Pentagram
Pentagram: Anadolu Metalin Öncüsü
Yazar: Utku Baran Ertan
Metal müziğe gönül vermiş insanlar bilirler. Metal müziğin pek çok türü vardır. Sayılamayacak kadar fazla… Thrash Metal[1], Folk Metal[2], Power Metal[3] sadece şu an aklıma gelenler… Başlığı seçerken de aslında hep kafamda olan bir kavram canlandı. Pentagram kesinlikle müzikal açıdan geçirdiği evrim neticesinde “Anadolu Metal”in öncüsü olmalı. Neyse ki 40 sene önce olduğu gibi NWOBHM[4] gibi upuzun ”Yeni Yerli Anadolu Folk Metal” gibi absürt bir isim aklıma gelmedi. Yazımızın konusu ise bu topraklardan şu ana kadar çıkmış Metal müzik grupları içerisinde belki de en özel olanı hakkında: Pentagram.
Pentagram’a geçmeden evvel, Pentagram’ın doğuşu esnasındaki Türkiye ve Dünya’yı da biraz hatırlamak faydalı olacaktır. 80’lerin sonları, hâlâ nükleer savaş tehlikesi var ama iki kutuplu dünyanın son demleri… Metal ve Rock müzik tüm dünyada altın çağını yaşıyor. Iron Maiden, Megadeth, Judas Priest, Motörhead ve Metallica gibi gruplar ise zirve dönemlerindeler. Bu noktada Metal müzik özelinde düşündüğümüzde, özellikle 80’lerin ortalarından itibaren Metal müziğin daha hızlı ve sert türü olarak tanımlayabileceğimiz Thrash Metal grupları Metal müziğin çivili tahtına oturmuşlardı. Metallica, Megadeth, Slayer, Anthrax, Exodus, Overkill ve Almanya’dan Kreator türün en bilinen ve başarılı örnekleridir. 80’lerin sonlarında ise pek çok genç için bu gruplar Türkiye’de de adeta rol model olmaktaydılar.
80’lerin Türkiye’sinde ailelerin ve devlet büyüklerinin siyasetle uğraşmasını istemediği kayıp Özal gençliğinin yılları… 12 Eylül sonrası normalleşmeye çalışan, her şey normalmiş gibi devam etmeye çabalayan bir Türkiye. Şu an için her ne kadar ütopik gelse de TRT’nin tek kanal olarak domine ettiği görsel medyada ”Rock Market[5]” isminde bir program yapılıyor. Bir yandan da toplumun geneli de metalcileri hor görüp aşağılıyor. Yine belki de inanılmaz gelecek ama büyük şehirlerin haricinde Bursa gibi bir şehrin Rock ve Metal müzik için önemli bir istasyon olabildiği bir dönem. Hikayemiz de işte tam olarak 1987 senesinde Bursa’da başlıyor. Grubun temelleri 1987 senesinde Bursa’da yaşayan iki genç olan Cenk Ünnü ve Hakan Utangaç tarafından atılıyor. Bütün gruplar gibi küçük konserlerle yolculuğuna başlayan grup, ilk konserini 1987’de Bağcılar’da bir düğün salonunda verdi. Erken dönemlerindeki en unutulmaz konserleri ise şüphesiz ”Efsane Moda Konseri”[6] dir. Konserin ünlü olmasının sebebi ise dinleyicilerin Moda Sineması’nda yaratmış oldukları zarardır. O yıllarda Metal müziğin erken dönemlerinde Türkiye’de Metal kültürün TRT tarafından kitlelere ulaştırılmaya çalışılmasının da haricinde bir yeraltı kültürü olarak palazlandığı ve tabiri caizse daha ”vahşi” bir ruhun hâkim olduğunu söylemek mümkün.
