• Home
  • Tarih
  • Roma İmparatorluğu’nda Üçüncü Yüzyıl Krizi ve Geç Antikçağ
Tarih

Roma İmparatorluğu’nda Üçüncü Yüzyıl Krizi ve Geç Antikçağ

Roma İmparatorluğu’nda Üçüncü Yüzyıl Krizi ve Geç Antikçağ

Yazar: Utku Baran Ertan

Roma İmparatorluğu’nda Üçüncü Yüzyıl Krizi ve Geç Antikçağ

Askeri anarşi” veya “üçüncü yüzyıl krizi” adı ile bilinen dönem, Roma İmparatorluğu’nda yaklaşık olarak 235-284 yılları arasında yaşanmıştır ve Roma İmparatorluğu neredeyse parçalanmanın eşiğine gelmiştir. Bu dönemde imparatorlar ortalama 2-3 yıl görevde bulunabilmiş; esasen net sayının belirlenmesinin güç olmasına karşın 20-25 kez imparator değişikliği olduğu düşünülmektedir.

İmparatorluk, bu dönemde Avrupa’nın kuzeyinden akın akın gelen barbar kabilelerin saldırılarıyla sarsılmış ve doğu sınırında Partların[1] ardılı olan Sasaniler[2] ile kıyasıya bir mücadele vermiştir. Bu karışık ortamda imparatorluğu en çok etkileyen şeylerden biri ise, ekonomik anlamda geçirdiği buhrandır. Sikkede yaşadığı devalüasyon ve yüzleştiği hiperenflasyonlar (Enflasyon sınırının yılda %200 sınırını aşması halidir) ile İmparatorluk iktisadi anlamda büyük bir buhran geçirmiştir. Şüphesiz, bu buhranın ilk sinyalleri Severuslar dönemi imparatorları ile başlamıştır. Ekonomik buhrana ek olarak, askeri kanadın keyfî olarak aldığı kararlar da imparatorluğu siyasi anlamda bir çıkmaza sürüklemiştir. Bunun ardında yatan birincil sebep, artık Augustus dönemindeki gibi, imparatorluğun tek bir merkezden tek bir kişi tarafından yönetilememesidir.

Lejyonlar ve praetor sınıfının keyfi kararları ile seçtikleri imparatorlar uzun süreli bir hüküm sürememişler; çoğu zaman da onları imparator ilan eden askerler tarafından suikaste uğramışlardır. Artan otorite boşluğu ile bu dönemde askeri sınıf, İmparatorluk Roma’sında önemli kararları alan baş aktör olmuştur. Bu noktada, askeri anarşi dönemini, askeri sınıfın kendi imparatorlarını seçip dilediklerinde indirdikleri bir ”askeri cunta” dönemi olarak görmek de yerinde olacaktır.

Özellikle Valerianus Dönemi’nde Sasaniler ile yapılmakta olan mücadele ve bu mücadelenin neticesinde imparatorun I. Şapur’a esir düşüp alıkonulması, imparatorlukta büyük bir prestij kaybına sebep olmuştur. Oğlu Gallienus döneminde de devlet sıkıntılarla boğuşmaya devam etmiştir. Üçüncü yüzyılda devlet, hem içerideki isyanlar; askerlerin kendi istekleri doğrultusunda seçtikleri birden fazla imparatorun birbirleri ile savaşmaları hem de sürekli olarak Kuzey Avrupa’dan gelen Cermen kavimlerinin akınları ve doğuda da Sasaniler ile şiddetli çatışmalar halinde olmuşlardır. Özellikle 260’lar dolaylarında İskandinavya’nın güneyinde yer almakta olan Gotland’dan yola çıkan Got kabileleri, güney istikametinde ilerleyip Trakya, Makedonya ve Kıta Yunanistan ile birlikte boğazları da aşarak Küçük Asya’nın batı kıyı şeridi boyunca göç etmişler ve tahribata neden olmuşlardır. Avrupa özelinde, Roma genel olarak var olan sınırları koruma politikası gütmüş, Tuna ve Ren nehirleri doğal sınırlar olmuştur. Bu dönemdeki önemli bir sorun ise, ”Gal İmparatorluğu” olarak da anılan ve 260-274 yılları arasında varlığını sürdürmüş olan, Postumus tarafından kurulmuş imparatorluktur. En kuvvetli olduğu dönemde, Galya, Hispania ve Britannia eyaletlerinde de nüfuz sahibi olmuş olan bu kısa ömürlü imparatorluk, kısa sürede tarih sahnesinden silinmiş olmasına karşın, merkezi otoritenin güçsüzlüğünü ve imparatorluğun kırılgan yapısını göstermesi açısından önem arz etmektedir. Yine bu dönemde doğudaki otorite boşluğu neticesinde ortaya çıkmış olan Palmyra İmparatorluğu da kısa süreli varlığına rağmen, İmparatorluk Roması’nın tahıl ambarı olan Mısır’ı ve doğudaki ticaretin önemli merkezi Levant kıyılarında etkisini arttırmış ve imparatorluğun zayıflığını açıkça ortaya koymuştur.

