13. Sayı Yazıları

Maskelerle Yüzleşmenin Estetiği

Maske

E-dergimizin 13. Sayısındaki tüm yazılar için tıklayınız

Yazar: Necmi Karkın [1]

Maskelerle Yüzleşmenin Estetiği

Maskeler, duygusal yansımaları güçlendirmek için kişileştirme görselliğine bağlı olarak insanların görünür yüzlerinde kullandıkları biçimler olmuştur. Maskeler, ruh dünyasına dönüşüm araçları olarak doğurganlığı sağlamak, kötülükten korunmak ve ruhsal travmalardan arınmak amacıyla ritüellerde kullanılmak üzere tasarlanmış nesneler olarak düşünülebilir. Maskeler, ritüellerde veya törenlerde, iyi bir hasat elde etmede, barış veya savaş zamanında kabile ihtiyaçlarını karşılamada veya cenaze törenlerinde manevi varlıklara mesaj iletmede önemli bir rol oynamıştır. Maske, genellikle kişinin kendi kimliğini gizlemek ve kendi özellikleriyle başka varlık oluşturmak için yüze takılan, yüzü değiştirme veya gizleme biçimiyle ilişkilidir. Karakterleri ve ruh hâllerini gizlemenin ve açığa vurmanın bu temel özelliği tüm maskelerde ortak bir unsurdur. Kültürel nesneler olarak Paleolitik Çağ’dan bu yana her dönemde dünya çapında kullanılmıştır. Kullanımları ve sembolleri kadar görünüşleri de dikkat çekici olmuştur.

Beyaz Punu Maskesi
Musée du quai Branly Kaynak

Maskelerin çeşitli işlevleri ve kullanım alanları bulunmaktadır. Terapi amacıyla kullanılmasının yanı sıra şenliklerde, cenazelerde, sosyal ve dinî ritüellerde sıklıkla karşımıza çıkan maskelerin en yaygın olarak kullanıldığı alan ise şüphesiz ki tiyatro sahneleridir. Maskelerin teatral kullanımı Antik Yunan drama geleneğine kadar uzanmaktadır. Yunan tiyatrosu, MÖ 600’den itibaren Atina içinde gelişen bu dönemin önemli bir kültürel gelişmesi ve yansımasıdır. Tiyatroda kurumsallaşma sürecinin parçası tragedya, komedya ve satir oyunu olarak üç dramatik türde ortaya çıkmıştır. Bu tragedya ve komedya ritüellerin temeli hâline nasıl geldiğini göstermektedir. Yunan araştırmacı Pollux (MS 2. yüzyıl) Helenistik Dönem’de tragedya ve komedyadaki karakterlerin ve kostümlerin gelenekselleştiğini yazmıştır. Pollux’a göre bu dönemde 35 çeşit tragedya maskesi ve 45 çeşit komedya maskesi kullanılmaktadır (Başak, 1997: 1788).

Yunanlar, Klasik Dönem’de sözlü kültürlerine, sözlerin gücüne değer veriyorlardı ve bu, onların hikâye anlatma yöntemiydi. “Maskın tiyatrodaki kullanımı kuşkusuz eylemseldir ve performans anına bağlıdır. Bu nedenle de diyebiliriz ki metin gibi maske de bir performansın parçası olmadan tamamlanmıyor” (Güçbilmez, 2020: 1). Yunan tarihinde tragedya ve komedya tamamen ayrı türler olarak görülmüş ve hiçbir oyunda ikisine dair yönler birleştirilmemiştir. Bu nedenle de kendi özelliklerini korumuşlardır. Spartalılara karşı uğradıkları yenilginin ardından Atina’nın gücü azalsa da o andan itibaren tiyatroda eski tragedyalar yeniden canlandırılmaya başlamıştır. Helenistik tiyatro biçiminde sadece tragedya değil, sıradan vatandaşların yaşamları hakkında da komik bölümler ortaya çıkmıştır.

