Urartu Sanatı
Yazar: Mark Cartwright
Çevirmen: Nil Karaca
Urartu Sanatı
MÖ 9-6. yüzyıllarda eski Ermenistan[1], Türkiye’nin doğusu ve kuzeybatı İran’da gelişme gösteren Urartu kültürünün[2] en güzel örnekleri, bronz tanrı figürlerinde, üzerinde hayvan ve tanrıça başı süslemelerinin olduğu bronz kazanlarda ve canlı duvar süslemelerinde kendini gösterir. Mezopotamya’ya ait yerel nesneler ve göz alıcı el becerilerinin karışımı sayesinde Urartu sanat eserleri, Londra’dan St. Petersburg’a kadar dünya çapında müzelerin Orta Doğu koleksiyonlarının gözde parçaları haline gelmiştir.
Fikirler ve Etkileşimler
Hem geçmişte hem de bugün kendisinden daha güçlü komşusu olan Asurluların gölgesinde kalmış olması, bugüne kadar gelebilen kayıtlarının bulunmaması ve pek çok değerli materyallerinin yok edilmiş veya yağmalanmış olması nedeniyle Urartu sanat eserlerini kendilerinden önce gelen, çağdaşı olan ve hatta sonrasında gelen medeniyetlerinin sanatından ayırmak zor olabilmektedir. Bu nedenle de eserlerin birbirleriyle veya diğer kültürlerin sanat eserleriyle ilişkisinden ziyade tek başına incelenmesi çok daha sağlıklı olmaktadır. Böylece belli bazı hususlar çok daha net bir şekilde görülebilir –Urartular, metal işçiliğinde ustalaşmışlardır ve bunun en güzel örneğini de kazanlar oluşturmaktadır. Urartular, duvar süslemeciliğinde de diğer tüm kültürler kadar başarılı olmuşlardır. Bu yetenekler, on yıllar, hatta yüzyıllar içerisinde kazanılmış ve gelişmiştir ve bu yetenekler sayesinde hem teknik hem de fikir alanında yeni icatlar geliştirilebildiğini farz edebiliriz. Tarih, usta sanatçılar denemelere başlamadan çok uzun zaman önce kopya yapmadığını gösteriyor.
Urartu medeniyetinin yeniden keşfedilmesi, çok yakınlarda, 19. yüzyılda söz konusu olabilmiştir ve bu konudaki bilgiler, çağdaşı olan daha ünlü kültürlere göre çok daha kısıtlıdır ancak devam etmekte olan kazılar, bölgenin en önemli Tunç (Bronz) ve Demir Çağı kültürlerinden biri olan bu uygarlığın yetenekleri, ilham kaynakları ve mirası ile ilgili bazı net bilgiler vermektedir. Urartu sanatının kısmen çağdaşı Asur ve Yakın Doğu uygarlıkları ile daha eski kültürler olan Hititler[3] ve Hurrilerin[4] ürettiği sanat eserlerinden etkilendiği kesindir. Aslanlar, boğalar, efsanevi yaratıklar (örneğin grifonlar ve insan başlı atlar), at binicileri gibi objeler ve askeri temalar, tüm bu kültürler arasında güçlü bir bağlantı olduğunu göstermektedir. Son olarak Mısır sanatı da Urartular tarafından biliniyordu ve Urartu kazı alanlarında hiyeroglifler, özellikle de çini kaseler ve heykelcikler de bulunmuştu.
Pek çok olayda kitabelerin tanımlanamaması ile birlikte bu kültürel bağlantıların da etkisiyle bazı sanat eserlerinin Urartu, Asur veya Akhamenid İmparatorluğu[5] sanatçılarından hangilerine ait olduğu kesin olarak söylenememektedir. Bir diğer güçlük de Asur bölgesinden gelen Urartu sanat eserlerinin pek çoğunun ya yağmalanmış olması ya da Urartulu ustalar tarafından özellikle bu piyasa için üretilmiş olmasıdır. Bu eserler, Urartu sanatının özgünlüğünü kısmen yitirmiş olduğu siyasî ve sanatsal gerileme döneminde üretilmiş olabilirler. Neyse ki Teişebaini, Karmir Blur bölgesindeki gibi geniş kapsamlı kazılar, tipik Urartu sanatına ait çeşitli sayıda materyali, gereci ve nesneyi ortaya çıkarmıştır.
