11. Sayı Yazıları

Türkiye’de Organoloji Çalışmalarının Seyri

Organoloji

Bu yazı e-dergimizin 11. Sayısı içerisinde yer almaktadır.

Yazar: Doç. Dr. Seher Tetik Işık[1]

Türkiye’de Organoloji Çalışmalarının Seyri

Organoloji Kavramı ve Tarihteki Dönüşümü

Organolojinin ilgi alanları, istifade ettiği diğer bilim dalları ve kaynakları düşünüldüğünde, bu bilim dalı ile ilgili tanımların yeniden gözden geçirilmeye ihtiyaç duyduğu görülür. Çünkü organolojinin referans kaynaklardaki tanımında; çalgılarla ilgili çalışmaların Avrupa literatüründeki yeri, “organografi” ve “organoloji” terimlerinin ortaya çıkışı ve antropoloji disiplininin, çalgılarla ilgili çalışmalara kazandırdığı perspektifler eksik kalmaktadır.

“Organoloji” terimi, sözlük anlamı itibarıyla Yunanca “organon” (alet) ve “logos” (bilim) kelimelerinin bir araya getirilmesinden meydana gelmiştir (Kurbanov, 2014: 177-178; Tetik Işık, 2015a: 15). Fakat kısaca çalgıbilim, çalgıların tarihi, türleri ve yapımı ile ilgilenen, çalgıları inceleyen ve sınıflandıran bilim dalı olarak izah edilmesine rağmen bu bilim dalı hakkındaki referans eserlerde yer alan bilgiler oldukça sınırlıdır (Kolektif, 1980: 784; Meydan Larousse, 1990: 588 ; Büyük Larousse, 1993: 8878; Sözer, 2005: 52; Say, 2010: 627; Tetik Işık, 2015a: 15).

Her ne kadar ilk medeniyetlerden itibaren çeşitli yazılı kaynaklarda, çalgılara ilişkin bilgilere rastlanılsa da (Dinçol, 2020: 315-327), söz konusu çalışmaların, çalgılara özgü bir bilim dalı altında ele alınması 17. yüzyıldan sonra gerçekleşecektir. Nitekim fiili olarak organolojinin ortaya çıkmasına sebebiyet veren tarihî olaylar, 16. yüzyıldan sonra pek çok bilim dalının da ortaya çıkmasında aktif rol oynayan yeni kıtaların keşfi, sömürgeleştirme hareketleri ve koloni savaşlarıdır.

Seyahat ettikleri çeşitli ülkelere ilişkin gözlemlerini kayıt altına alan seyyahlar ve misyonerler ile kaleme aldıkları eserlerle farklı bir kültüre karşı merak ve tanıma isteği uyandıran bilim insanları, Batılı düşünürlerin diğer kültürlerin sanat ve gelenekleriyle ilgilenmelerine neden olmuştur. Arap, Çin, Hint, Afrika ve Amerikan yerli halklarına ait, aralarında çalgıların da bulunduğu çeşitli eşyalara olan bu ilgi bazı sonuçlar doğurmuştur (Işıktaş, 2018: 1-24). Çalgıların tespit ve muhafaza edilmesinin yanı sıra sergilenebilmek için sınıflandırma sistemlerinin geliştirilmesi bir gereklilik hâline gelmiş, böylelikle organoloji çalışmaları da ivme kazandırmıştır.

Deniz aşırı ülkelerden getirilen müzik aletleri, Rönesans’tan itibaren Avrupa’da saraylarda ve müzelerde sergilenmeye, dinî müesseselerin yanı sıra burjuvaların şahsi koleksiyonlarına dâhil edilmeye başlamıştır (Kınıklı, 1985:18; Dournon, 1992: 246 Tetik Işık, 2015a: 10). Çeşitli ülkelerden Avrupa’ya getirilen bu çalgılara olan ilgi, Avrupa’da kullanılan çalgıları tanıtmak amacıyla çeşitli kitapların kaleme alınmasına neden olmuştur. Sebastien Virdung, Martin Agricola, Michael Praetorius, Gioseffo Zarlino ve Rahip Marin Mersenne tarafından kaleme alınan eserler bu amaçla yazılmıştır. Ayrıca bu eserler arasında yer alan Michael Praetorius’un (1571-1621) Syntagma Musicum isimli eserinin ikinci cildi “De organographia” (b. 1618) ismini taşımakta olup, çalgılarla ilgili çalışmalar bu esere izafeten organografya adı altında anılmaya başlamıştır (Dournon, 1992: 245-246; Kerimov, 2013: 106).

19. yüzyılın sonlarında C. Engel (1869), G. Chouqet (1875) ve Victor-Charles Mahillon (1880-1922) başta olmak üzere konu ile ilgilenen bazı bilim insanları, çeşitli kurumlar için, ilk koleksiyonları oluşturan bu çalgılara ait kataloglar yayımlamaya başlamıştır. Bu isimleri ardından yaptıkları çalışmalarla Hornbostel ve Sachs (1914), Schaffner (1932,1936), Drager (1948), Elschek (1969), Hood (1971), Sakurai (1981), Lysloff ve Matson (1985) takip etmiştir (DeVale, 1990: 8; Tetik Işık, 2015a: 10-11). Buradan da anlaşılabileceği üzere 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar çalgılara ilişkin çalışmalar, etnografya ve etnolojinin amaçlarına benzer şekilde Dünyadaki farklı kültürlere ait çalgıların derlenmesi, karşılaştırılması ve sınıflandırılması gibi amaçlar üzerinden bilgi sağlamıştır (Meriam, 1977: 21; Tetik Işık, 2019: 114). Bu da literatürde yer alan organolojiye yönelik çalışmaların, büyük bir kısmının neden çalgıların sınıflandırması konusunda yazılmış eserlerden oluştuğunu ve organoloji denince neden akla ilk olarak çalgıların sınıflandırılması konusunun geldiğini açıklamaktadır (Kartomi, 1990: 153-176).

Deniz aşırı ülkelerden gelen çalgılar ve bu çalgıların sınıflandırması konusunda kaleme alınan literatür, Avrupa’da kullanılmakta olan çalgıların tanıtımına ilişkin yayınların yapılmasının önünü açmıştır. Ayrıca çalgılarla ilgili çalışmaların, müzikle ilgili diğer çalışmalardan ayrılması konusunu da gündeme getirmiştir.

Nitekim Nicholas Bessaraboff, Ancient Europian Musical Instruments isimli eserinde (1941), çalgılarla ilgili çalışmaları tanımlamak üzere organoloji terimine dikkat çekerek, bu terimi kullanıma sokmuştur (Dournon, 1992: 247).