Grubun ”Pentagram” ismi ile ilk albümü 1990 yılında Nepa Müzik etiketi ile çıkmıştır. Tarz olarak albümü kesinlikle Thrash&Speed Metal bandında değerlendirmek yerinde olacaktır. Barındırdığı hızlı ritimler ve sololar ile Kill em All veya Peace Sells But Who’s Buying? albümlerinden fazlasıyla etkilenilmiş bir albümdür. Albüm içerisinde yer alan ”Rotten Dogs”, ”Astharoth[7]”, ”Powerstage” ve ”Dimensions of Death” gibi parçalar öne çıkmakla beraber Pentagram’ın erken dönem Thrash Metal tarzını en iyi yansıtan parçalara örnek gösterilebilir. 1992 senesine geldiğimizde ise grup, ikinci albümleri olan “Trail Blazer” ile Thrash Metal yoluna kaldıkları yerden devam ettiler. Trail Blazer albümünün çıktığı dönem düşünülürse (Körfez Savaşı, Soğuk Savaş’ın bitişi vs.) yine fazlası ile tabir-i caizse Thrash Metal kokan bir albüm. Sosyal konulara duyarsız kalmayan grubun bunu bestelerinde de dile getirdiğini görebiliyoruz. Tüm bunlara ek olarak albümde Ogün Sanlısoy’un ayazda atılmış tiz bir çığlık gibi kasıp kavuran vokali ise fazlasıyla Thrash Metal bir soundun yakalanmasına sebep olmuştur. Bir açıdan bakıldığında Metallica’nın 1991’de çıkardığı “Black Album” ile daha geniş kitlelere hitap ettiği 90’ların başlarında, Thrash Metal sancağını devralan grubun Megadeth olması nedeniyle Pentagram’ın Trail Blazer albümünün de Megadeth albümlerindeki tiz sounduna yakın olması dikkat çekicidir. Trail Blazer albümünnde ise öne çıkan parçalar tam manası ile bir Thrash Metal parçası olarak yorumlanabilecek ”Secret Missile”, ”Livin on Lies”, ”Brain on the Wall” ve belki de albümün en özel parçası olarak sayabileceğimiz, grubun Güneydoğu’da vatani görevini yaparken şehit düşen efsanevi gitaristi Ümit Yılbar[8] anısına bestelenen “Fly Forever”dır. İlk albümde vokali üstlenen Hakan Utangaç’ın yerini bu albümde Ogün Sanlısoy devralmıştır. Gitarda ise Demir Demirkan vardır.
İlk iki albümü itibarıyla Pentagram, 80’lerin sonları ile 90’ların başlarında gayet tavizsiz sert bir Thrash Metal grubudur. Bu açıdan da değerlendirildiğinde türü özelinde Türkiye’de ilklere imza atmış bir gruptur. Pek çok Thrash Metal grubunun ilk 2-3 albümündeki çiğ sound, öfke ve hız, Pentagram’ın ilk iki albümünde de fazlası ile mevcuttur. Ancak dünyadaki örneklerinde olduğu gibi, Pentagram da bir değişime gitmiştir. Zira sene 1997’yi gösterdiğinde Pentagram, belki de kült sayılabilecek albümleri olan Anatolia’yı çıkarmanın arifesindeyken dünyada da Thrash Metal grupları bir değişim içindeydiler. Metallica çoktan saçlarını kestirip 30’larının başlarında, MTV tarafından ehlileştirilmiş bir gruba dönüşmüşken, diğer bir Thrash Metal devi Megadeth ise 1994’te çıkan Youthanasia ve 1997’de çıkarttığı Cryptic Writings ile müziğinde daha yumuşak bir tarza geçiş sürecini başlatmıştı. Aslında 90’lar özelinde düşündüğümüzde tüm dünyada Metal müziğin bir gerileme yaşadığı söylenebilir. Bunda ana akım medyanın baskın tavrı ve Grunge[9] türünün yükselişinin etkisi çok büyüktür. Bizim bu tarafta ise işler biraz daha farklı gitmekteydi. Heavy Metal müzik sevilmekteydi. Tam anlamıyla “Ana Akım” bir kültür olamamıştı ancak hatırı sayılır miktarda bir Heavy Metal dinleyicisi vardı. Tabii bu noktada 1993 senesinde Metallica’nın İstanbul konserinin etkisini de es geçmemek gerekir. Türkiye’de Metal müziğin geniş bir kitleye yayılması açısından birçok insan için 1993 Metallica İstanbul konseri bir milattır.
