Müzik & Sanat

Işıktan Kör Oldu Gözlerim: Flaş Fotoğrafçılığının Şiddeti


Flaş Fotoğrafçılığı 

Yazar: Kate Flint

Çevirmen: Selvinur Güngör

Işıktan Kör Oldu Gözlerim: Flaş Fotoğrafçılığının Şiddeti

Susan Sontag, bilinçli olarak şiddet ile fotoğrafçılığı birleştirmiştir. 1977 yılında yayımlanan “In Plato’s Cave” (Platon’un Mağarasında) isimli makalesinde “fotoğraf çekmekte yırtıcı bir şey var” diye belirtmiştir. Bir kamerayı “doldurmayı” ve “hedef almayı”, günlük hayatta kullandığımızı vurgulamıştır: “Nasıl bir kamera, silahın dönüşmüş hâliyse, birinin fotoğrafını çekmek de cinayetin dönüşmüş hâlidir.” İnsanların, her bir portrede gizlenen kişiliklerini yakalamaları için okuyucularını teşvik eden Sontag, bunu abartarak yaptığının farkındadır.

Ancak şiddet ile özel fotoğraf teknolojisini, yani flaşı birleştirmek kuşkusuz daha az abartılı olur. Flaş tekniğinin ilk yıllarından beri, karanlığı aydınlatmak için kireç lambası ya da magnezyum kullanıldığı günlerde, flaş öngörülemez bir patlayıcı olarak ilişkilendirilmişti. Fotoğrafçıların sakatlanıp yaralandığı, kazaların artık sıradanlaştığı 1887 yılında, Johannes Gaedicke ve Adolf Miethe’nin çok daha güvenilir bir bileşimi olan flaş barutunu[1] bulmalarından sonra bile bu şekilde devam etti. 1930’larda flaş lambaları piyasaya sürülene kadar, yapay ışıkların ani patlamaları için kullanılan yöntemler daha kolay ve güvenilir hale gelmedi. Bu durum Speedlite ve diğer elektronik flaş tetikleyicilerinin gelişiyle birlikte artış göstermiştir.

Flaş Barutunun İcadı Sonrası Flaş Fotoğrafçılığı, Kaynak

“Flaş tetikleyici” terimi bizi dönüp dolaştırıp aynı noktaya getiriyor çünkü flaş barutunu ateşleyen ilk makineler için flaş barutu aslında altıpatlara çok benzer tasarlanmıştı. Şiddetle silahların bağlantıları ve isimleri çıkmazdadır. Askeri silahların namlularını süsleyen “GÜLÜMSE. FLAŞI BEKLE.” cümlelerinin kara mizahındaki kinaye belirgindir. Haber fotoğrafçısı kılığına giren bir adamın Orta Avrupa başbakanını tam flaşını patlattığı an, silahını patlatarak öldürdüğü Alfred Hitchcock’un 1940 yapımı Foreign Correspondent (Yabancı Muhabir) filminde silahlanma ve fotoğrafçılık birlikte işlenmiştir.

Bununla birlikte fotografik flaş çoğunlukla agresiftir. Birisi flaşa fazla yakınlaşırsa, gözleri geçici körlük geçirebilir. Dahası, fotoğrafçının gözlerinin kamaşması da söz konusudur. Flaş patlaması yönünü şaşırtabilir. Flaş fotoğrafçılığıyla ilgili çok sayıda anlatımlarda, atları ve etraftaki insanları ne kadar ürküttüğünden bahsedilir. Örneğin, polisin, Fenian[2] dinamitçilerinin dinamitlerine karşı afallamasıyla ilgili şakalar günümüzde hâlâ anlatılır. Yönünü kaybetme, Hitchcock’un 1954 yapımı Rear Window (Arka Pencere) filminin sonlarına yakın bir sahnede büyük bir etkiyle işlenmiştir. Filmde Jeff (James Stewart) flaş lambasını saldırganın (Lars Thorwald) yüzüne patlatmıştır. Hitchcock’un ters bakış açısının çarpıcı kullanımı, seyirciyi hem objektifin arkasından bakmasını hem de flaşın sanki Thorwald ve seyircinin yüzüne patlayacakmış gibi göstermesini sağlamıştır.