Ancak günümüzde organolojinin ne olduğu, hangi bilim dallarından istifade ettiği sorularına verilen cevaplar ya da araştırmalarda organolojinin ne olduğunu açıklamak amacıyla sunulan bilgiler, organolojinin sınırlarını çizmeye yeterli değildir. Öyle ki, alanın sınırlarını çizmeye çalışırken ortay çıkan karmaşa, organolojinin ortaya çıkışı ile ilgili neden-sonuç ilişkisi kurulan olayların, aynı zamanda etnoloji, etnografya ve antropoloji gibi pek çok bilim dalının da ortaya çıkmasına sebep olan olaylar dizisi olduğunu akla getirmektedir. Sözünü etiğimiz bu üç bilim dalı, 18. yüzyılın sonundan 20. yüzyıla kadar amaç ve yöntemleri bakımından birbirleriyle iç içedir (Strauss, 1978: 16; Erol, 2009: 33). Bu bilim dalları, 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar, kültüre ilişkin olayları açıklamak için difüzyonist teori[2] ve kültürel evrim teorisi[3] ana başlıkları etrafında toplanan, temelinde etnoloji teorilerinin olduğu çeşitli kuramlardan yararlanmıştır (Örnek, 2015: 507-518).

Benzeri bir durum organolojiye ilişkin konuların ele alınışında da geçerli olmuştur. Örneğin, organoloji çalışmalarının temel konularından biri olan, çalgılara ait bilgilerin derlenmesi ve tasnif edilmesi, temelde bir kültür teorisi ile ilişkili değildir. Ancak bu bilgilerin sınıflandırılması sonucunda ortaya çıkan veriler, Sachs ve Hornbostel tarafından, temelinde kültürel evrimci kuramın olduğu bir teori ortaya atacak şekilde kullanılmıştır (Stone, 2018: 29-31). Verilerin bu şekilde kullanılması ise çalgılara ilişkin çalışmaların, karşılaştırmalı müzikoloji teorileri olarak anılan kültür teorilerinin etkisinde kaldığını açıkça göstermektedir.

Konu ile ilgili olarak nispeten yakın zamanlarda Sue Carole DeVale tarafından kaleme alınmış “Organizing Organology” isimli makale, organolojiyi “sadece müzik aletlerinin bilimi olarak” tanımlamaktadır. DeVale (1990: 3), çalgıların kullanımı, işlevi, kültürel açıdan taşıdığı anlam ya da hangi zaman diliminde çalındığı fark etmeksizin, organolojinin tüm çalgılarla ilgili olduğunu belirtmektedir.

Helen Myers’ın Etnomüzikoloji isimli çalışmasının bir bölümünü kaleme alan Genevieve Dournon da organolojiyi, bütün çalgıları kapsayan bir bilim dalı olarak ele almaktadır. Ayrıca Dournon’a göre organolojinin inceleme alanı: çalgıların tarihi, kökeni, birbirleriyle olan ilişkileri ve kullanılmayan çalgıları içermektedir. Bunlara ilaveten organoloji, çalgıları içinde bulundukları yapım, restorasyon, icra, enstrümantasyon ve sınıflandırma gibi açılardan da ele alır. Dournon (1992: 247); çalgıya bir icat, yapısal betimleme, tasnif edilecek bir alet, adı itibarıyla bir terim, seslendirme biçim ve tekniği olarak yaklaşır. Müziksel üretim ve akustik analiz gibi konulara eğildiği gibi çalgıların kullanımı, çalgıyı çalan kişinin çalmasındaki sosyokültürel etkenler ve kullanımı belirleyen inançların yanı sıra çalgıyı çalan kişinin toplumsal statüsü ve eğitimi üzerine de odaklanmaktadır (Dournon, 1992: 247; Erol, 2009: 62).

Söz konusu çalışmalardan da anlaşılabileceği üzere, yeni kıtaların keşfi, sömürgecilik faaliyetleri sonucunda deniz aşırı ülkelerden Avrupa’ya taşınan çalgılar ve bu çalgıların sınıflandırılmasına ilişkin çalışmalar, 17. Yüzyıldan itibaren Avrupa’da kullanılmakta olan çalgılarla ilgili literatürün artmasına sebebiyet vermiştir. Başlangıçta çalgılar hakkında çeşitli bilgiler vermek amacıyla kaleme alınan çalışmalar, organografya adı altında anılırken, 20. yüzyılın ilk yarısında, organoloji terimi çalgılarla ilgili çalışmaları kapsayacak şekilde kullanılmaya başlamıştır.

Ayrıca 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar yapılan çalışmalar, difüzyonist ve kültürel evrimci kuramın etkisindedir. Ancak “kültüre özgücülük” yaklaşımının ortaya çıkmasından sonra gelişen yapısal ve işlevselci kuramların, alan araştırmasına önem vermesi nedeniyle karşılaştırmalı müzikoloji ve varsayımlarının geçerliliğini yitirdiği görülmektedir (Tetik Işık, 2018: 245-250). Bu doğrultuda etnomüzikolojinin, müziği kültür olarak inceleyen yaklaşımlarının giderek kabul görmesiyle birlikte, günümüzde müziğe ilişkin konuların kültürden bağımsız ele alınmaması gerektiği konusunda pek çok araştırmacı hemfikir olmuştur. Ancak bu noktada, alanın tanımlanması ile ilgili kritik bir soru akla gelmektedir. Müziğe ilişkin tüm konularda, müziği kültür olarak inceleyen yaklaşımların esas alınması gerektiği düşüncesini benimsediğimizde, organolojinin sınırları nasıl çizilmelidir? Örneğin organoloji, etnomüzikolojin bir parçası mıdır? Dournon ve Devale’nin “Etnomüzikoloji” başlığı taşıyan eserler içerisinde organoloji adlı birer bölüm yazdıklarını düşünürsek, birtakım çevreler için organolojinin etnomüzikolojinin bir parçası olduğunu söylemekte sakınca yoktur. O hâlde, alan araştırmaları sonucunda, çalgılarla ilgili olarak elde edilen bilgileri ayrıca ele almaya gerek var mıdır? Ya da organoloji, etnomüzikolojinin yöntem ve tekniklerini mi kullanmaktadır? Öyleyse, alan araştırması ile tespit edemeyeceğimiz, sözlü tarihin bitip yazılı tarihin başladığı zaman diliminde çalınan çalgıların araştırılması hakkında nasıl bir yöntem izleyeceğiz. Çünkü Dournon’un belirttiğine göre organoloji, “çalgıların tarihi, kökeni, birbirleriyle olan ilişkileri ve kullanılmayan çalgıları” da kapsamaktadır. Peki alan araştırmasının mümkün olmadığı durumlarda, organolojinin, etnomüzikolojinin araştırma yöntemlerinden istifade ettiğini söyleyebilir miyiz? Veya üçüncü tekil şahıs tarafından gerçekleştiren bir alan araştırmasından elde edilen verileri kullandığımızda, veri toplamak için kullandığımız yöntem, etnomüzikoloji alanı için tanımlanan yönteme uymakta mıdır? Benzeri şekilde Dournon’nun, organolojinin çalışma alanı olarak belirttiği konular etnomüzikoloji yöntemlerinin uygulanabileceği araştırma alanları mıdır? Özellikle sanatın, müziğin, çalgıların kökeni ve gelişimi gibi konuların, evrimcilerin genellikle üzerinde durdukları konular olduğunu hesaba katmak gerekmektedir (Örnek, 2015: 516). Böyle bir durumda ise, öncelikle organolojinin ne olduğu değil, ancak ne olmadığı sorusunu yanıtlayarak sonuca ulaşmamız nispeten daha mümkün olacaktır.

