Teknolojik Sanat
Yazar: Noah Charney
Çevirmen: Selvinur Güngör
Teknolojik İncelemeler, Sanat Tarihinin Romantizmini Yok Eder Mi?
2012 yılında, Güney California Üniversitesi’ndeki bir dilbilimci birbirine uzak dilleri çevirmek için tasarlanan ve bilinen dillerdeki sözcük sıklığı ile bilinmeyen seslerin sıklığını eşleştiren yazılımı kullanarak Orta Çağ’dan kalma şifrelenmiş ünlü bir el yazmasının şifresini çözdü. İtalyan mühendislerin sahte duvarın arkasındaki gizli tabloyu gün yüzüne çıkarmak için, Giorgio Vasari tarafından çizilen duvar resmine gama ışını tutarak uzun zamandır kayıp olan Leonardo da Vinci tablosunun (Anghiari Savaşı) yerini tespit ettikleri düşünülmektedir. Benzer şekilde, Mona Lisa’nın bir taklidinin, tıpkı orijinalinin eskizine benzer değişiklikler içerdiği görüldü ki bu da hemen yanı başında çizildiğini göstermektedir. Aynı zamanda arkeologlar da Orta Doğu’daki terörist yağmacılığını ve Mısır’daki kazılmamış yerleri belirlemek, hatta Kuzey Amerika’daki önceden bilinmeyen bir Viking yerleşimini tespit etmek için uydu fotoğrafçılığını kullanmaktadır.
Her keşif, eski çağlardan günümüze kadar ulaşan sanat eserlerinin geleneksel yakın okumasını tamamlayan dijital araştırma tekniklerine dayanır. Her hikâye, doruk noktasındaki “büyük sır” ile heyecanlı birer maceradır ve her birinin hâlâ yazılmakta olan sanat tarihine ihtiyacı vardır.
Kızılötesi spektroskopisi ile eskizi incelemek özellikle açıklayıcıdır. Birçok sanatçı resme başlamadan önce şeklin sayısını ya da duruşunu değiştirmek için tuvale ya da bir panele çizmiş, sonrasında da sadece eserlerinin son hâlini boyamıştır. Böylece eskizdeki en önemli unsur, sanatçının düşünme sürecini ve kavramsal anlamda gelişmesini ortaya çıkarır. Madrid’deki Prado Müzesi çok uzun zamandır Leonardo’nun Mona Lisa’sının iyi bir kopyasına sahip olduğunu düşünüyordu. Ancak kızılötesi spektroskopi ile eskiz incelendiğinde orijinalinden farksız olduğu anlaşıldı. Eğer resim bir kopya olsaydı, kopya eden kişi hiç uğraşmadan bitmiş nüshasını boyardı ve Leonardo’nun boyamadan önce yaptığı kompozisyondaki değişiklikleri bilemezdi. Bu nedenle Prado versiyonu, Leonardo’nun atölye asistanlarından biri tarafından orijinali ile birlikte adım adım yapılmış olmalıdır.
Sanat tarihi, en önde gelen uygulayıcılarının teorileri ışığındaki mistisizmin ilkeleriyle birlikte göreceli bir bilim dalıdır. Walter Benjamin’i ele alalım: The Work of Art in the Age of Mechanical Reproduction-1939 (Teknik Olarak Yeniden-Üretilebilirlik Çağında Sanat Yapıtı) isimli kitabında, bazı sanat çalışmalarını müthiş yapan şeyin açıklanamaz bir “aura”sı olmasından kaynaklandığını iddia etmiştir. Bu açıklanamazlık eseri müthiş yapan şeylerden biridir. Tüm sinematik Evreka anları içinde geleneksel sanat tarihi araştırmaları, adlî deneylerin objektif kesinliğinden daha romantiktir. Bu sanat araştırmalarında bilim insanları, tüp aydınlatmalardaki böcek uğultuları altında, küflenmiş kütüphanelerin narin kitaplarının sayfalarını çevirmekten aylarını harcamış, bir büyüteç vasıtasıyla ya da çıplak gözle yakından bakarak eski belgelerden ayıklanmış az miktardaki bilgi ile sanat eserinin arkasındaki hikâyeyi ete kemiğe büründürmüşlerdir. Ancak 1990’ların sonundan itibaren, ucuzluğun birçok yerde boy göstermesi, yüksek kaliteli dijital fotoğrafçılık ve internet aracılığıyla resimlere evrensel erişimle birlikte, adlî tıp sayesinde en çarpıcı buluş ortaya çıkmıştır. Buna “CSI: Art History”, Türkçe deyişle “OYİ: Sanat Tarihi” diyelim (Olay Yeri İnceleme).