Komedya Teatral Genç Kadın Maskesi – Geç Helenistik Dönem – National Archaeological Museum of Athens Kaynak

Antik Yunan dünyasındaki törenler ve kutlamalarda kullanılan maskeler de önemli bir unsurdur. Maskeler organik malzemelerden yapıldığından kalıcı nesneler olarak görülmemiştir. Maske, Klasik Yunan tiyatrosunun ikonik geleneklerinden biri olarak kullanılmıştır. Maskelerin iki temel karakteri, Herakleitos ve Demokritos’u simgelediği düşülmektedir. Tiyatro maskeleri, tüm yüzü ve başı kaplayan, gözler ve ağız için küçük açıklığın olduğu yapıya sahiptirler. Tiyatroda maskeler izleyici ile sahne, söylence ile gerçeklik arasındaki sınırı temsil ederler. Aynı zamanda oyuncuların tiyatro karakterinin de temsil biçimidir. Atina’da klasik maskeler abartılı yüz özelliklerini ve ifadelerini yansıtır. Özellikle de izleyicinin, oyuncuyu belirli karakterlerle ilişkilendirmesini önlemek için seyircilerde panik ve dehşet duygusu uyandırılmış, oyuncunun birkaç farklı rolde görünmesini sağlamışlardır. “Bir süreliğine, özgür bıraktığı tinselliği/bedeni, yıllarca yaşayamadığı davranışlarını körükleyebilir, bunlardan haz alır ve kendince bir duygusallık içinde hoşça zaman geçirir. Böylelikle yüzündeki “yapaylık” sayesinde, kendi tabusunu yıkan, ancak bu kez başka bir tabu yaratan bir anlayış söz konusudur” (Erbarıştıran, 2016: 263). Tiyatro maskelerinin bu yönüyle öykünme, yansıtma, anlatımcı ve dışavurumcu estetik kuramlarıyla daha işlevsel bir ilişkisi olduğunu söyleyebiliriz.

Villa Des Cicerone Mozaiği – Pompei – Museo Archeologico Nazionale di Napoli – Kaynak

Maskeler, tiyatro gösterilerinde karakterleri temsil etmek için kullanılmıştır. Tiyatro performansları, geçici, anlık türden gösteri sanatlarıdır. Bir tiyatro aracı olarak maske, ilk olarak sembolik, Antik Yunan’da ise ritüel-drama olarak son derece önemli teatral törenlerde kullanılmaya devam etmiştir. “Dionysos törenlerinde tanrı doğrudan maskenin içinde belirir. Bu törenler sırasında maske, artık yalnızca tanrıyı simgeler. Tanrı, maske ya da maske, Tanrı olmuştur. Bu, Antik tanrılar arasında Dionysos’a özgü bir hâldir. Maskenin anlamı karşıtlıkların yüzleştirilmesi, karşı karşıya gelmesinden başka bir şey değildir” (İndirkaş, 2012: 67). Dionysos maskeleri, “Kutsal alanlarda özellikle Dionysos’la ilişkili bir kült objesi olarak kullanılan maskeler, taşıdıkları apotropeik [2] olan inançla kutsal alanlar dışında nekropoller ya da konutlarda da kullanılmışlardır” (Işın, 2007: 94). Bu da tiyatroda maskeleri ve kostümleri değiştirerek oyun sırasında bir dizi farklı karakteri yüzleştirmelerini mümkün kılmıştır. Günümüze kadar gelen freskler, mozaikler, vazo resimleri ve taş heykel parçalarından gelen ayrıntılar, antik tiyatro maskelerinin görünüşü hakkında görsel bilgiler sağlamaktadır. Bu antik tiyatronun maskelerinin çoğu duygu ifadesi anlatması bakımından estetik yanında olduğunu göstermektedir.

Orta Çağ’da gizemli oyunları dramatize eden maskeler kullanılmıştır. Oyunlarda, çok farklı duyguları yansıtan varlıkları kişileştirilmek amacıyla grotesk maskeler tercih edilmiştir. Avrupa, 15. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar teatral fenomenin popülaritesinin yükselişini sürdürmesine tanık olmuş, bazen maskeleme gülünç ve hayalci düşünmeye yöneltmiştir.