1997 yılına gelindiğinde Pentagram, pek çok açıdan en başarılı albümü olarak sayılabilecek olan albümleri olan Anatolia’yı çıkarttı. İlk iki albümdeki Thrash Metal soundunu terk ettiler. Raks etiketi ile çıkan albümde ise tam anlamıyla bir sanatçılar karması görev aldı. Emre Altuğ, Ferhat Göçer, Sertab Erener, İskender Paydaş, Cengiz Ercümer, İlhan Barutçu, Ercan Irmak, Ahmet Koç, Aslı Omağ ve Nazım Kerkez’in yer aldığı albümde 13 adet parça bulunmaktadır. Trail Blazer albümünde vokal olarak yer alan Ogün Sanlısoy, bu albümde “Welcome To The End” parçasında geri vokal olarak yer almıştır. Ogün Sanlısoy’un yerini vokalde 1995 senesinde Murat İlkan almıştır. Anatolia, Pentagram için pek çok ilkleri barındıran bir albümdür. Grup bu albümle beraber ilk iki albümdeki hızlı Thrash Metal soundu terk ederek daha Heavy Metal’e yakın bir sounda dönüş yapmıştır. Bununla beraber daha etnik olarak yorumlayabileceğimiz ezgiler ve daha distortion[10] etkisinde oryantal gitar partisyonları albümün geneline hâkim olmuştur. Daha önceleri 1970’lerde Moğollar, Cem Karaca, Barış Manço ve Erkin Koray gibi sanatçıların öncülük ettiği “Anadolu Rock”[11] türünün çok daha yenilikçi ve sert versiyonu bu albümle ortaya çıkmıştır. Murat İlkan’ın teatral vokalleri ile epik bir hâl alan albümde en sıra dışı yorumlanabilecek parçalardan biri ise, Aşık Veysel’e ait olan ”Gündüz Gece”dir. Epik bir giriş parçası olan Anatolia’nın ardından gelen oldukça ”oryantal” olarak yorumlanabilecek “1000 in the Eastland”, “Gündüz Gece”, “Behind the Veil”, “Dark is the Sunlight” ve albümün kapanış şarkısı olan “Sonsuz”, albümün en öne çıkan parçalarıdır. Eğer Anadolu Metal diye bir tür olacaksa bunun içerisinde yer alacak ilk albüm Anatolia olmalıdır.
Sene 2001’i gösterdiğinde ise Pentagram bu sefer ”Unspoken” albümü ile boy göstermiştir. Bu albümü özel kılan bir diğer detay ise ilk defa yurtdışında yayınlanmış olan Pentagram albümü olmasıdır. Yurtdışında da Pentagram isimli bir grubun olmasından ötürü grup, yurtdışında ”Mezarkabul” ismini kullanmıştır. 11 parçanın bulunduğu albümde sound olarak Anatolia ile başlayan ”Anadolulu” tarzı devam ettirilmiştir. Bol distortion etkisinde gitarların bulunduğu albümde yine oryantal ve yerli ezgileri duymak mümkündür. Albümden çıkan en başarılı parçalardan olan “Lions in a Cage” ile beraber Osmanlı Sarayı’ndaki kafes hayatını anlatan albüm, “Pain” ile Heavy Metal soundunu epik bir havaya sokmakta, “Puratu”[12] ile beraber Anadolu’nun eski köklerine de göz kırpmaktadır. Unspoken dönemi öncesinde ise gruba 2000 senesinde gitarist olarak Metin Türkcan katılmıştır. 