Materyaller ve Gereçler
Bölgede metal işçiliği çok eskilere, MÖ 10. bin yıla dayanmaktadır. Urartu krallığındaki ustalar, altın, gümüş, bakır, kurşun, demir ve kalay gibi yerel mineral yataklarına erişebiliyorlardı. Urartulu ustaların ve sanatçıların ulaşabildiği diğer metaller, tunç (bakır ve kalay), pirinç (bakır ve çinko) ve elektrum (altın ve gümüş) olarak sıralanabilir. Sanatçılar, çalışmalarında ayrıca ahşap, kereste, taş, kemik, geyik boynuzu, yarı değerli taşlar (örneğin sardoniks, akik), emaye, çini ve fildişi kullanmışlardır. Urartu sanatının en sık görülen parçaları, küçük heykelcikler, oymalı ve kakmalı silahlar ve zırhlar, mutfak gereçleri, duvar resimleri ve dekoratif mobilyalardır.
Büyük Ölçekli Heykeller
Ne yazık ki büyük ölçekli heykellerden günümüz kadar gelebilenler, sadece parçalar halinde mevcuttur. En önemli örnek, fırtına tanrısı Teişeba’nın bazalt rölyef heykelinden geriye kalan altı parçadır. MÖ 7. yüzyıla ait eserde, asıl figür ikinci bir figüre dönük olarak bir boğanın üzerinde durmaktadır ve iki figürün arasında üç başlı bir mızrak bulunmaktadır. Heykel, Van Gölü’nün kuzeyindeki Adilcevaz kazılarında çıkarılmıştır ve tam olarak yeniden yapılmış hali, Yerevan’da (Ermenistan) Erebuni Tarihi ve Arkeolojik Kültür sit alanında sergilenmektedir.
Günümüze ulaşan kalıntılardan anlaşıldığı kadarıyla en büyük heykel, bir hükümdarın gerçek boyutlardaki figürüdür. Figürün sadece gövde kısmı (torso) bütünlüğünü korumuş olmakla birlikte, dar sakal ve uzun saçlar, bir kraliyet mensubu olduğuna işaret etmektedir. Sol elde, bir yay ve birkaç ok, sağ elde ise bir sopa veya kamçı bulunmaktadır. Urartu tapınaklarında böylesi büyük heykellerin varlığı, MÖ 8. yy ortalarından sonlarına kadar Urartulara yapılan saldırıları anlatan Asur yazıtları ve sanat eserlerinden anlaşılmaktadır.
Metal Eşyalar
Metal işçileri, her türlü mücevherler, miğferler, oklar, rozetler, kolyeler, zil şeklinde tılsımlar ve küçük mühürler, at koşum parçaları, gemler, kemerler, tokalar, biblolar ve şamdan gibi nesneleri süslemek için metallere kesme, dökme, kabartma, işleme ve kakma işleri yapmışlardı. En çok tercih edilen materyallerin bronz ve bakır olduğu görülmektedir. Özellikle ağız kenarlarında ve tutacaklarda üç boyutlu hayvan veya insan başlarının işlendiği büyük bronz kazanlar dikkat çekmektedir. Bronzdan yapılma muhteşem bir boğa başı tutacak süslemesi, bugün Londra’daki British Museum’da sergilenmektedir.
Kazan süslemelerinde tercih edilen bir diğer figür ise kanatlı tanrıçadır ve muhtemelen güneş tanrısı Şivini’nin eşi tanrıça Tuşpeha’yı temsil etmektedir. Bunun göz alıcı bir örneği, bugün Saint Petersburg’daki Hermitage Museum’da sergilenmektedir. Altı yuvarlak olan kazanlar, kabartmalı kaideler veya tripodlar üzerine oturtulmuştur. Genel olarak Urartu modellerinden etkilenmiş, hatta bazı örnekleri Urartu üretimi olması muhtemel Etrüsk kazanlarına benzemektedir.
İç duvarlardaki nişlere yerleştirilen bronz levhalar, geometrik desenlerle, at binicileri ve savaş arabalarının, hatta kimi zaman binaların resmedildiği manzaralarla bezenmiştir. Bazı levhalarda altın ve gümüş yaprak desenleri mevcuttur. Bronz kemerlere, aslan avı gibi av sahneleri işlenmiştir. Kalkanların orta kısmına geniş biçimde efsanevi yaratıklar, aslanlar ve boğalar işlenmiştir. Kalkanlar üzerinde ayrıca aslan ve boğa kabartma desenli eş merkezli şeritler yer almaktadır. Bunlara ait iki örnek, bugün Londra’daki British Museum’da görülebilir. Daha şatafatlı kalkan ve silahlar gibi bronz parçaların kraliyet mensuplarına ait olduğunu gösteren yazıtlar, aynı zamanda Asya dışında bulunan Urartu eserlerinin de belirlenmesine yardımcı olmuştur.