Maskeler kukla gösterileri şeklindeki komedya kalıntıları dışında Antik Yunan oyunlarının modern zamanların canlandırmalarında da kullanılmıştır. 1930’lu yıllara gelindiğinde maskelerle ilgili farklı görüşler ortaya çıkmaya başlamıştır. Bunlardan biri de Grotowski’nin yaklaşımıdır. Grotowski’nin kurduğu “laboratuvar tiyatrosu”nun amacı tiyatronun kaynağı olan ilkel ritüellere dönmekti. Grotowski’nin yaptıklarını yoksul tiyatro olarak adlandırmıştır. Bu tiyatro ışık, sahne düzeni, dekor gibi lükslerden arındırılmıştır. Bu yaklaşımda, yüzün kendisi bir maske olarak kullanılmalıdır ve makyaja gerek yoktur (Başak, 1997: 1792).

Avrupa kültürleri dışında kökeni ve teması bakımından Yunan dramasına benzeyen Japon, Çin, Afrika ve Mısır maskeleri, bu kültürlerin parçası olması dolayısıyla hem yapımları hem de kişiselleştirme hikâyelerinin birçok yönden farklı yansımalarını gösterebilmektedir.

Oskar Schlemmer Seramik Maske
Heykeli – Kaynak

20. yüzyılın başlarında, Avrupalı sanatçılar sadece gösterilenden ziyade, değişen dünyada yeni ifade biçimleri aramışlardır. Onların çözümü diğer kültürlerin geleneksel estetik deneyimleriyle Avrupa sanatının değerlerini kaynaştırmak olmuştur. Özellikle Afrika kabile toplumlarında saygın bir değere sahip olan maskeler, Avrupalı sanatçılar için estetik nitelikleri yönünden manevi boyutlar içermektedir. Kendi bilincimizi başka bir bilinçle benzeşme olanaklarının dışında ama düşünsel benzeşim referansları olmadan yaşamaktayız. Bu süreç zamansal algılamalar üzerinde parçalanan kavrayışların yarattığı yarılmalarla düşünsel benzeşimlere sahip insan ütopyası modeli ortaya çıkartmıştır. Bunu yaşama dair sorun hâlinde görmek çözüm olasılıklarının en belirgin kavrayışı olarak durmaktadır. Yüzleşme bu noktada, ayrışma/benzeşme diyalektiği midir gerçekten?

Constantin Brancusi – La Muse Endormie
(Uyuyan Esin Perisi) – 1910 – Kaynak

Pablo Picasso, Amedeo Modigliani ve Constantin Brancusi gibi Avrupalı sanatçılar, kendi kültürel normlarından uzaklaşarak kendi gerçeklerinin ötesine geçme çabalarını değiştirmeye başlamışlardır. Bauhaus ekolüne bağlı bir sanatçı olan Oskar Schlemmer, 1920’lerin sonlarında teatral prodüksiyonlar için maske tasarımına uygulanan anlamsal fenomenolojiyle ilgilenmeye başlamıştır. Aynı zamanda modern sanat akımları içerisinde yer alan çağdaş tiyatro genellikle maskeler ile sahnelenir. Batı Afrika’da yapılan maskeleme ve sanatsal oymalar da keza geleneksel bronz, bakır ve metal kullanımının dönüşümüne öncülük etmedeki rolü ile önemli olmuştur.

Geleneksel Afrika maskeleri, genel olarak Avrupa ve Batı sanatını en bariz biçimde etkileyen unsurlarından biridir. 20. yüzyılda, gibi sanatsal hareketler, çoğu zaman Afrika maskelerinin geniş mirasından çeşitli ilhamlar almıştır. Maskenin kullanılmasında mevcut bilgi temelinde, sanatçı, kullanıcı, seyirci anlamında her kültürde ortak olan belirli türden duyusal etkiler vardır. Huşu, zevk, korku ve hatta dehşet etkisi maskelerin kendilerinin biçimleri ve kostümleri kadar gelenekseldir. Bunlar öğrenilmiş kültürün davranış kalıbı gibidir. Maskenin biçimi geliştikçe, nesnenin gücünü sağlamak için çeşitli prosedürleri genişlemiştir. Bütün geleneklere uyulduğu düşünülür ise tamamlanmış maske takılıp sergilenirken geleneksel imgeler yoluyla yorumlanmaktadır. Bu nedenle, estetik formlardan kaynaklandığı için maske etkisi, tasarım duygusu içinde hâli hazırda sanat objeleri olarak değerlendirilmiştir.