Daha çok grotesk canavarlarla dolu yaratıcı cehennem tasvirleriyle bilinen Hieronymus Bosch, ölümünün 500. yıl dönümünde (2016) sanat tarihi tartışmalarının merkezindeydi. Sanatçının memleketi s’-Hertogenbosch’da yer alan Noordbrabants Müzesi’indeki serginin tüm biletlerinin satılmasının ardından, Prado Müzesi’nde Bosch’un anısına yapılan sergi yeni bir satış rekoru kırarak dizginleri ele aldı. Noordbrabants Müzesi, Bosch’un 24 eseri olduğunu kabul ederken günümüze ulaşan 17 tablosunu sergiledi. Öte yandan Prado Müzesi ise şu an Bosch’un toplamda 27 eseri olduğunu kabul edip günümüze ulaşan 24’ünü sergilemektedir. Bosch’un çok azı günümüze ulaşan eserlerinin neredeyse hepsinin bulunduğu bu iki sergi de eksiksiz olduklarını iddia etmektedir. Fakat dijital keşiflerin sonuçları gibi sayısal uyuşmazlıklar yüzünden, aynı zamanda rakip sergiler hâline de geldiler. Bu keşiflerin ilki Noordbrabants gösterisinde ortaya çıktı ve bu köklü kurumlar ve bilim insanları arasında ayrılığa yol açtı.
Hollandalı araştırma ekibi, yüzey görüntüsünün hayalet gibi gözüken negatif fotoğrafını ortaya çıkarmak için kızılötesi spektroskopi kullanarak daha önceden birbirinden bağımsız boyandığını düşündükleri üç resmin (The Wayfarer, The Haywain ve The Path of Life) şu an Haywain Triptych ‘in (Haywain Triptiği) (3 panelli resim) olarak bilinen tek bir parçaya ait olduğunu keşfetmişlerdir. Bu resim belli bir noktada parçalara ayrılmış ve bir bütün oluşturan bu parçalar ayrı ayrı satılmıştır. Bu sanat eserinin yeniden bir araya gelmesi hususunda Hollandalıların yayımladığı ikna edici belgeler vasıtasıyla birçok kesimin fikrinin değiştirilmesine rağmen, İspanyol bilim insanları bu eserleri ayrılmış hâliyle listelemeye devam etmektedir.
Belli bir sanatçının elinden çıkmış bir esere atıfta bulunmak her zaman çok zor olmuştur. Sanatçılar 19. yüzyıla kadar eserlerini düzenli olarak imzalamıyorlardı. Eserin tarzına bağlı olan atfetme, bu işten anlayan kişiler için hatalara ve dikkatsizliklere açık birer kapı bırakmaktadır. Bosch’u kıymetli yapan şeylerden biri günümüze ulaşan eserlerinin az olmasıdır. Var olan eserlerinin dışında kaybolmuş ya da yanlış yorumlanmış eserleri de olabilir. Bunun sebebi ise sanatçıların sürekli stüdyo veya atölyelerde çalışmalarından, öğrencilerin veya çırakların hocalarınınkine çok benzer bir tarz geliştirmelerinden kaynaklanır. Ayrıca, sonraki sanatçılar eski hocaların tarzını öylesine iyi taklit etmişlerdir ki bazen farkı anlamak çok zor olabilir. Sanat tarihçileri, eserlerin yazılı kayıtlarıyla eserin kendisini eşleştirmek için ellerinden geleni yapar ancak genellikle bu eşleştirmeler tamamlanamaz. Özellikle yeni adlî keşifler gün yüzüne çıktıkça atıflar değişebilmektedir.