Nitekim ilk etapta, organolojinin karşılaştırmalı müzikoloji teorileri olarak bilinen difüzyonist ve kültürel evrimci kuramın etkisi altında kalmış bir perspektiften arındırılması gerekmektedir. Belki de alanın sınırlarını bu hatlar özelinde çizmek, hem çalgılarla ilgili çalışmalara alan açmak, hem de sınırları aşmamak açısından atılacak önemli bir adım olabilir. Öyle ki, Dünya’da kullanılan çeşitli çalgılar ve bu çalgıların morfolojik yapıları; çalgılara ait arkeolojik kalıntılar ve arkeolojik kalıntılarda yer alan görseller; mitlerde ve destanlarda yer alan çalgılar, çalgıların yapımı, restore edilmesi, sınıflandırılması, enstrümantasyonu gibi pek çok inceleme alanı, organolojiye ilişkindir. Organolojinin bu derece geniş yelpazedeki sorulara cevap aradığı düşünülürse, çalgılarla ilgili çalışmaların müziği ilgilendiren diğer konulardan ayrılması gerekmektedir. Nitekim Nicholas Bessarabof’un, aynı gerekçeyle, organoloji terimini bu çalışmaları adlandırmak amacıyla önermesi, yerinde bir karar olarak değerlendirilebilir. Dolayısıyla yakın zamanlarda kaleme alınmış çalışmalarda, çalgılarla ilgili bilgilerin müzikle ilgili diğer konulardan ayrı ele alınması gerektiğini savunanların (DeVale, 1990: 3; Dourman, 1992: 247), organolojiyi dünyadaki tüm çalgılarla ilgili çeşitli sorulara cevap vermeyi hedefleyen bir bilim dalı olarak tanımlamaya ve var etmeye çalıştıkları anlaşılmaktadır.

Türkiye’de Organoloji Çalışmalarının Seyri

Türkiye’de organoloji alanında yapılan çalışmalar, Avrupa’da yapılan çalışmalardan farklı bir seyir izlemektedir. Bunun en temel sebebi Türkiye’nin Avrupa ülkelerinin tarihlerinde meydana gelen siyasi ve kültürel olaylardan dolaylı olarak etkilenmesidir. Nitekim organolojinin gelişmesine yol açan keşifler, sömürgeleştirme hareketleri ve koloni savaşları, Osmanlı Devleti’ni fiili olarak etkilememiştir. Ancak Türkiye’de 19. yüzyıldan itibaren başlayan “ilm-i ahval-i-akvam” yani folklor etnografya çalışmaları, modernleşme sürecinde Anadolu’da halk tarafından icra edilen çalgıların tespit edilmesi, unutulmaya karşı muhafaza edilmesi ve sergilenmesi açısından önemli bir rol üstlenmiştir. Konservatuvar ve radyo gibi resmî kurumlar bünyesinde gerçekleştirilen bu derleme çalışmaları, her ne kadar çalgıları tanıtmayı amaçlamasa da, Türkiye’de halk tarafından icra edilen çalgılar hakkında bilgi veren ilk çalışmalar olması bakımından önemlidir (Tetik Işık, 2015b: 197-220). Derleme çalışmalarının ardından, günümüzde sayıları gittikçe artan konservatuvar ve müzik eğitim fakülteleri gibi kurumların kurulması; müzisyen, yapımcı ve akademisyenlerin bir araya gelmesini sağlayarak, bilimsel araştırmaların yapılmasına da zemin hazırlamıştır.

Bu nedenle, Türkiye’deki Organoloji Çalışmalarını tarihsel seyir ve amaç bakımından değerlendirerek, “Derleme Çalışmalarında Organoloji” ve “Günümüzde Organoloji Çalışmaları” adı altında ele almak mümkündür.

Derleme Çalışmalarında Organoloji

Türkiye’de yapılan ilk derleme çalışması, 1925 yılında Maarif Vekâleti’nin izni ile gerçekleştirilmiştir. Seyfettin ve Sezai Asaf kardeşler tarafından, Batı Anadolu’da yapılan bu ilk derleme gezisi sonucunda kaleme alınan raporda, çalgılara da yer verilmiştir. Bu derleme gezilerini Darülelhan tarafından başlatılan derleme çalışmaları takip etmiştir (Asaf, 1925: 226-261; Tetik Işık, 2015b: 197-220). 1927 yılında Darülelhan adının İstanbul Konservatuvarı olarak değiştirilmesi üzerine, 1927-1929 yılları arasında geçekleştirilen derleme gezileri, literatürde İstanbul Konservatuvarı adı altına kayıt edilecektir. 1929 yılına kadar süren bu derleme gezilerinin ilk üçünde çalgılara yer verilmemiştir.

Derleme çalışmalarında çalgılara yer verilmesi gerektiğini dile getiren ve halk çalgıları ile ilgili araştırmaların yeni bir “arama zemini” olduğuna işaret eden ilk kişi de Mahmut Ragıp Gazimihal’dir (Gazimihal, 2006: 120). Türk Halk Bilgisi Derneği’nin folklor derleyicileri yetiştirmek ve yönlendirmek amacıyla 1928 yılında yayımladığı Halk Bilgisi Toplayıcılarına Rehber isimli kılavuzda, “Mûsıkîye Dair Halk Bilgisi Hakkında İzahname” ismini taşıyan kısım, Mahmut Ragıp Gazimihal tarafından yazılmıştır. Gazimihal, yazmış olduğu bu bölümde, derlemelerde tespit edilen çalgıların hangi özelliklerinin kayıt altına alınması gerektiğine dair bilgiler vermektedir (Halk Bilgisi Dergisi Neşriyatı, 1928: 22; Fındıkoğlu, 1949: 37). Gazimihal’in bu yazılarından sonra yapılan derleme çalışmalarında çalgılara da yer verilmeye başlanmıştır. İstanbul Konservatuvarı tarafından yapılan dördüncü derleme gezisinde, Gazimihal bu fikirlerini uygulamaya geçirmiş, gezi sonucunda kaleme aldığı Şarkî Anadolu Türküleri ve Oyunları isimli kitabında derlemeler esnasında halk tarafından çalındığını tespit ettiği çalgılara dair bilgiler vermiştir (Kösemihal, 1929: 78). Ayrıca Gazimihal, Karsel’in derleme gezisine dayanan, Ankara Bölgesi Mûsıkî Folkloru, Halk Ezgi Çalgı ve Ayak Oyunları Hakkında Notlar isimli kitabında da aynı konulara değinmiştir. Gazimihal’in derleme çalışmalarında çalgılara dair bilgiler verilmesi gerektiği yönündeki düşüncelerinin, Schola Cantorum’da okuduğu yıllara kadar uzandığını söylemek mümkündür. Nitekim kitaplarında geçen sözlerinden M. Amédée Gastoue isimli bir Fransız müzikologdan ve hocası Eugene Borrel’den teşvik ve destek aldığı anlaşılmaktadır (Gazimihal ve Karsel, 1939: 11-12).