Bedensel tepkilerinin yanı sıra flaş ayrıca ahlaki şiddeti de doğurabilir. Flaşın günlük yaşantılarımıza yönelik beklenmedik müdahalelerini haklı çıkartabilecek bir şey olsa bile bu ne olabilir ki? İşte bu, 20. yüzyıldan beri belgesel fotoğrafçılarının sorduğu bir sorudur. Bu fotoğrafçılardan, Amerika’daki Büyük Buhran zamanında Farm Security Administration’da (Çiftçi Güvenliği İdaresi) çalışan Dorothea Lange, flaşın saldırgan kullanımına tanık olmuştur. Ben Shahn ise hem birinin kişisel alanındayken fotoğrafını çekmek hem de flaşın estetiği hakkındaki şüphelerini şöyle aktarmıştır: “İnsanların arasından biri gelip flaşla fotoğraf çekerse bunun, ahlaka aykırı olduğunu düşünürüm. Diyelim ki bir çiftçinin kulübesine girdin ve kulübe de karanlık ama flaş, o karanlığı bozdu.” Shahn’ın yapay ışığa karşı olan antipatisi sadece uygun ışık prensibine sıkı sıkıya bağlı olan Henri Cartier-Bresson ve André Kertész gibi sanat fotoğrafçılarına da yansıyacaktı. Cartier-Bresson flaş kullanımı için şöyle der: “Kaba, tıpkı bir konsere tabancayla gitmek gibi.”

Bu estetik pürizm (özleştirmecilik), flaş fotoğrafçılığının gazeteciler ve ticari çalışmalar ile birleştirmesiyle kısmen belirlenmiştir. Flaş lambasının ortaya çıkması, basın fotoğrafçılarının gece çalışabilmesine büyük ölçüde yardımcı olmuş ve karanlıkta işlenen suçların belgelendirmesini kolaylaştırmıştır. Ayrıca flaşın, polisler tarafından dedektiflik işleri için kullanımı da giderek artmıştır. 20. yüzyılın ortalarındaki New York’ta, tutuklanmaları ve kazaları çekerek hayatını kazanan Weegee olarak bilinen adamdan başka hiç kimse flaşı ve suçu daha iyi bir araya getirmemiştir. Weegee, Sontag’ı öngörerek şöyle demiştir: “Fotoğrafçı, kamerası olan bir avcı gibidir.”

Bu kararlı müdahilliğin paparazzilerin işinden daha belirgin olduğu hiçbir yer yoktur. Flaş lambasının patlaması, insanların ünlenmesi veya adının çıkması için görsel bir stenograf hâline gelmiştir. Bu şekilde ışığın yaylım ateşine tutulmak korkunç bir saldırı olabilir. Yakalanarak New York’a getirtilen ve sahnede sergilenen King Kong’u ele alalım; foto muhabirleri yüzünden, korkusu yıkıcı bir öfkeye dönüşmüştü. Böylece paparazzi flaşı hoş karşılanmayan bir patlama hâline gelmiş ve sonunda paparazilerin kendileri de insanları sömüren ve istilacı fotoğrafçılığın en kötü aşırılıklarını örneklemeye başlamışlardır.

Oysaki, her ne kadar flaş fotoğrafçılığının sebep olduğu ya da kaydettiği şiddet acımasız olsa da bir paradoks olduğunu fark edebiliriz. Flaş – özellikle yüksek hızlı flaşlar – felaketin içerisinde korkunç güzelliği bulabilir. Bilim fotoğrafçısı Harold Edgerton’ın öncülüğünde bir sıra şişme balonu, bir elmayı ve bir iskambil kağıdını delen bir mermiyi hiçbir insan gözünün göremeyeceği kadar parçalanabildiğini göstermek için stroboskop ışığı kullanılmıştır. Benzer şekilde, İsrailli sanatçı Ori Gersht’in videoları ve fotoğrafları, Hollanda Altın Çağı’ndaki natürmortlara benzemesi için birleştirilen dondurulmuş meyve ve çiçeklerin, bir mermiyle tuz buz oluşunu göstermektedir. Bu görüntüler, cam kırığı gibi dağılan doğal nesnelerin özündeki kırılganlığı ortaya çıkarmaktadır.