Bosch’un eserleri keşfedildiğinde, Hollandalı araştırmacılar bazı eserlerin atıflarının düşmesine yol açan kanıtlar bulmasının ardından heyecanın yerini hınç aldı. Normalde Prado’dan, Noordbrabants Müzesi’ne ödünç verilecek olan Extracting the Stone of Madness (Deliliğin Tedavisi) isimli tablonun ödünç sözleşmesine “Bosch tarafından” şeklinde kaydedilmişti ve İspanyollar da bu tablonun 1501-1505 yılları arasında boyandığını düşünmüşlerdi. Fakat Hollandalı araştırmacıların görüşü ödünç alma talebi ile sergi arasında değişti. Prado’yu eseri “bir atölye çalışması veya Bosch’un bir hayranı tarafından” şeklinde kaydedildiğini ve 1500-1520 yıllarına dayandığı şeklinde bilgilendirdiler (Bosch 1516’da vefat etti.) Ancak Prado pek de oralı olmadı. Müzenin müdür yardımcısı Miguel Falomir mayıs ayında “The Art Newspaper” gazetesine şu sözleri aktardı: “Bosch’un tablosunu isteyip de farklı bir şeymiş gibi göstermek kabul edilemez.”
Eserin atfını düşürmek onun değerini ve özelliğini yok eder. Hâlâ estetik ve tarihî bir etkisi olmasına rağmen, asıl kalitesini kaybetmiş olur. Mali açıdan ise normalde yedi veya sekiz haneli kazanç elde edecekken bu kazanç altı haneliye düşer. Sorun bununla da kalmamış; Hollandalılar, Prado’dan, azizin canavarlarla kuşatılmasını betimleyen başka bir Bosch eserinin de The Temptation of St Anthony (Aziz Antonius’un Baştan Çıkarılışı) derecesini düşürmüştür. Eserin eskizinde bir canavarın garip bir şekilde sırıttığı görülmektedir. Bosch’un eserinde ise canavarlar gülümsemez.
Sanat tarihinin en güzel fakat bir o kadar da can sıkıcı özelliği ise hiçbir zaman “gerçekçi” bir bilim olamayışıdır. Mevcut olan herhangi bir adlî inceleme insanlar tarafından yorumlanmalıdır. Nasıl ki DNA bilgisinin suç soruşturmalarında ileriye doğru büyük bir adım olduğu doğrulandığı hâlde mahkeme salonlarında kesin bir kanıt oluşturmuyorsa,[1] dijital sanat tarihi keşifleri de sonuçlardan ziyade çekişmeli fikirlere yol açan “Evreka anlarını” ortaya çıkarmıştır. İspanyol bilim insanlarının The Temptation of St Anthony (Aziz Antonius’un Baştan Çıkarılışı) tablosunun eskizlerine karşıt savlar sunması gibi Bosch tartışması da buna tipik bir örnektir. İspanyol bilim insanları, Bosch’un eserini yeni bir müşteriye boyamasından dolayı tablonun farklı bir şekilde imzalandığını iddia etmektedirler.
Peki, sırıtan canavar? Muhtemelen sadece azizden bir parça koparmadan önce keyifle dudaklarını yalıyordu. Kanıt ortada fakat onu nasıl yorumladığımız bize kalmış.
Dipnotlar
[1] Bu ifade, orijinal metinde geçen yazarın kendi görüşüdür. Ancak DNA analizleri, adaletin yerini bulması için elzem ve günümüzde geçerliliği olan bilimsel yöntemlerden biri olarak kabul edilmektedir (e.n.)
Redaktör: Cemre Yıldırım
Editör: Martı Esin Şemin
Görev Alan Yayın Kurulu: Arman Tekin, Utku Baran Ertan
Yazının orijinali için:
https://aeon.co/ideas/does-technological-analysis-destroy-the-romance-of-art-history
Teknolojik Sanat Teknolojik Sanat Teknolojik Sanat Teknolojik Sanat Teknolojik Sanat Teknolojik Sanat Teknolojik Sanat Teknolojik Sanat