Darülelhan-İstanbul Konservatuvarı tarafından yapılan derleme gezilerini 1937-1952 yılları arasında Ankara Konservatuvarı tarafından düzenlenen derleme gezileri takip etmiştir. Bu gezilere katılan Muzaffer Sarısözen, Halil Bedii Yönetken ve Ali Rıza Yetişen, derlemeler esnasında tespit ettikleri etikleri çalgılara ilişkin notlar kaleme almışlardır. Halil Bedii Yönetken, söz konusu derlemelere dair notlarını “Derleme Notları” isimli kitabında bir araya getirmiştir. Rıza Yetişen ise kaleme aldığı notları, ricası üzerine Gazimihal’e teslim etmiştir. Yalova’nın Güneyköy isminde bir köyünden derlenen bu notlar, Gazimihal tarafından Halk Mûsıkîsi Sazları: Güney Köyü Folkloru adı altında yayımlanmıştır (Ülkütaşır, 1972: 30-33; Gazimihal, 1962: 2786-2787; Yönetken, 2006).

Ankara Devlet Konservatuvarı tarafından gerçekleştirilen kurumsal derleme gezilerinin yanı sıra Ahmet Adnan Saygun, Sadi Yaver Ataman, Hulûsi Suphi Karsel ve Ali Rıza Yalgın da 1936-1940 yılları arasında kendi çabaları ile derlemeler yapmıştır. Bu derlemeler sonucunda Ahmed Adnan Saygun’un, Rize, Artvin ve Kars Havalisi Türkü, Saz ve Oyunları Hakkında Bazı Malumat, Sadi Yaver Ataman’ın Anadolu Halk Sazları, Yerli Müzikçiler ve Halk Mûsikî Karakterleri, M. Ragıp Gazimihal ve Hulûsi Suphi Karsel’in Ankara Bölgesi Mûsiki Folkloru, Halk Ezgi, Çalgı ve Ayak Oyunları Hakkında Notlar ve A. Rıza Yalgın’ın Cenup’ta Türkmen Çalgıları isimli kitapları yayımlanmıştır (Saygun, 1937; Ataman, 1938; Gazimihal ve Karsel, 1939; Yalgın, 1940).

Ayrıca Ankara Konservatuvarı’nda kurulan çalgı yapım atölyesi (1936) Türkiye’de çalgı yapımcısı yetiştirmek amacıyla kurulan ilk resmî kurum olup, Batı müziği çalgılarının yapımı ve onarımı üzerine eğitim vermiştir (Kozanoğlu, 1988: 24). Ankara Devlet Konservatuvarı’nda verilen bu eğitim, çalgı yapımı, bakımı ve korunması konusundaki ilk çalışmaların yapılmasına imkân sağlamıştır (Arseven, 1946; Sakarya, 1975: 5, Tetik Işık, 2015b: 205). Cumhuriyetin ilk yıllarında açılan bu çalgı yapım atölyesinin mezunları, Türkiye’de yeni çalgı yapımcılarının yetiştirilmesini ve yeni çalgı yapım atölyelerinin kurulmasını sağlamışlardır.

Ankara Devlet Konservatuvarı tarafından yapılan derleme gezilerinden yaklaşık yirmi yıl sonra TRT tarafından da (1967) derleme gezileri düzenlenmiştir. Halil Bedii Yönetken bu derlemeler öncesinde yapılan seminerlerde, derlemelerde tespit edilen çalgıların ölçülerinin alınması ve düzenlerinin diyapazona[4] göre kaydedilmesi gerektiğini belirtse de, yedi ayrı bölgede derleme yapan araştırmacıların sadece geziler esnasında rastlanılan çalgıların adlarını kayıt altına aldıkları görülmektedir (Sun, 1968: 11; Yönetken, 1968). TRT tarafından gerçekleştirilen bu derlemelerin yanı sıra Etem Ruhi Üngör’ün de kendi çabaları ile yaptığı derleme çalışmaları (1967-1976), sadece halk çalgılarına dair bilgiler içermesi bakımından önem arz etmektedir (Üngör, 1969: 247-331).

Günümüzde Organoloji Çalışmaları

Derleme gezilerinde çalgılarla ilgili olarak yapılan çalışmaların ardından, Türkiye’de sayıları gün geçtikçe artan konservatuvar, müzik fakültesi gibi müzik eğitimi veren kurumların da organoloji çalışmalarına katkı sağladıkları görülmektedir. Nitekim lisans ve lisansüstü alanlarda eğitim gören öğrenciler tarafından yazılan bitirme ödevleri ve tezlerin yanı sıra müzisyen ve araştırmacıların çalgılara ilişkin uygulamaları da Türkiye’de organoloji alanında yapılan çalışmalar arasında yer almaktadır (Tetik Işık, 2015b: 208- 214). Günümüzde kaleme alınan bu çalışmaları DeVale’nin yapmış olduğu gibi tasnif ederek “Sınıflandırıcı Organoloji”, “Analitik Organoloji” ve “Uygulamalı Organoloji” alt başlıklarında ele almak mümkündür (DeVale, 1990: 5-6; Tetik Işık, 2015a: 15-20).

Sınıflandırıcı organolojinin çalışma sahası, çalgıların sınıflandırılması ve sınıflandırma sistemleridir. Ancak çalışma alanı itibarıyla sınıflandırıcı organoloji, Türkiye’de geniş bir uygulama alanına sahip değildir. Nitekim organoloji çalışmaları ile ilgili literatür incelendiğinde, sınıflandırma sistemi içeren çalışma sayısı yok denecek kadar azdır (DeVale, 1990: 5-6; Tetik Işık, 2015a: 21). Analitik organoloji ise çalgıların tarihi, ortaya çıkışı, geliştirilmesi, akustik analizleri, sosyokültürel ve müzikal olarak kullanımları, fonksiyonları, tek bir çalgı ya da ailesinin anlamı ve sembolize ettiği şeyler hakkındaki soruları cevaplandırmaya çalışmaktadır. Ayrıca bir bilim dalı olarak organolojinin konusu, kapsamı, tarihi ve alanın önemli bilim adamlarının hayatı ve organolojiye katkıları da analitik organolojinin araştırma konusu içerisindedir (DeVale, 1990: 14-15; Tetik Işık, 2015a: 21). Çalgıların yapımı ve kullanımıyla ilgilenen uygulamalı organoloji ise müzelerde bulunan çalgıların kataloglanması, restore edilmesi, yeniden yapılandırılması ve sergilemesi üzerinden bilgi sağlamaktadır. Türkiye’de çalgıların standardizasyonu, yeni çalgıların üretimi, yeniden yapılandırma ve restorasyon çalışmaları gibi uygulamalar, çalgı müzelerinden ziyade müzik pratikleri üzerinden bilgi sağlamaktadır (DeVale, 1990: 17-18).