Genel olarak maskeler kullanıldığı ritüel için önemli olan ruhları veya varlıkları temsil etme eğilimindedir. Maskeyi takan kişinin, genellikle onun tarafından sembolize edilen varlıkla bağ kurabildiğine ve maskenin neyi temsil ettiğine sahip olduğuna inanılmaktadır. Ritüel ve törensel maskeler, halkların geleneksel kültürünün temel özelliğidir. Ritüel maskelerle ilişkili belirli çıkarımlar, farklı kültürlerde büyük ölçüde farklılık gösterse de çoğu Afrika kültüründe ortaktır. Çoğu geleneksel Afrika kültüründe ritüel maskesi takan kişi kavramsal olarak insan hayatını kaybeder ve maskenin kendisinin temsil ettiği ruha dönüşür. Maske takan kişinin ruhsal dönüşümü genellikle müzik ve dans türleri gibi diğer uygulamalara katkıda bulunan ritüel kostümlere dayanır. Böylece maske takan kişi, genellikle ölüler veya doğa ile ilgili ruhlar arasında diyaloğa etki eden bir araç olmaktadır. Maskeli danslar; düğünler ve cenazelerle ilgili geleneksel Afrika törenlerinin parçasıdır denilebilir. Afrika, kültüründe ritüel ve eğlencede büyük önemini yansıtan işlevsel maskeler bulunmaktadır. Farklı maske biçimleri arasında yüz maskeleri, vücut maskeleri ve başlıklar bulunur ve bunların tümü tarih, din ve mitoloji öğretmek için kullanılan araçlar olarak hizmet ederler. Maskeler doğaüstü varlıkların yanı sıra insan ve hayvan biçimini alarak doğalcı ve stilize olmuş veya büyük ölçüde soyutlanmıştır.

Süslenmiş Ahşaptan Chewa Maskesi – Kaynak

Afrika sanat formlarının en önemlilerinden biri oymalı ahşap maskeler, etkileyici nitelikleriyle birlikte oldukça gelişmiş Afrika sanat formudur. Yüzü gizlemek için kullanılan maskeler, topluluğun yalnızca bir unsurudur. Yüzlerinin üstüne, giyilen oyulmuş tahta veya doğal diğer maddeler kabul edilemez davranışları ve sosyal değerleri caydırmak için mizah ve hiciv amaçlı kullanılmaktadır. Afrika maskeleri insan, hayvan veya her ikisinin fantastik bileşimi olarak kişileştirilen görünmez ruhlar için somut bir form sağlamaktadırlar. Bazı anlayışlara göre ruhlar, hayvan özelliklerine sahip bir biçimde bedensel olmayı seçerler. Performansta maskeli dansçılar, hayvanın hareketlerini dans ederek canlandırırlar. Davranışları, ciddi bir mesaj taşıyan eğlenceli performanslar aracılığıyla olumlu insan davranışı ve sosyal davranış için model görevi görmektedir. Ayrıca ruhlar, insanları ya da hayvanları temsil eden maskeleri değil; hayali yaratıkların özelliklerini birleştiren bir temsiliyeti doğrulamaktadır. Bunlar genellikle tehlikeli doğa ruhlarıdır ancak birkaçı eğlence amaçlı kullanılmaktadır.

Modern Batı toplumu, Afrika maskelerini ve bunun gibi nesneleri görmek için müzeye giderken Afrika kültüründe maske, tek başına ya da bir kaide üzerindeki sanat eseri değil, kostümün sadece doğal bir parçası olarak görülmektedir. Bu olgunun varoluşunun gerçeklik hâline aralanma, yüzleşebilme olanaklarının belirlediği gerçekçi sahnedir. Bu sahneleme, yüzleşme nesnesi olan maskeler aracılığıyla bakışma eyleminin sergilenmesidir. Ancak bu Aristocu öykünme geleneğinin yansıması değildir. Henüz konuşmanın başlamadığı, başlangıca hazır hâle gelmiş bu bireyler, kavramsal beden karşısında meşru yüzleşmeye hangi suretlerle benzeyecekler?