1999-2002 arası dönemde hem ülke gündemi hem de metal müzik camiasında hareketli günler yaşanacaktı… 1999’da Türkiye’de ilk satanist cinayetinin işlenmesi kamuoyunda bir şok etkisi yaratmıştı. Ancak bu şokun ardından medyanın belki o günlerde kafasına estiği gibi hareket etmesinden, belki de gündemin bu şekilde değişmesine yönelik başta büyük haber kurumları ve ana haber sunucuları tarafından süreç, acımasız bir cadı avına dönüştürülmeye başlandı. Özellikle Reha Muhtar’ın bir çeşit Tipper Gore’a[13] dönüşerek cadı avına çevirdiği haber programları neticesinde tüm Metal müzik camiası belki de topluma hedef gösterildi. Polis tarafından Rock barlara baskınlar, uzun saçlı kişilere yapılan bezdiri (mobbing) uygulamaları ve daha fazlası… İstanbul Metal camiasının mabedi olan Akmar Pasajı’na polisin baskın düzenlemesi sonucunda Metal müzik camiası büyük bir darbe aldı. Sonuçta sadece birkaç sapkın kişinin işlediği iğrenç suçlar, medyanın da yangına körükle gitmesi sonucunda Metal müzik dinleyen kesimin tamamını hedef alan bir kampanyaya dönüştü. Tabii tüm bu süreç belki de dolaylı yoldan da olsa Pentagram’ı da etkilemiş olmalıydı…
2002 senesine geldiğimizde her anlamda ”karışık” olarak tanımlayabileceğimiz Türkiye’de Pentagram, beşinci stüdyo albümleri olan “Bir”i çıkarttı. Anatolia ile başlayan ve Unspoken ile devam eden ”Anadolu” tarzının daha da ileriye taşındığı bir albüm olan Bir’de dokuz şarkı yer aldı. Daha ”Sufi” öğeler barındırdığını söyleyebileceğimiz albüm içerisinde bir de Aşık Veysel Şathiyesi olan ”Bu Alemi Gören Sensin” yer almaktadır. Bunun yanında albümle aynı adı taşıyan Bir, sözlerindeki dini teması ile öne çıkan bir parçadır. Albümün en iyi çıkış yapan parçası ise belki de yukarıda da belirtmiş olduğum tüm bu satanist avı furyasına verilmiş en güzel cevap olan “Şeytan Bunun Neresinde?” adlı parçadır. Aslında bir Türk halk ozanı olan Aşık Dertli’ye[14] ait bir taşlama olan “Şeytan Bunun Neresinde?” albümde modern bir yorumlama ile adeta bir kez daha kitlelere ulaşmıştır.
Bir albümünden sonra grup, stüdyo albümleri bazında uzun bir süre sessizliğe bürünmüştür. 2010 senesine geldiğimizde ise grubun vokali bir kez daha değişmiştir. Murat İlkan’ın sağlık sorunları sebebiyle vokalden ayrılması üzerine yerine daha önce The Climb grubunda yer alan Gökalp Ergen gelmiş ve grup 2012 senesinde MMXII adlı albümlerini yayınlamıştır. MMXII albümü, Anatolia albümünden beri süregelen yerli ezgiler ve oryantal havanın yerine deyim yerindeyse daha ”Heavy Metal” yönleri ağır basan, köklere dönmüş bir albüm olarak öne çıkmaktadır. Aslında bir açıdan değerlendirildiğinde MMXII, ”Pentagram’ın Death Magnetic’i” şeklinde yorumlamak da yerinde olacaktır[15]. Albümün içerisinden öne çıkan parçalar içerisinde “Geçmişin Yükü”, “Wasteland”, “Sand”, “It’s Dawn Again” ve “Uzakta”yı gösterebiliriz. Şahsen sound olarak beğendiğim bir albüm olan MMXII’nin ve 2012 senesinde kıyametin kopmamasının ardından ise grup, 2017 senesinde adeta bir yıldızlar karmasını bir araya getirerek grupta yer almış üyeleri ile birlikte ”Akustik” isimli 11 parçadan oluşan albümü çıkartmıştır. Anatolia performansında konuk sanatçı olarak yer alan Şebnem Ferah ile birlikte albüm Pentagram tarihinden kesitler sunan grubun kültleşmiş parçalarının akustik biçimde yorumlandığı başarılı bir deneysel çalışma olarak öne çıkmaktadır.