Türkiye’de Organoloji Çalışmalarının Kapsamı

Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren çalgılara ilişkin çeşitli çalışmalar yapılmış olsa da organoloji, organolojinin kapsamı, faydalandığı bilimler, organoloji biliminin alt dalları, organolojinin problemleri ve organolojinin kullandığı yöntem ve teknikleri konu alan araştırmaların sayısı oldukça azdır. Bu durum, organolojinin ortaya çıkışından günümüze gelinceye kadar geçen süre içerisinde, alan sınırlarının net olarak çizilmemiş olmasına bağlıdır. Nitekim Gazimihal, bu konuyla ilgili ilk yazısında, Praetorius’un De organographia isimli eserinden hareketle yazısını Çalgıbilim (Organografya) adı altında kaleme almıştır (Gazimihal, 1957: 1574). 1941 yılından sonra Avrupa’da bu alanda yapılan araştırmaların “organoloji” olarak adlandırılmasıyla birlikte (The New Grove Dictionary of Music and Musicians, 1980: 784), 1961 yılında yayımlanan Mûsîki Sözlüğü’nde organografyayı “çalgıların tarifi”, organolojiyi ise çalgıların “sayım, tarif, tasnif ve tarihiyle istisnasız meşgul olan bir bilim”, “çalgılar bilimi” olarak izah etmiştir. Bu iki kavram arasındaki farkı ortaya koyan M. Ragıp Gazimihal’in uluslararası literatürü takip ettiği anlaşılmakta olup onun çalışmalarında, organolojinin ayrıntılı bir tanımı yer almamaktadır (Gazimihal, 1961: 199). Gazimihal’in bu açıklamalarından sonra, yurt içinde yazılan referans eserlerinde de konuya ilişkin kapsamlı bir bilgiye rastlanmamaktadır. Ayrıca organolojinin referans eserleri içerisinde, “çalgılar ilmi, çalgıların tarihi ilmi”, “çalgıların tarihini konu edinen bilim dalı, “çalgıbilim” “etnomüzikoloji yöntemlerinden de yararlanarak çalgıların yapım ve kullanım biçimlerini, ses özelliklerini ve gelişim sürecini inceleyen bir bilim dalı” gibi kısa, ancak birbirinden farklı yöntemleri kullanan iki farklı bilim dalına işaret edecek açıklamaların yer alması, durumu anlaşılmaktan çok kafa karıştırıcı bir hâle getirmektedir (The New Grove Dictionary of Music and Musicians, 1980: 784; Sözer, 2005: 522; Öztuna, 2006: 157; Say, 2010: 627).

Bunlara ilaveten Cafer Açın’ın, “Enstrüman Bilimi: Organoloji” (1994) ve “Organoloji 2” (1995) isimli çalışmaları, isimleri itibarıyla bilim dalını tanımlayan eserler olabilecekleri izlenimi uyandırsa da, düşünülenin aksine eser içerisinde bir bilim dalı olarak organolojiyi tanımlayan, çalışma sahasını ortaya koyan bir açıklamaya yer verilmemiştir (Açın, 1994; Açın, 1995).

Bunun dışında, künyesinde organoloji kelimesini içeren makaleler de yazılmış olup, söz konusu çalışmaların büyük bir kısmı, yapılan çalışmanın organoloji ile ilişkisine dikkat çekmeyi amaçlamaktadır. Bir diğer kısmı ise Türkiye’de organolojiye ilişkin yayınların çalışma sahasını, faydalandığı bilimleri, problemlerini, kullandığı yöntem ve tekniklerin yanı sıra organoloji ile ilgili literatürü tespit etmeye çalışmaktadır (Uslu, 2006: 124-125; Tetik Işık ve Uslu, 2013: 205; Tetik Işık, 2015b: 197-220; Tetik Işık, 2015a: 129; Işıktaş, 2018: 1-124).

Kuramsal Temelleri Açısından Türkiye’de Organoloji Çalışmaları

Türkiye’de organolojiye ilişkin literatür incelendiğinde, kaleme alınan yayınların genellikle çalgıların kökeni, gelişimi, sınıflandırılması, standardizasyonu gibi konuları içerdiği görülmüştür. Nitekim söz konusu çalışmaların büyük bir bölümünde, bu kavramlar ana ya da alt başlıklar olarak değerlendirilmiştir. Bilimsel araştırmanın bir gereği olarak, bulunan bilgilerin derlendikten sonra araştırmaya yansıtılır. Ancak söz konusu çalışmaların yazılma nedenleri, araştırmacıların çalgıların kökenine ilişkin tezlerini dayandırdıkları kaynaklar açısından dikkate değerdir. Öyle ki, özellikle literatürde çalgıların kökeni ve standardizasyonu üzerine yer veren çalışmaların başvurdukları eserler, ulusallaşma ve modernleşme çizgisinde ilerleyen, Cumhuriyet dönemi ideolojisini yansıtan eserlerdir.

Cumhuriyetin ilk yıllarında yayımlanan pek çok eser ise düşünsel arka planında Türk Tarih Tezi ve Türk Dil teorisinin etkilerini taşımaktadır. Bu nedenle pek çok araştırmada, bir çalgının kökeninin morfolojik bir benzerlikten yola çıkarak Mezopotamya, Anadolu Medeniyetleri ve Orta Asya’ya mal edilmesi, son derece rastlanan bir durumdur. Bunun nedeni ise Cumhuriyet dönemi müzik politikalarının Türk müziği çalgılarını ötekileştirmeye yönelik hareketlerine karşılık, Türk Müziği çalgılarının kökenlerini ilk medeniyetlere atfetme çabalarıdır (Tetik Işık, 2015a: 27). Örneğin neyin kökeninin Mısır, Sümer ve Yunan medeniyetlerinde aranması (Arel, 1949: 3-4; Akıncı, 1963: 5; Erguner, 1969: 10-11; Behar, 1996: 107; Alp, 2011: 74; Erguner, 2014: 211), udun Orta Asya’da özellikle Uygur mabetlerinde görülen pipaya benzetilmesi (Ögel, 1991: 40); kaval, davul vb. çalgı adlarının Türk destanlarında geçiyor olmasından hareketle bu çalgıların Orta Asya’ya atfedilmesi, difüzyonist teorinin varsayımlarını yansıtmaktadır. Nitekim difüzyonizmin varsayımları arasında, kültürün bir merkezden veya kültür çevresinden yayıldığını savunan kültür çevresi ekolünün varlığı hissedilmektedir (Tetik Işık, 2015a: 117-119).