Duvar Süslemeleri ve Yer Döşemeleri
Kazılar, Urartu şehirlerinde hem kamuya hem de özele ait binaların iç duvarlarında duvar süslemeleri olduğunu ortaya çıkarmıştır. Sadece Erebuni Kalesi kazı alanındaki saray kompleksinde 2000 metrekarenin üzerinde duvar süslemesi yer almaktadır. Sıva üzerine yapılan işlemelerin günümüze kadar gelebilen kısımlarında hayvanlar, efsanevi yaratıklar, tanrıların geçit törenleri ile tarım işleri, hayvan besleme ve avcılık gibi gündelik hayata dair sahneler resmedilmektedir. Sahneler, genellikle yapraklar, geometrik şekiller ve küçük insan figürleri şeklindeki geniş dekoratif çerçeveler içine çizilmiştir. Arka plan renkleri genellikle beyaz olup çizimlerde en fazla kullanılan renkler siyah, mavi ve kırmızıdır.
Prestijli binalarda zemin döşemeleri taş olup günümüze kadar gelebilen örneklerde büyük bazalt plakalar veya geometrik şekillerle bezeli iri taş mozaikler bulunmaktadır. İç duvarlarda bulunan oyuklarda yukarıda bahsedilen dekoratif bronz levhaların yanı sıra dekoratif kesimli kırmızı, beyaz veya siyah taşlar yerleştirilmiştir.
Eşyalar
Seçkinlerin mezarlarına eşyalar, özellikle tahtlar ve bunlarla uyumlu iskemleler yerleştirilmiştir. Muhtemelen ahşaptan yapılma bu eşyalar, günümüze kadar bütün olarak gelememiş, bunlardan geriye sadece dökme veya som metal, genellikle bronz veya bakır parçalar kalmıştır. Bu kalıntılar son derece dekoratif olup tahtta oturan kişiyi korumak üzere yapılan, ayakta duran insan figürleri veya insan başlı kanatlı boğalar ile kanatlı kuş-aslan melezleri şeklindedir. Bazı örneklerde bu figürlerde yüzler, altın veya yarı değerli taşla yapılmıştır ve sıklıkla figürlerin bu kısımları uzun zaman önce yağmalanmıştır. Bu minyatür heykellerin çoğunun girintilerinde bulunan altın levha kalıntıları, heykellerin bütününün bir zamanlar altınla kaplı olduğunu düşündürmektedir.
Mutfak Eşyaları
Hem günlük kullanım hem de törenler için çok çeşitli kaplar üretilmiştir. En yaygın olan kap türünün yüzeyi kırmızı cilalı olup bunun da tipik örneği tek kulplu testidir. Özellikle hububat, yağ ve şarap olmak üzere gıda saklamak için yapılan geniş kavanozlar, depo binalarının zeminlerine gömülmüştür. Bu kavanozların en büyük örneklerinden biri, 750 litre (200 galon) kapasitelidir. Çivi yazısı ile işlenen etiketler, genellikle saklama kaplarının içeriğini göstermektedir. Bu gereçlere sıra dışı bir örnek de, bir çizme şeklinde yapılan ve dikiş ve dantel şeklinde boyamalarla tamamlanan kaptır. Bu kapların pek çok örneği Teişebaini kazılarında ortaya çıkarılmıştır ve bunlar MÖ 8. yüzyıla aittir. Son olarak küçük kapaklı kutular (pyxide) yapılarak rölyef veya dini veya gündelik hayata dair manzara resimleriyle süslenmiştir. Bunların da çok sayıda taştan yapılma örnekleri mevcuttur.
Dinsel Sanat
Dinsel sanat, Haldi[6], Teişeba[7] ve Şivini[8] gibi önemli tanrıların bronz figürlerini kapsar. Baş tanrı ve savaş tanrısı Haldi, sıklıkla gücünün, cesaretinin ve kudretinin simgesi olan aslanın üzerinde, sakallı veya sakalsız olarak tasvir edilmektedir. Onun aksine, fırtına tanrısı olan Teişeba, ellerinde yıldırımlar olduğu halde bir boğanın üzerinde gösterilir. Güneş tanrısı Şivini ise sıklıkla elinde bir güneş diski tutan, diz çökmüş bir adam olarak tasvir edilir ve bu nedenle de kendisini çağrıştıran Mısır’ın güneş tanrısı Ra’dan ilham aldığı düşünülür.
Kemik üzerine işlenmiş bir kadın tanrıça gibi tanımlanamayan bazı tanrı figürler bulunmaktadır ve balık-adam, kuş-adam ve akrep-adam gibi bazı garip hibrid figürlere de rastlanmaktadır. Sıklıkla ambarların iç duvarlarına çizilen bu figürler, muhtemelen koruyucu ruhlar olarak görülmektedir. Mezopotamya sanatının bir diğer motifi olan Hayat Ağacı da pek çok nesnede karşımıza çıkmakta, genellikle ağacın herhangi bir yanında, hediyeler dağıtan bir figür yer almaktadır.