İstanbul Arkeoloji Müzesi, Diokletianus’un başı. Kaynak: Ancient.eu 

Tüm bu kriz süreci, belki de imparator olmayı hiç düşünmemiş ancak başarılı bir isim olan Diokletianus’un getirdiği tetrarşi[3] sistemi ile birlikte Roma için artık kaçınılmaz olanın anlaşılmasını sağlamıştır. Roma, artık tek bir yerden ve tek bir kişi tarafından yönetilemeyecek kadar kırılgan dengelere sahip; ekonomik anlamda sıkıntıları olan bir imparatorluktu. Her an elinden çıkabilecek eyaletlere (Britannia, Galya ve Doğu eyaletleri) sahipti. Tetrarşi sistemi ile Roma’nın ileri ki süreçte bölünmesinin sinyali verilmişti.

Bununla birlikte toplumsal yaşamda da değişmeye başlayan ve imparatorluğu artık ciddi manada tehdit eden bir unsur daha vardı: Hristiyanlık. Hristiyanlık, toplumun alt kesimlerinden başlayarak yavaş ancak başarılı ve sistematik bir biçimde yayılmış, tanrısallaştırılıp çoğu zaman suikast ile unutulan imparatorların ve imparatorların inandıkları pagan tanrıların aksine, geniş ve yoksul halk kesiminde gün geçtikçe daha fazla sempati kazanmaya başlamıştı. Ortadoğu kökenli bu din, Paulus’un Roma’ya gelmesi ile batılı bir kimlik kazanacak ve kaçınılmaz olanı gören İmparator I. Konstantin tarafından resmi devlet dini olarak kabul edilecekti.

Sonuç itibarıyla Roma, kaçınılmaz sonun bir gereği olarak tarih sahnesinden silinmeden önce ikiye bölünmüştür. Batıdaki imparatorluk, sürekli devam eden barbar kavimlerin akınlarına dayanamayarak 476 yılında ortadan kalkmıştır. Daha sonrasında ”Bizans” olarak anılacak olan Doğu Roma ise, coğrafi konumunun sağladığı avantaj ve erken dönemlerden gelen kültür zenginliğinin etkisi ile de zamanla Hellenleşerek uzunca bir süre varlığını sürdürmüştür. İslamiyetin Arap Yarımadası’nda ortaya çıkması ve Yakın Doğu’daki otorite boşluklarından yararlanarak çok hızlı bir şekilde Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da yayılması, Doğu Roma’yı olumsuz etkilemiştir. Ancak devlet, uzunca bir periyotta gücünü yavaş yavaş kaybedip Konstantinopolis’in 1453 yılında Osmanlı tarafından alınmasına değin tarih sahnesinde varlığını sürdürmüştür. Roma, her ne kadar tarih sahnesinden silinmiş olsa bile, onun  mirası bugünkü Avrupa ülkeleri tarafından hâlâ daha yaşatılmaktadır.


Kaynakça

Oğuz Tekin, Eski Yunan ve Roma Tarihine Giriş, İletişim Yayınları, İstanbul, 2008.

John Julius Norwich, Bizans Erken Dönem (MS 323 – 802), Kabalcı Yayınları, İstanbul, 2012.

Neil Faulkner, Roma: Kartalların İmparatorluğu, Yordam Kitap, İstanbul, 2015.

Simon Baker, Eski Roma: Bir İmparatorluğun Yükselişi ve Çöküşü, Say Yayınları, İstanbul, 2012.

Dipnot

[1] Günümüzün İran’ında yaşamış bir medeniyettir. MÖ 247-MS 224 tarihleri arasında etkili olmuştur. Roma’yla olan ilişkisi için bakınız.: http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/18/1956/20478.pdf (edn)

[2] Sasani İmparatorluğu (MS 224 – 651). (edn)

[3] Tetrarşi (Antik Yunanca τετρα tetra = dört ve αρχη archä = hükümet), Antik Romalıların MS 3. yüzyıl sonlarında devleti daha kolay idare edebilmek için uyguladıkları sistemin ismidir. Bu sisteme göre imparatorluk idarî açıdan iki kısma ayrılıyor ve her birinde iki augustus hâkim oluyordu. (edn)

Editör: Serkan Alpkaya

Sindirella Masalı’nın Hikâyesi

Anicia Iuliana: Bizans’ta Gücünü Sanata ve Bilime Adamış Bir Kadın

Salamisli Epiphanius Aziz Mi Yoksa Hain Mi?

Related posts

Leave a Comment