Benzeri şekilde çalgıların standartlaştırılması konusu da Türk müziği çalgılarının, Batı müziği çalgılarına kıyasla gelişmemiş olduğu, müziği ifade etmekte yetersiz kaldığı ve kolektif çalıma da uygun olmadığı gibi gerekçelerle gündeme gelmiştir (Akıncı, 1963: 43; Arel, 1948: 3-4; Gazimihal, 1975: 175). Bu bakış açısı, Cumhuriyetin ilanından önce Türkiye’de kullanılmakta olan çalgıların, Batı kültürü ve çalgıları karşısında ilkel ya da geri kalmış olarak tanımlandığını göstermektedir (Ayas, 2014: 181). Dolayısıyla Türk müziği çalgılarını, ait olduğu kültüre özgü bir unsur olarak bağımsız bir şekilde ele almak yerine, Batı kültürüne kıyasla ilkel ya da geri kalmış olarak tanımlamak, evrimci perspektifin düşünce biçimini yansıtmaktadır. Nitekim kültürel evrimci perspektif pek çok alanda olduğu gibi güzel sanatlar alanında da sanatın, müziğin, çalgıların kökeni ve gelişimi konuları üzerinde durmaktadır. Örneğin, telli çalgıların kökeni ve gelişimine yönelik varsayımlar incelendiğinde avlanmak amacıyla kullanılan yaya, doğal malzemelerden oluşan bir ses kutusu ve tel eklendiği düşünülmektedir. Birden fazla sesin tek tel üzerinden elde edilebileceğinin anlaşılmasıyla birlikte, yayın düzleştirilip bir ses kutusu ilave edilmek suretiyle günümüzde kullandığımız çalgıların şeklini aldığı varsayımı, pek çok organolog tarafından kabul görmektedir (Tetik Işık, 2015a: 97). Ancak pek çok araştırmacı tarafından kabul edilebilecek bu görüşler, etnografik bir alan araştırmasına dayanmamaktadır (Stone, 2008: 26).

Benzeri şekilde çalgıların yapısal özelliklerinin yapıldıkları malzemelerin formundan ileri geldiği görüşünü savunan, çalgıların kökenini morfolojik temeller üzerine inşa eden, dolayısıyla yapıldıkları malzemelerin farklı bölgelerde yetişebiliyor olmasını ileri sürerek, görsel olarak birbirine benzer çalgıların farklı zaman dilimlerinde ve farklı bölgelerde üretilebileceği fikri üzerinde duran yaklaşımlar, çokköktenciliğe[5] işaret etmektedir. Çokköktencilik ise evrimci perspektifin varsayımları arasında yer almaktadır (Tetik Işık, 2015a:32-38-118). Dolayısıyla Türkiye’de kaleme alınan organoloji çalışmalarının temel dayanaklarının karşılaştırmalı müzikoloji teorileri olarak da bilinen difüzyonist teori ve kültürel evrim teorisi olduğunu söylemek mümkündür.

Sonuç

16. yüzyıldan itibaren meydana gelen bir dizi tarihi olay; etnoloji, etnografya, antropoloji ve organoloji gibi pek çok bilim dalının da ortaya çıkışına sebebiyet vermiştir. Özellikle 18. yüzyıldan itibaren ortaya çıkan bu bilim dalları, kültürel olayları tanımlamakta ortak yöntem ve tekniklerden istifade etmişlerdir. Çalgılara ilişkin çalışmaların da etnografya gibi derleme, derlenen bilgi, belge ve maddi unsurları tasnif etme gibi amaçlar taşıdığı görülmektedir. Nitekim 20. yüzyıla kadar Avrupa’da kaleme alınmış çalışmalarının büyük bir kısmı çalgıların sınıflandırması konusunda kaleme alınmakla birlikte günümüzde bilim dalı olarak organolojinin sınırlarını çizen, çalışma alanı, faydalandığı bilimler, organolojinin alt dalları, problemleri, kullandığı yöntem ve teknikleri kaleme alan yayın sayısı oldukça azdır.

Organolojiyi tanımlamak amacıyla yazılmış ansiklopedi maddeleri, yazı ve makaleler ise organolojinin kapsamı ve kullandığı yöntemler bakımından birbirleriyle çelişen ifadeler barındırmaktadır. Nitekim kimi araştırmacılar organolojinin, etnomüzikolojinin bir parçası olduğu, onun yöntem ve tekniklerinden istifade ettiği yönünde bilgiler vermektedir. Ancak etnomüzikolojinin kuramsal temellerinin, yapısal ve işlevselci yaklaşımları benimsemesi; organolojinin, çalgıların kökeni ve gelişimi gibi düşünsel arka planında kültürel evrimci ve difüzyonist yaklaşımlarının hissedildiği konulara değinmesi, organoloji için tanımlanan çalışma alanının, etnomüzikolojinin kuramsal dayanakları ile çeliştiğini göstermektedir.

Başlangıçta, özellikle çalgılarla ilgili literatürün ortaya çıkışı ve çalışma sahası itibarıyla derleme, sınıflandırma ve sergileme gibi konular üzerinde odaklandığı düşünüldüğünde, organoloji ile etnomüzikolojinin aynı yöntem ve teknikleri kullandıklarını söylemek mümkündür. Nitekim antropolojinin zaman içerisinde değişen kuramsal çerçevesinin pek çok bilim dalı tarafından araştırma alanına uyarlandığı görülmektedir. Hem karşılaştırmalı müzikolojinin hem de organolojinin kültürel evrim teorisi ve difüzyonist teoriden istifade etmesi bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Hatta 20. yüzyılın ilk çeyreğinde geçerliliğini yitirecek olan bu kuramlar, çalgıların kökeni ve gelişimi üzerine bir teori geliştirecek şekilde kullanılması nedeniyle eleştirilecektir.

Ancak geliştirilen sınıflandırma sistemleri ve müzelerde yer alan çalgılarla ilgili katalogların kaleme alınmasıyla artan literatürün yanı sıra çalgılarla ilgili konu ve problemlerin çeşitliliği, çalgılara ilişkin konuların organoloji adıyla ayrı bir başlık altında ele alınmasını gündeme getirmiştir. Bununla birlikte yapılan güncel araştırmalarda, organoloji ve çalışma sahasını tanımlama çabaları, organolojiyi dünyadaki tüm çalgılarla ilgili çeşitli sorulara cevap vermeyi hedefleyen bir bilim dalı olarak tanımlama ve tanıtma çabalarının bir göstergesidir.

Türkiye’de ise çalgılara ilişkin çalışmalar, derleme çalışmaları ile eş zamanlı olarak yürütülmüştür. Dâru’l Elhân-İstanbul Konservatuvarı (1926-1936), Ankara Devlet Konservatuvarı (1937-1952) ve TRT Ankara Radyosu (1967) gibi resmî kurumlar tarafından gerçekleştirilen derleme çalışmaları ve bireysel olarak yapılan derleme gezileri sonucunda kaleme alınan eserler içerisinde, yurdun çeşitli bölgelerinde icra edilen çalgılara dair bilgi edinilebilmektedir. Hatta araştırmacıların konuya atfettikleri değer ölçüsünde daha farklı bilgilere ulaşmak da mümkündür. Nitekim Mahmut Ragıp Gazimihal, Sadi Yaver Ataman ve Halil Bedii Yönetken yaptıkları derlemelerde, çalgılara ilişkin bilgilere yer verilmesi gerektiğini vurgulayan isimler arasında yer almaktadır. Derleme çalışmalarının yanı sıra Ankara Devlet Konservatuvarı bünyesinde kurulan çalgı yapım atölyesi, çalgıların yapımı, bakımı ve onarımı ile ilgili akademik çalışmaların yürütülmesi açısından ilk resmî kurum olmuştur. Ayrıca standardizasyon çalışmalarının da bu kurumdan yetişen Cafer Açın tarafından başlatıldığı görülmektedir.