Stüdyo albümlerinin yanında grup, kuruluşundan bu yana da birbirinden güzel 4 adet konser albümünü de dinleyicilerinin beğenisine sunmuştur. Bunlar sırası ile 1991’de çıkan “Live at the Trail”, 1997’de çıkan “Popçular Dışarı”, 2008’de çıkan “1987” ve 2014 çıkışlı “Live MMXIV” şeklindedir. Bunlar arasında grubun kuruluşunun 20. yıl dönümü vesilesiyle filme de alınmış olan 1987’nin diğerlerine göre biraz daha ön planda olduğunu belirtebiliriz.
Tabii başlıkta da belirttiğim gibi Pentagram, gerek müzikal zenginliği gerekse şarkılarına geçmişten serpiştirdiği güzel detaylarla gerçekten de Anadolu Metalin öncüsü olmalıdır. “Gordion’s Knot” ile sizleri Phrygia’nın bozkırına, “Lions in a Cage” ile kudretli Osmanlı Sarayı’na, “Puratu” ve “Tigris” ile antik Mezopotamya’nın hırçın sularında bir yolculuğa, “Gündüz gece” ve “Şeytan Bunun Neresinde” ile beraber ise Türk Halk Müziğinin engin denizine sizleri çekmekte… Pentagram yaklaşık 30 yıldır Türk Metal müzik camiasının amiral gemisi olarak hırçın denizde yolcuğuna devam ediyor.
Dipnotlar
[1] 80’lerin başında çıkmış olan bir türdür. Heavy Metalin bir alt türü olarak yorumlayabileceğimiz Thrash Metalin başlıca karakteristiği ise hızlı ritimler ve hızlı davul partisyonlarının yanında gitar soloları sayılabilir. Konu olarak ise parçalarda belirli bir kanon olmamasına karşın genellikle savaş, şiddet ve felaket gibi temalar işlenir.
[2] Bir başka alt tür olan Folk Metal daha çok Avrupa’da yayılım göstermiş bir metal türüdür. Daha etnik motif ve ezgilerin yer aldığı türde Orta Çağ, Mitoloji, Paganizm ve Kahramanlık gibi kavramların işlendiği görülür.
[3] Heavy Metale göre daha melodik ve hızlı olan bir türdür. Genellikle mitolojik hikayeler ve fantastik edebiyata dair eserler Power Metalde işlenir.
[4] 70’lerin sonlarında İngiltere’de ortaya çıkmış bir akımdır. Punk müziğe bir alternatif olarak çıkmıştır. Teatral ve melodik vokallerin yanında hızlı gitar ritim ve sololarına ek olarak davul partisyonları türde hâkimdir.
[5] TRT’de 1988 -2005 yılları arasında yayınlanmış olan müzik programıdır. 2005 senesinde herhangi bir gerekçe belirtilmeden yayından kaldırılmıştır.
[6] 4 Kasım 1988’de Kadıköy Moda Sineması’nda gerçekleşmiş konserdir. Metalium ve Metafor grupları ile beraber sahneye çıkmış olan grup, seyircilerin sinema salonuna verdiği zararlardan ötürü maddi zarara uğramıştır. Hâlâ metal camiasında ”efsanevi” bir önemi olan bu kült konser Türk Metal Müzik tarihindeki önemli kilometre taşlarından birisidir. 30 yıl sonra 2 Kasım 2018 tarihinde aynı yerde aynı gruplar sınırlı sayıda kişiye (666) tekrar konser vermişlerdir.
[7] Antik Kenan Mitolojisi içinde yer alan bir çeşit iblis.