Ancak Gersht’in görüntüleri, gönderme yaptığı diğer tüm Hollandalı sanatçıların eserleri gibi, bir memento mori (fâni olduğunu hatırla) mesajını ima ediyor ise bu, geri çevrilemez fiziksel şiddetle karşılaştığımızda güzelliğin yok olacağı anlamına gelir. Afroamerikan Gordon Parks’ın Flash Photography’de (Flaş Fotoğrafçılığı) (1947) isimli el kitabındaki en korkunç fotoğraflardan birinde, Kasım 1944’te Fransız idam mangasında bir iş birlikçinin infazı gösterilmektedir: Dizlerinin üzerine çöktürülmüş, bir direğe bağlanmış, yüzü büyük bir bez ile örtülmüş bir adam ve adamın boynunun arkasında saçılan bulanık parçalar. Parks’ın açıklaması kısa ve özdür: “Kamerada tek bir ampul kullanılmıştır. Fotoğrafçının flaşı, mermilerin iş birlikçinin bedeninden etleri ve kıyafetleri parçalarken fotoğraflanması için iyi zamanlanmıştır.” Saldırı aleti ve fotoğraflanmasını kolaylaştırması açısından, flaş fotoğrafçılığının tarihi, şaşırtıcı şekilde şiddetten ayrı düşünülemez.

 

Dipnotlar

[1] İngilizce “flash powder” olarak nitelendirilen bu madde magnezyum, potasyum sülfat ve antimon klorat karışımından oluşmaktadır. Yazıda bahsi geçen araştırmacılar tarafından icat edilen bu madde onlar tarafından ilk olarak “blitzlichtpulver” olarak isimlendirilmiştir (Flint, 2013:375). İnternet ortamında yapısından ötürü “flaş tozu” olarak çevrilmesine karşın patlayıcı özelliği sebebiyle “gun powder” göndermesini ele alarak tarafımızca “flaş barutu” olarak çevrilmiştir. (e.n)

[2] Fenianlar veya Fenians Brotherhood olarak adlandırılan İrlandalı cumhuriyetçilerden oluşan grup aynı nitelikteki birçok grup ile birlikte 1881-85 yılları arasında “Bağımsız İrlanda Cumhuriyeti” düşüncesi ile “Fenian Bombalama Girişimi (Fenian Dynamite Campaign)” olarak adlandırılan bombalama faaliyetlerini yürütmüşlerdir. Bknz: https://www.theirishstory.com/2012/02/13/one-skilled-scientist-is-worth-an-army-the-fenian-dynamite-campaign-1881-85/?relatedposts_hit=1&relatedposts_origin=5411&relatedposts_position=2#.X_SGotgzZPZ

 

Kaynakça

Sontag, S. (1977). In Plato’s cave. On photography3.

 

İleri Okuma

Berger, J. (2017). Bir fotoğrafı anlamak (Çev. Beril Eyüboğlu), İstanbul, Metis Yayınları.

Berger, J. (2008). Görme Biçimleri (Çev. Y. Salman), İstanbul, Metis Yayınları.

Sontag, S. (2005). Fotoğraf Üzerine (Çev., Osman Akınhay). İstanbul, Agora Kitaplığı Yayınları: 2008.

 

Redaktör: Cemre Yıldırım

Editör: Arman Tekin

Görev Alan Yayın Kurulu: Esra Koca, Martı Esin Şemin, Nazım Fırat Şemin, Utku Baran Ertan

 

Yazının orijinali için:

https://aeon.co/ideas/blinded-by-the-light-the-violence-of-flash-photography

 

Flaş Fotoğrafçılığı Flaş Fotoğrafçılığı Flaş Fotoğrafçılığı Flaş Fotoğrafçılığı

Related posts

Leave a Comment