Türkiye’de çalgılar üzerine yazılmış eserlerin bir diğer kısmı ise müzik eğitim fakültesi ve konservatuvar gibi akademik kurumlarda gerçekleştirilen lisans ve lisansüstü çalışmalarıdır Bu çalışmalarda çalgı eğitim faaliyetlerini düzenlemek için yazılan metotlar, standardizasyon, enstrümantasyon, restorasyon, yeniden yapılandırma ve akustik çalışmalarının yanı sıra çalgıların gelişimi ve sınıflandırılması üzerine odaklanılmıştır. Dolayısıyla, cumhuriyetin ilk yıllarında derleme çalışmaları, tespit faaliyetleri ve standardizasyon arayışları ile başlayan organoloji çalışmaları yapımcı, icracı ve öğrencinin bir araya geldiği akademik kurumlarda devam etmiştir. Türkiye’de çalgılara ilişkin yayınlar incelendiğinde ise genellikle çalgıların kökeni, gelişimi, standardizasyonu gibi kavramların kendine yer bulduğu söylemek mümkündür. Söz konusu çalışmaların yazılmış oldukları zaman dilimi itibarıyla cumhuriyet dönemi müzik politikalarının etkisinde, kimi zaman objektif değerlendirmelerden uzak ve ideolojik temelli yaklaşımlar barındırdıklarını söylemek mümkündür. Nitekim çalgılara ilişkin çalışmalar incelendiğinde, pek çoğunun olaylara günümüzde pek çok açıdan geçerliliğini yitirmiş, difüzyonist ve kültürel evrimci kuramın çerçevesinden baktıkları görülmektedir.

Dipnotlar

[1] Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Türk Müziği Devlet Konservatuvarı, Müzikoloji Bölümü, seher.tetik@hbv.edu.tr

[2] Difüzyonizm, kültürel unsurların bir yerden diğerine yayıldığını varsaymaktadır. Müzik özelinde düşünüldüğünde ise çalgıların ve farklı kültürlere ait ses sistemlerinin yayılışını konu edindiğini söylemek mümkündür. Ruth Stone, Theory for ethnomusicology, New Jersey: Taylor & Francis Inc, 2008, s. 27-28

[3] Kültürel evrimcilik, toplumlar ilerledikçe müziklerinin de basitten karmaşığa doğru ilerlediği, insanların ortak ruh hâllerini paylaşmalarının çeşitli toplumlarda benzer müzik pratiklerinin ortaya çıkmasına neden olduğunu varsayar. Evrimcilerin genellikle üzerinde durdukları konular, pek çok alanda olduğu gibi güzel sanatlarda da sanatın, müziğin, çalgıların kökeni ve gelişimleri konularıdır. Stone, Theory for ethnomusicology, s.25; Sedat Veyis Örnek, “Etnolojinin tarihçesi başlıca ekolleri görevleri”. Folklor/Edebiyat, 2015, 21, sy. 82, s. 516

[4] Diyapazon, teknik olarak ifade etmek gerekirse saf ses elde etmek için kullanılan akustik bir rezonatördür. Yunan ve Roma Dönemi’nde kullanılan masa çatalları diyapozon’un öncülü olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle akort çatalı olarak da ifade edilen diyapazon, 1711’de Londra’da, bir müzisyen olan John Shore tarafından, önemli klasik batı müziği bestecilerinden George Frederick Handel (1685-1759) ve Henry Purcell (1659-1695) için icat edilip geliştirilmiştir (Yüksel ve Kemaloğlu, 2015:127) (e.n)

[5] Çokköktencilik, kültürel evrimciliğin varsayımlarından biridir. Bu varsayıma göre kültürel bir özellik tek bir kültüre özgü olmayıp birden fazla kültürde görülebilir. Çünkü kültürel pratikler, insanın evrimsel sarmal üzerinde nerede olduğuna bağlı olarak, birden fazla yerde olabileceği gibi birden fazla mekâna da yayılabilir. Ayrıca toplumlar ilerledikçe kültürde basitten karmaşığa doğru ilerler. Stone, R. (2008), Theory for ethnomusicology, New Jersey: Taylor & Francis Inc., s. 27-28.

Kaynakça

“Organology” (1980). The New Grove Dictionary of Music and Musicians,

London 1980, c. XIII, pp. 784.

“Organoloji” (1990). Meydan Larousse Büyük Lügat ve Ansiklopedi, İstanbul: Meydan Yayınevi, . IX, s. 588.

“Organoloji” (1993). Büyük Larousse, Meydan Yayınevi, İstanbul, 18. Cilt, s. 8878.

“Organoloji” (1994). Dictionnaire Larousse, İstanbul: Milliyet Yayınevi, C. V, s. 1818.

Açın, C. (1994). Enstrüman bilimi: Organoloji, İstanbul: Yenidoğan.

Açın, C. (1995). Organoloji 2, İstanbul: Yenidoğan.

Akıncı Karabey, L. (1963). Garplı Gözüyle Türk Mûsıkîsi, İstanbul: Doğan Güneş Yayınları.

Alp, S. (2011). Hitit Güneşi, İstanbul: Tübitak Yayınları.

Arel, H. S. (1949). “Sümerliler ve Sümer Mûsıkîsi III”, Musiki Mecmuası, S. 15, s. 3-4.

Arel, H. S. (1948). Tanbur, Musiki Mecmuası, S. 4, s. 3-4.

Arseven, A. (1946). Çalgı Bakımı ve Onarımı, Ankara: CHP Yayınları.

Ataman, S. Y. (1938). Anadolu Halk Sazları, Yerli Müzikçiler ve Halk Mûsikî Karakterleri, İstanbul: Bürhaneddin Matbaası.

Ayas, G. (2014). Mûsiki İnkilâbı’nın Sosyolojisi, İstanbul: Doğu Kitabevi.

Behar, C. (1996). “Neyzen Hayri Tümer (1902-1973) ve Elyazması Ney Metodu”, Müteferrika, S. 10, s. 103-142.

DeVale, S. C. (1990). “Organizing Organology”, Selected Reports in Ethnomusicology, Issues in Organology, Ethnomusicology Publications, Los Angeles, I. VIII, s. 1-34

Dinçol, B. (2020). “Hititlerde Müzik ve Dans”, Hititler: Bir Anadolu İmparatorluğu içinde, (Haz. Meltem Doğan Alparslan ve Metin Alparslan), İstanbul: YKY, s. 315-327.