Maskelerin kullanıldığı törenler, izleyiciler ve katılımcılar tarafından doğaüstü güçle doldurulmuş kutsal nesneler olarak görülmüşlerdir. Maskenin temel yönü özünde herkes tarafından anlaşılmaktadır. Psikolojik olarak izleyiciler, maskenin ruhsal gücü aracılığıyla geçmişle bağlantılıdır ve maskenin temsil ettiği karaktere bağlı olarak katılımcıları tam bir özümsemeyle birlikte katartik (ruhsal arınma) durumuna götürebilir. Tüm bu biçimlerin ruhsal ve büyülü nitelikleri vardır ve bu nedenle insanüstü eylemlerin gerçekleştirilmesinde aracı olarak kabul edilmişlerdir. Maskelerin doğaüstü varlıkları, ataları ve hayali figürleri temsil etme görevleri de olmuştur. Öznenin yüzleşmeyle birlikte derin düşünceleri onun bilincinde yansır ve kendine özgü diyalektik yapısı içinde kendini açığa vurur. Karşısında yüzleşme nesnesinin edilgen ve aynı zamanda kuralları olmayan nesnel benzeyen olabilirliği, aynanın da tanık olmasının vazgeçişini yüzleşmeme koşuluyla sağlayabilir mi?

Burada ne rastlantısal algıya ne de yüzleşme uzamından uzak bir özneye sahip değiliz. Belki hâlâ spekülatif bir çelişki gibi görünse de özne, insan biçimli formun etkisi karşısında reaktif strateji içindedir. Bu strateji görüsel ve algısal ilişkinin, olası yüzleşmeyle ilgili soruları kendine sunacak bir özne olmanın belirleyicisidir. Burada özne herhangi biri olabilirdi ancak en nihayetinde bu bahsettiğimiz rastlantısal olma konumunda olmayan biri olacaktı. Çünkü maskeler, öznenin imge kıvrımında dolaşan soruya yanıt veren gizliliğin görünürlüğündedir: “Gerçek yüzümüz maskede değil, onunla kurulan ilişkide kendini ele verir; maskeyi gizleyebiliriz, ama onunla kurduğumuz ilişkiyi asla” (Ergüven 2007: 48). Kendini bu formun karşısında görmeyen özne, yüzleşmeden başka bir yerde görünebilir mi seyrettiği aynaya dokunmadan?

Maskelerin ayrıca insanın güzellik kaygılarıyla ilişkisel olduğunu söyleme şansına sahibiz. Güzelliğin değer ve algı olarak fark edilmesinin geçmişi yüzyıllardır insanın önem verdiği bir konu olmuştur. Bitkilere dayanan organik bileşenler bugün hâlâ popülerliğini korumaktadır. Maskeler güzellik ve sağlıklı cilt arasındaki bağlantı olma durumunda herkes arasında ortak özellik olmaya devam etmektedir. İnsan davranışının gösterdiği gibi güzelliğin kökleri imaj bilincine ve benlik saygısına derin bir bağla bağlıdır. Estetik teknikler çeşitli ve sürekli değişen endüstrinin ihtiyaçlarını karşılamak için hem bilgi hem de beceri düzeylerini geliştirmektedir. Dermatoloji ve cilt bakımı için geçmişten günümüze gelen alışkanlıklar ve modern konseptler doğrultusunda tasarlanmış, modaya uygun tedavileri benimsemiştir. Bu nedenle maske, yaşlanan bedenin harici bir görüntüsü olarak işlev görmektedir. Güzellik tarihinin içerisinde yer alan yüz maskesi, hayallerin hikâyelerini anlatmaya devam etmektedir.