Silahlar, askeri amaçlarla kullanılmak üzere değil, tapınaklarda tanrılara sunulmak üzere, değerli materyaller kullanılarak yapılmıştır. Asur yazmalarında Urartu tapınakları, gümüş ok ve yaylar, altın kılıçlar, gümüş kargılar ve mızraklar, hatta gümüş savaş arabaları ile dolu olarak tasvir edilmektedir. Son olarak, bir savaş tanrısı olması nedeniyle Haldi sıklıkla oymalı silahlar, kemerler, kalkanlar ve madalyonların üzerinde resmedilmiştir.
Miras
Daha önce de belirtildiği gibi, Urartu ve diğer Yakın Doğu kültürlerinde, ayrıca Eski Yunan, özellikle Girit, Rodos, Sisam, Delphi, Korint gibi daha uzak bölgelerdeki diğer kültürlerde üretilen sanat eserlerin arasında dikkate değer bir benzerlik mevcuttur. Etrüsk sanatı da benzerlikler göstermektedir. Bu fikirler birbirinden bağımsız bir şekilde mi ortaya çıktı ya da tüccarlar, mal değişimleri aracılığıyla veya sanatçıların yer değiştirmesi sonucunda mı gelişti konusu önem arz etmemektedir. Bu çeşitli Akdeniz kültürleri arasındaki bağlantı noktası, büyük ihtimalle Türkiye’nin güneydoğusundaki Asi Nehri’nin (Hatay) kıyısında bulunan ve MÖ 8. yüzyılın ilk yarısında Urartuların kontrolü altında olan Poseidon (Al Mina) limanıydı.
Urartu sanatında görülen bazı motifler, çok daha sonraki dönemlerde de bölgede kendini göstermeye devam etmiştir. Tıpkı, şehirlerin Medler ve sonrasında gelen güçler tarafından ele geçirilmesine rağmen devam eden Urartu dili gibi. Örneğin Hayat Ağacı motifi, Orta Çağ döneminde Ermenistan’da yapılan el yazmalarında ve halk türkülerinde kullanılmaya devam etmiştir.
Dipnotlar
[1] https://gorgondergisi.com/ermeni-mitolojisi/
[2] https://www.ancient.eu/Urartu_Civilization/
[3] https://www.ancient.eu/hittite/
[4] https://www.ancient.eu/Hurrians/
[5] https://www.ancient.eu/Achaemenid_Empire/
[6] Urartu tanrı üçlemesinde en yukarıda yer alan Haldi, Urartu Krallığı’ndaki ve panteondaki “Baştanrılığı”, arkeolojik ve epigrafik veriler ışığında tartışılmaz derecede açıktır. (edn)
[7] Urartu panteonunda 2. sırada olan tanrı Teişeba’dır. Hurri kökenli olan Tanrı, Anadolu’da II. binde Hititlerin baş tanrısı olan Teşub ile benzerdir. (Çilingiroğlu, A., 1997, Urartu Krallığı Tarihi ve Sanatı, Ege Üniversitesi Yayınları, İzmir) (edn)
[8] Olasılıkla güneş tanrısı Şivini, Asur tanrısı Şamaş’ın ideogramı ile yazılmaktadır. Ayrıca güneş tanrısı Şivini, Hurri dinindeki Şimigi ile aynıdır. Urartu sanatında bu tanrı genellikle kanatlı güneş diski içinde betimlenmiştir. (Çilingiroğlu, A., 1997, Urartu Krallığı Tarihi ve Sanatı, Ege Üniversitesi Yayınları, İzmir; Erzen, A. 1984, Doğu Anadolu ve Urartular, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara.) (edn)
Kaynakça
Adalian, R.P. Historical Dictionary of Armenia. (Scarecrow Press, 2010).
Chahin, M. The Kingdom of Armenia. (Routledge, 2018).
Hovannisian, R.G. The Armenian People from Ancient to Modern Times. (Palgrave Macmillan, 2004).
Kurkjian, V.M. A History of Armenia. (IndoEuropeanPublishing.com, 2014).
Payaslian, S. The History of Armenia. (Palgrave Macmillan, 2008).
Piotrovskii, B. Urartu. (Praeger, 1967).
Redaksiyon: Büşra Erturan
Editör: Serkan Alpkaya
Yazının Orijinali için:
Original article by Mark Cartwright / Ancient History Encyclopedia
https://www.ancient.eu/Urartu_Art/
Urartu Sanatı Urartu Sanatı Urartu Sanatı Urartu Sanatı