Dournon, G. (1992). Organology Ethnomusicology an Introduction. London: W. W. Norton & Company, Inc. s. 245-300.

Erguner, K. (2014). Ayrılık Çeşmesi Bir Neyzenin Yolculuğu, İstanbul: İletişim Yayınları.

Erguner, U. (1969). Ney (nây), Mûsikî ve Nota, S. 4, s. 10-11.

Erol, A. (2009). Müzik Üzerine Düşünmek, İstanbul: Bağlam Yayıncılık.

Fındıkoğlu, Z. F. (1949). Folklor ve Etnografya Kılavuzu, İstanbul: İstanbul

Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Müze ve Arşivi Neşriyatı.

Gazimihal, M. R. (1957). Çalgıbilim (Organografya), TFA, sy. 99, s. 1574.

Gazimihal, M. R. (1961). Mûsîki Sözlüğü, Ankara: Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları.

Gazimihal, M. R. (1962). “Halk Mûsıkîsi Sazları: Güney Köyü Folkloru”, TFA, 1962, S. 156, s. 2786-2787.

Gazimihal, M. R. (1975). Ülkelerde Kopuz ve Tezeneli Sazlarımız, Ankara: Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları.

Gazimihal, M. R. (2006). Anadolu Türküleri ve Mûsikî İstikbalimiz (haz. M. Salih Ergan, A. Şahin Ak), İstanbul: Ötüken Neşriyat.

Gazimihal, M.R. ve Karsel, H. S. (1939). Ankara Bölgesi Mûsiki Folkloru, Halk Ezgi, Çalgı ve Ayak Oyunları Hakkında Notlar, İstanbul: Numune Matbaası.

Halk Bilgisi Toplayıcılarına Rehber. (1928). İstanbul: Halk Bilgisi Derneği Neşriyatı.

Işıktaş, B. (2018). “Dünyada ve Türkiye’de Organoloji Çalışmaları”, UHMAD, S. 12, s. 1-24.

Kartomi, M. J. (1990). On Concepts and Classifications of Musical Instruments, Chicago: University of Chicago Press.

Kerimov, R. (2013). Çalgıların Sınıflandırılması, Bakü.

Kınıklı, Oğuz. (1985). “Çalgılar”, Mızrap, S. 41, s. 17-18

Kozanoğlu, C. (1988). Radyo Hatıralarım, Ankara: TRT Müzik Dairesi Yayınları.

Kösemihal, M. R. (1929). Şarkî Anadolu Türküleri ve Oyunları, İstanbul: İstanbul Konservatuvarı Neşriyatı.

Kurbanov, B. (2014). “Halk Çalgı Aletlerimizin Tarihsel ve Kuramsal Sorunları”, Yeni Türkiye, Türk Mûsikîsi Özel Sayısı, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, S. 57, s. 176-193.

Merriam, A. P. (1977). “Definitions of ‘comparative musicology’ and ‘ethnomusicology’: an historical- theoretical perspective”, Ethnomusicology, 2, S. 21, s. 189-204.

Ögel, B. (1991). Türk kültür Tarihine Giriş, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.

Örnek, S. V. (2015). “Etnolojinin Tarihçesi Başlıca Ekolleri Görevleri”, Folklor/Edebiyat, C. 21, S. 82, s. 507-518.

Öztuna, Y. (2006). Türk Mûsıkîsi Ansiklopedik Sözlüğü, Ankara: Orient Yayınları.

Sakarya, İ. (1975). Çalgı Yapım ve Onarım Bilgisi, Ankara: Mektupla Öğretim Merkezi.

Say, A. (2010). Müzik Ansiklopedisi, Ankara: Müzik Ansiklopedisi Yayınları.

Saygun, A. A. (1937). Rize, Artvin ve Kars Havalisi Türkü, Saz ve Oyunları Hakkında Bazı Malumat, İstanbul: Numune Matbaası.

Seyfettin-Sezai A. (1925). “Mûsıkîmiz Hakkında Bir Rapor”, Muallimler Birliği Dergisi, S. 5, s. 226-231.

Sözer, V. (2005). Müzik Ansiklopedik Sözlük, İstanbul.

Stone, R. (2008). Theory for Ethnomusicology, New Jersey: Taylor & Francis Inc.

Strauss, C. L. (1978). “Antropoloji”, Sosyoloji Konferansları Dergisi, S. 16, s. 104-105.

Sun, M. (1968). “TRT’nin Folklor Derlemesi Konusunda Rapor”, TRT Folklor Derlemesi I, Ankara: TRT Merkez Program Dairesi Başkanlığı.

Tetik Işık, S. ve Uslu, R. (2013). Müzik Bibliyografyası Yabancı Dil Yayınlar, İstanbul: Pan Yayıncılık.

Tetik Işık, S. (2015a). Organoloji’de Metodoloji Çalgıların Gelişimine Analitik Yaklaşım, Ankara: Sonçağ Yayınları.

Tetik Işık, S. (2015b). “Türkiye’de Organoloji Çalışmaları”, Mukaddime, S. 6 (1), s. 197-220.

Tetik Işık, S. (2018). “Temel Antropoloji Kuramları Işığında Müziğin Aktarımına İlişkin Temel Yaklaşımlar”, Müzik’te; Stratejik Yaklaşımlar Uluslararası Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Eğitim, Kurumlar, Kültür Politikaları, Yayıncılık, Terminoloji, Akıl Fikir Yayınları, ss. 245-250.

Tetik Işık, S. (2019). “Kuramsal Temelleri Açısından Türkiye’de Organoloji”, Türk Mûsikîsi Atlası, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, C. IV, s. 113-119.

Uslu, R. (2006). Müzikoloji ve Kaynakları, İstanbul: İTÜ Vakfı Yayınları.

Ülkütaşır, M. Ş. (1972). Cumhuriyetle Birlikte Türkiye’de Folklor ve Etnografya Çalışmaları, Ankara: Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı Cumhuriyet’in 50. Yıldönümü Yayınları.

Üngör, E. R. (1969). “Halk Çalgılarımız Üzerine İnceleme Gezisi Notları”, Mûsıkî Mecmuası, S. 247-331.

Yalgın, Sadi Yaver. (1940). Cenup’ta Türkmen Çalgıları, Adana: Seyhan Basımevi.

Yönetken, H. B. (2006). Derleme Notları, Ankara: Sun Yayınevi.

Yönetken, H. B. (1968).“Müzik Derlemesinde Geçmiş Dönemlere Göre Dikkat Edilecek Hususlar”, TRT Folklor Derlemesi I, Ankara: TRT Merkez Program Dairesi Başkanlığı

Yüksel, M. ve Kemaloğlu, Y. K. (2015). “Diyapazonlar: Tarihi, Özellikleri ve Günümüz KBB Uygulamalarındaki Güvenilirliklerinin İncelenmesi”, KBB ve BBC Dergisi , 23 (3), s. 126-35.

 

11. Sayımızdaki tüm yazılarımızı incelemek için tıklayınız.

Related posts

Leave a Comment