Maskelerin pandemi sürecinde pratik olarak kullanma avantajlarıyla birlikte sağlık hizmetleri sistemleri açısından da önemli olduğu gerçeği ortaya çıkmıştır. Bu nedenle, uzun ve stresli bir karantina döneminin ardından insanlar pozitif imajını ve refah duygusunu geliştirmeye yardımcı olmak için uygulamaya devam etmek isteyecektir. Maskeler hastalığın bulaşıcı süreç riskini mümkün olan en büyük ölçüde azaltırken, hasta bakımını sağlamak için yüksek düzeyde bir güvenlik anlayışı oluşturmayı amaçlamaktadır. Doğal olarak enfeksiyon riskini önlemek veya bakım standardı oluşturmaya veya risk azaltma hususları sunar.

Maskeler hemen fark edilmeyene dikkat çekmek ve duyulur olanın rızaya dayalı nesnesi olarak dramatize edilmiş imgeleri yansıtır. Apriori olarak gördüğümüz maske formu, algısal alanın yeniden yapılandırılmasında rol oynayan duyguları organize eden zımni dağılımı bozarak duyuların dağıtımını yeniden yapılandırır. Böylece bu forma yeni özneler ve nesneler sunularak tanıtılmış olur. En belirgin görünmeyenleri görünür kılmak kadar basit değildir. Bir yandan, biçiminin özerkliği sayesinde arkaik potansiyelini üreten figürüdür. Bu bir paradoks değildir ve duyulur olanın dağılımındaki bedenlerin ayrı olmasıdır. Bu durum aynı zamanda bir dönüşümün mantıklı olan mevcut biçimine yabancı hâle gelen bir düşünce yansımasıdır. Paradoksal özerkliği sayesinde biçim, duyguların atfedilen alışılmış anlamların duyulur da bir boşluk oluşturmasıdır. Maskeler bir belirli kavram veya deneysel ilginin yokluğunda hayal gücüne özgürce yansıyan yönü, estetik form olarak, hayal gücü ile anlayış arasında belirsiz bir ilişki ortaya koymaz. Yansımasında herkesin düşüncede temsil etme şeklini yani duyumdaki her şeyi yalnızca temsilinin biçimsel özellikleriyle ilgilenilmesini sağlamaktadır. Maskeler pratikte duyumsal olanın yansımasını çözecekse ona estetik durumlar üzerinden yaklaşmak zorunda kalacaktır çünkü yansımalar, insanlığın kendi tanımını da kapsamaktadır. Maskeler, gerçeklik ve yansıma arasında bulunan bir ortam olarak tam da ikisi arasında bölünür.

Hierapolis Kastabala Antik Kenti – Osmaniye – Fotoğraf: Necmi Karkın

Duygusal insan güzellik vasıtasıyla bir düşünce biçimine yönlendirilir ve kendi işlevlerini etkiler. Bu biçimsel etki içinde kendimizi bir ve aynı anda mutlak durgunluk hâliyle yüce bir ajitasyon durumunda buluyoruz. İkisi arasında estetik deneyimin ayrılmaz şekilde iç içe geçmiş durum olarak sıradan duyumdan biçimsel farklılığıyla yeni biçimi vaat ediyor. Ritüeller ve tiyatroda biçimin kendisi için deneyimlendiği bir an olan saf bir askıya alma örneğini ifade etmektedir. Bu coşku ve korku, keder ve zevk, sonsuzluk ve değişim olarak bahsetmenin altındaki bütün uzlaşmaz şeyleri sağlar. Bu durum bir figür olarak bizi yeniden konuşlandırmak amacıyla hem zihnin hem de dünyanın içinden, ilgisizliğin ötesine geçişin sınırlarını genişletir. Başka türlü düşünülebilir mi? Maskeler kendisini görünüşte uzlaştırmaya çalıştığı benzerleri gözden kaçırmadan özellikle uygun bir örneğidir. Maskenin hayal gücünü uyandırmaya ve yönlendirmeye çalıştığına dair görevi basit bir neden sonuç ilişkisini varsayıyor gibi görünebilir. Bu imgeleme, duyulur olanın yeniden yapılandırılması yoluyla mümkün hâle gelişi temsil ve imgeler arasındaki farkları elle tutulur hâle getirdiği için kendi türleriyle ilişkilendirilen değerleri grotesk gibi içinde yaşayacak şekilde yeniden tasarlar. Bu da maskeyi, parçası olmayan parçaya ses veren estetik bir biçime dönüştürür. Maske biçimini herkesin erişebileceği bir tür olarak yeniden yapılandırma olarak konuların “ötekisi” olarak tanımlayan düzenlemenin içinde değil, şimdiye kadar bunlar için ayrılmış ritüel kutlama tutkusuyla yüzleştiriyor. Bu tersine çevirmeden dramayı temsil türleri olarak arkaik bağlamda yeniden tanımlandığı olarak değil temsili durum içinde kaldığı süreçle eşdeğerlidir.

