlerinizi sadece bir kere alıyor ama votka şişelerinizi birçok kez hatta neredeyse her hafta sonu satın alıyor. Sahnedeyken alkol içen insanlara karşı alkol temalı şarkılarımızı çalmak güzel oluyor. Tahmin edeceğiniz üzere metal konserlerinde de seyirciler bir hayli içki tüketiyor. Finlandiya’da ise oldukça sağlam bir içki kültürüne sahibiz ve içmeyi çok seviyoruz. İçimizi sıcak tutacak şeylere ihtiyacımız var.

GD: Tarih boyunca Finlandiya çeşitli kültürlere kucak açmış bir ülke. Kaynaklarda belirtildiği üzere, Kalevala ulusal kimliğinizi canlandırmış ve korumanıza yardımcı olmuş derleme bir didaktik eser. Tuonela Swan’ın da destansı şarkılar söylediğini ve Manala’nın kapak çalışmalarında tasvir edildiğini biliyoruz. Bunun yanında Fin folklorunda bilgelik ve sihirli sözlerle anılan ve merkezi bir Şamanizm ilahı olan Väinämöinen da aynı çalışma üzerinde kendisine yer bulmuş durumda. Müziğiniz ile Kalevala arasındaki bağ nedir? Mitolojik göndermeler ve semboller göz önüne bulundurulduğunda, albüm kapaklarınızın nasıl tasarlandığını söyleyebilir misiniz?

K: Kalevala hem bizim sözlerimiz hem de genel olarak Fin mitleri ve tarihi üzerinde büyük bir etkiye sahip. Yine de şarkılarımı yazarken böyle şeyleri pek düşünmüyorum. Benim için en büyük ilham kaynağı her zaman doğa ve hayattan zevk alabilmek oldu. Neticede ortaya çıkartmak istediğim şey pozitif bir hava yakalamak oluyor.

Jan Yrlund bizim grafik tasarımcımız. Kendisi aynı zamanda yıllarca Manowar ile çalışmıştır. Şu anda Testament ile de çalışıyor. 2006 yılındaki albümümüz “Tales Along This Road”dan beri albüm kapaklarımızı o tasarlıyor. Onunla çalışmak oldukça kolay çünkü grubumuzun sanat açısından neye ihtiyaç duyduğunu çok iyi biliyor. Kapak konusunda aklıma bir fikir geldiğinde onunla paylaşıyorum ve o ne yapılması gerektiğini iyi biliyor. Onunla bir şekilde aynı “frekansta” olduğumuzu söyleyebilirim. Buna ek olarak Fin mitolojisine oldukça hâkim ve Kalevala hakkında her şeyi biliyor. Albüm kapaklarımız için Finlandiya dışından birisi ile çalışamazdım. Zira çalışacağımız kişi hem kültürümüze hem de şarkılarımıza aşina olmalı.

GD: Müziğinize ve grubunuzun eski adına baktığımızda Şamanizm ile derinden bir bağınızın olduğunu söylemek mümkün. Şamanizm denildiğinde Finlandiya akla gelen ilk topluluklardan. Örnek olarak Sami Şamanizm’ini gösterebiliriz. Mikrofonunuza taktığınız boynuz ile grubunuzun sembolü olan Şaman davulu bunun bir göstergesi sayılabilir. Günümüzde Finlandiya’da Şamanizmin izlerini görmek mümkün mü? Grup olarak, geçmişin inançları ile alakalı bir göreviniz olduğunu düşünüyor musunuz?

K: Şamanizm doğa ile iç içedir. Bu yüzden bizim için çok önemli. Grubumuzun sembolü başlangıçtan beri şaman davulunu içeriyor. Esasında Şamanizm dünyanın her yerinde aynı.  Kimsenin onu vaaz etmesine gerek yok. Şamanizm, kuzey ülkelerinden tutun Afrika’ya, Amerikan yerlilerine, Rusya ve Asya da dâhil olmak üzere her yerde aynı. Günümüzde Finlandiya’da kilisenin gücü artık eskisi gibi olmadığı için Şamanizm yükseliyor. Bazı nedenlerden ötürü kilise Şamanizmin değerini azaltmaya çalışıyor ve bu inancın satanizm ile bağlantılı olduğunu öne sürüyordu. Bunun için yapılabilecek bir şey yok. Şamanizm hiçbir dine benzemez; o bir hayat yoludur. Şifalı bile olduğu söylenebilir.

GD: Orta Asya Şamanizminde Şaman davulları insan, şaman, tanrı ve evren ile ilişkili semboller vardır. Bu sembollere Korpiklaani’nin albüm kapaklarında, kullandığınız davul üzerinde ve hatta votka markanızda rastlamaktayız. Bu sembolleri siz mi tasarladınız? Yoksa kültürünüzde şaman davullarına dair bir ilgi mi var?

K: Kendi önsezilerim ile Sámi kültürünün kadim sembollerini ve eski şaman davulu  tasvirlerini harmanlıyorum. Ancak örnek vermek gerekirse, sembolümüz kuzey ülkeleri yakınlarında bulunan eski duvar resimleri ile aynı.

GD: Şarkılarınız içerisinde bazı kısımlarda ve canlı performanslarınızda “Yoik” kullandığınızı görüyoruz. Yoik’in ne olduğunu söyleyebilir misiniz? Müziğiniz içerisinde Yoik kullanma fikri nasıl oluştu?

K: Doksanların başında, Finlandiya’nın kuzeyindeki Lapland’de Sami halkı ile beş sene yaşadım. Onlar bana Yoik’in kullanımını, doğa ile iç içe yaşamayı ve ren geyikleri hakkında tüm bildiklerini öğrettiler. Yoik, onların sözsüz şarkı söyleme tekniğidir. Amerikan yerlilerinin yaptığı ilahilere oldukça benzerdir.

GD: Başladığı ilk günden beri Covid-19 pandemisinin etkilerini hissediyoruz. Uzatılan düzenlemeler ve artan aşılanma oranları ışığında normale dönmeyi umut ediyoruz. Pandemi koşulları işinizi nasıl etkiledi?

K: Pandeminin başlangıcından beri hiçbir şekilde tura çıkamadık. Yalnızca birkaç yerde konser verebildik. Kuşkusuz ekonomik açıdan bizim için bir felaket oldu. Konser mekânları ve diğer gruplar ile aynı gemide olduğumuzu düşünüyorum. Umarım ki herkes bu durumu ciddiye alır ve aşılarını olur. Böylece bu saçmalığı geride bırakabilir ya da en azından olabildiğince azaltabiliriz.

 

GD: Bildiğimiz kadarıyla daha önce Türkiye’de konserler verdiniz. Sizi tekrar görebilecek miyiz?


K: Umut ediyoruz!

Sıcak ve güzel ülkenizde tekrar çalma fırsatı bulabilmek harika olurdu.

 

GD: Son olarak, Türk hayranlarınıza söylemek istediğiniz bir şey var mı?

 

K: En kısa sürede konserlerde buluşmak dileğiyle!

     Barışla, Sevgiyle, Folk ve Metal ile kalın!

Related posts

Leave a Comment