[8] Pentagram’ın erken dönemlerinde solo gitarist olarak yer almıştır. Athena grubundan Hakan ve Gökhan Özoğuz’un da gitar hocalığını yapmış olan Yılbar, 1993 senesinde vatani görevini gerçekleştirmek için kendi isteği ile Komando olarak gittiği Siirt Eruh’ta 25 Eylül 1993’te şehit düşmüştür.
[9] 80’lerin ortalarında ortaya çıkmış olan, 90’larda oldukça yaygın olan müzik türüdür. Çoğunlukla Amerika’nın Washington Eyaleti ve bu eyalette yer alan Seattle şehri ile özdeşleşmiştir. Alternatif bir tür olan Grunge, Punk, Metal ve Hardcore punk müzik türlerinin bir nevi yeniden yorumlanışı gibidir. Daha içsel, psikolojik konuları işlemekle beraber türün en başarılı örnekleri arasında Pearl Jam, Alice in Chains, Sonic Youth, Soundgarden ve Nirvana grupları bu tür içinde değerlendirilebilir.
[10] Elektro gitarlarda daha sert tonlar yakalanması için kullanılan cihaz.
[11] 1960 ve 1970’ler Türkiye’sinde ortaya çıkmış müzik türüdür. Psychedelic Rock ve Progressive Rock türlerinin Türk müziği ve ezgileri ile harmanlanmış hâli şeklinde yorumlanabilir.
[12] Fırat Nehri’nin Akadça adıdır. Etimolojik olarak Puratu – Euphrates (Yun.) – Fırat olarak evrildiği düşünülebilir.
[13] Amerikalı politikacı Al Gore’un eşi. Politika ve aktivizm ile ilgilenmiş olan Tipper Gore, özellikle 80’lerde Amerika’da, Metal ve Rock müziği hedef alan kampanyalar yönetmiştir. Pek çok albümde bugün de kullanılan PAL yani Parental Advisory (Olumsuz içerik bulunduran albümler için aileleri uyarma etiketi) etiketinin çıkarılmasında büyük payı vardır.
[14] 1772-1846 yılları arasında yaşamış Türk halk ozanıdır. Şathiyeleri ve şiirleri ile softalığı ve yobazlığı eleştirmiştir.
[15] 90’lardan itibaren müziğinde yumuşamaya giden Metallica, 2003’te çıkarttığı St. Anger albümüne yapılan yoğun negatif eleştirilerin ardından, 2008 senesinde ”Death Magnetic” isimli albümü çıkartmıştır. Grup bu albümde köklerine dönmüş ve tekrar eski heavy sounduna geçiş yapmıştır.
Kaynakça
Dunn, S., ”Metal: A Headbanger’s Journey”, 2005
https://www.hurriyet.com.tr/gundem/polis-bunlar-terorist-39103605
https://www.hurriyet.com.tr/gundem/seytan-a-deprem-kurbani-39103109
https://www.discogs.com/Pentagram-Anatolia/release/1583205
https://www.garaj.org/haber/8200/rock-market-yayindan-kaldirildi
https://www.garaj.org/soz-tab/4Yx/pentagram-bir
https://www.garaj.org/soz-tab/8A7/asik-veysel-satiroglu-bu-alemi-goren-sensin
https://www.hurriyet.com.tr/kelebek/keyif/anadolu-rock-muzigin-unutulmaz-5-efsane-ismi-40614251
https://www.milliyet.com.tr/the-others/satanist-bir-gece-5238348
https://www.rotka.org/bir-efsaneyi-canlandirmak-speed-metal-attack-1-revisited-moda-sahnesi/
https://www.themagger.com/turk-saykodelik-muzik-anadolu-rock/
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/umit-yilbar-25-yil-once-sehit-oldu-206466h.htm
https://www.youtube.com/watch?v=BmOb5cPmZ2Y
https://www.youtube.com/watch?v=veoYcsH7Wrs
Görsel Kaynakçası
https://www.facebook.com/thepentagram/
https://twitter.com/MetallicaTUR/status/1299752877481701376/photo/1
Editör: Arman Tekin
Görev Alan Yayın Kurulu: Cemre Yıldırım, Martı Esin Şemin