Maskeler belki de varlığımızı hissetmek ya da başkasına hissettirmek, yaşama dâhil olduğumuzu ortaya koyabildiğimizi zannetmeler değildi. Kabul anlayışının sınırları dâhilinde kalan davranışlar içerisinde sürdürülen yaşamların hiçbir zaman da gülmemiş yüzlerin yüzleşmesiydi. Çünkü maskeler, kaotik gülüşleri tercih ettiğimiz günden beri, var olamamış ruhumuzu bize ait olmayan kişilikleri tercih ettiğimiz zamanlarda bile bize aitmiş gibi olan düşlere taşıyacaktı. Sonuçta tüm hayatlarının sahteliklerine tanıklık edecek olanlar bir gün hiçliğe kurban edilecek imgelere sahip olacaklardı.

Estetik içerik bağlamında maskelerin Antik çağlardan günümüze geldiği noktada evrensel estetik olarak adlandırılan kavramın yükselişinin izini sürerek kültürel ifade yansımaları olduğunu öne çıkartma şansına sahibiz. En başta maskelerin varlığının doğruluğunu onaylayan paradigmalardan yola çıkarak sanatsal pratiklere, törensel geleneklere, sağlığın temsil politikalarına ve varsayımlara dayanan tüm çağların kendi entelektüel plantasyonu olduğunu ifade edebiliriz. Maskelerin güzelliğin daha az doğru bilinçle odaklanan analiz için yeni yönler bulmaya çalışmaların artabileceği görüşü ağırlık kazanıyor. Maskelerin sahne kurgusu doğasının vazgeçilmez bir parçası oluşuyla teorinin herhangi birinin yerine sunmak ilerlemeyi seçtiğinde dair iddialara sahip olmak önemli gibi görünüyor. Maskelerin temsil siyasetine ve daha fazla güçlü etkileşimlerle yorum çerçevesi önermeyi, mantıklı başka bir yol olarak iddia edebiliriz.

 

Dipnotlar

[1] İnönü Üniversitesi, Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi, necmi.karkin@inonu.edu.tr.,

[2] Kötü büyüyü gidermeye ilişkin, kötülük kovucu. https://www.nisanyansozluk.com/?k=apotropeik

 

Kaynakça

Başak, D. (1997). “Tiyatro, Sahne Tasarımı, Kostüm”, Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, C. 3, Yem Yayınları, İstanbul.

Erbarıştıran, T. (2016). “Bir Maskenin İçrek Yapısına Yönelik Felsefi Bir Değerlendirme”, Art-Sanat Dergisi, Sayı:6.

Ergüven, M. (2007). Görmece, Metis Yayınları, İstanbul.

Işın, G. (2007). “Patara Terrakottaları Hellenistik ve Erken Roma Dönemleri”, Patara, V.1, İstanbul.

İndirkaş, Z. (2012). “Dionysos Tanrının Maskesi ya da Maskenin Tanrısı”, Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölüm Dergisi, S. 5, s. 61-70.

https://www.academia.edu/30176553/Mask_ve_%C4%B0li%C5%9Fkisellik_Ses_Mask%C4%B1_ya_da_Oyuncu_Mask%C4%B1_Olarak_Kukla (16.10.2020)

https://www.thecollector.com/african-tribal-masks/ (16.10.2020)

 

 

Related posts

Leave a Comment