Sanat Tarihi

Bizans Sikkeleri

Bizans Sikkeleri

Sanat Tarihi alanındaki yazılarımız için tıklayınız.

Yazar: Mark Cartwright

Çevirmen: Ayşegül Atalay

Bizans Sikkeleri

Bizans İmparatorluğu’nda hükümdarlar, kendisinden önceki devletlerin yaptığı gibi halktan topladığı parayı, özellikle askerlerden ve memurlardan aldığı mal ve hizmetin karşılığına uygun bir ödeme metodu olarak kullanmayı sürdürdüler. Bununla birlikte sikkelerin üzerindeki tasvirleri yoluyla da halka sadakatlerini kime borçlu olduklarını hatırlatmaya devam ettiler. Şüphesiz, bir Bizanslının cüzdanının yıldızı altın solidus veya diğer ismiyle nomisma olarak adlandırılan altın sikke idi. İlk olarak MS 4. yüzyılda I. Konstantin döneminde basılan nomisma 12. yüzyılda altın ve gümüş alaşımı olan hyperpyron ile yer değiştirene kadar 700 yıl boyunca para birimlerinin arasında en üst seviyede yer aldı.

II. Basil’in Nomisma Sikkesi

Bir Standart Olarak Nomisma

Her Bizans İmparatoru ya başkent Konstantinopolis’teki ya da İtalya (Ravenna), Sicilya (Syracuse), Anadolu (Antakya) ve Kuzey Afrika (Kartaca ve İskenderiye) gibi büyük şehirlerdeki darphanelerde kendi sikkesini bastırdı. Antik dönemde olduğu gibi Bizans’ta da paranın değeri ağırlığına ve üretildiği metalin saflığına bağlıydı. Bizans’ta temel para birimi 700 yıl boyunca saf altından üretilen Latincesi solidus olan nomisma oldu.  312 yılında I. Konstantin (306-337) döneminde ilk basılan her bir nomisma 4,4 g ağırlığında ve 21-22 mm çapında üretiliyor, böylece 72 nomismata yaklaşık 450 g altına denk geliyordu. Bu ilk versiyonların ön yüzünde I. Konstantin’in bir portresi yer alırken arka yüzünde ise Roma ordusunun sembolleri yer alıyordu. Daha öteye giden para birimi reformlarını gerçekleştiren I. Anastasius’un (491-518) hükümdarlığında ise nümizmatlar için uygun nitelikte Bizans sikkelerinin başlangıcını işaret etmektedir.

II. Basil’in 1020’li yıllarda basmaya devam ettiği nomisma, ondan daha az değerli olan altın, gümüş veya bakır paralar karşısında dayanıklılığını ve güvenilirliğini korumuştu. Örneğin bir altın semissis, bir nomismanın yarı değerinde iken üç adet altın tremissis sikkesi, bir nomisma ediyordu. Bu her iki para birimi de 9. yüzyılın sonlarına kadar tedavüldeydi.

En yaygın kullanılan gümüş para 720 yılında basılmaya başlayan, on iki tanesi bir nomismaya tekabül eden gümüş miliaresion idi. En yaygın bakır para ise I. Anastasius (491-518) döneminde, önceki imparatorların dönemlerindeki düşük kaliteli sikkelerin kalitesini artırmak için basılan büyük boyutlu folles idi: 24 tane folles bir miliaresion, 288 tanesi ise bir nomisma ediyordu. Gerçek değerleri açısından bakıldığında bir işçi günde 5 ilâ 12 folles kazanırken, ortalama bir memur yıllık 1000 nomismata kazanıyordu. Belli ki satın almalar titizlikle işliyordu: Bir nomisma ile bir domuz, dört tanesi ile bir eşek ve on beş tanesi ile bir deve alınabiliyordu ve birkaç beceriye sahip köle satın alındığında ise 30 altın cebinize kalıyordu. Aristokratların zenginliği binlerce nomismata ile ölçülürken dört yıllık bir hazinesinin (80.000 ila 90.000 civarında nomismata kadar olduğu biliniyor) savaş alanında çalınması (809 yılında Bulgarlar ya da 811 yılında Araplar tarafından çalınması) gibi nadir durumlarda bir vergi toplayıcısı gözyaşlarına boğulabiliyordu.

Devalüasyonlar (Değer Kayıpları)

Hakimiyeti boyunca kısa süreli zorluklarla karşılaşan nomisma, 6. ve 7. yüzyıllarda daha az saf altın (24 ayar yerine 22 ayar) kullanılarak basıldı fakat bu durum kalıcı olmadı. Daha zor bir durum 10. yüzyılın ortalarında II. Nikeforos Fokas (963-969) döneminde hazinede daha fazla altın tutup daha fazla para bastırmak istediğinde ortaya çıktı. İmparator sikkelerde 24 ayar saf altın yerine 22 ayar altın kullanmakla kalmayıp, sikkenin ağırlığını nomismanın on ikide biri kadar az olan tetarteron adında altın bir sikke bastırdı. 11. yüzyılın ilk yarısında ise imparatorlar VIII. Konstantin (1025-1028) ve IV. Mikail (1034-1041), kendilerine daha fazla para ayırmak için nomismayı daha da kırparak içine %5 oranında gümüş eklettiler. Bu, para biriminin daha fazla değer kaybetmesine doğru giden kaygan bir zemine atılan ilk adımdı.

Sikke Üzerinde I. Basil

İmparatorların paranın değerinde değişiklik yaparken bu durumun uzun vadeli ekonomik sonuçlarının farkında olup olmadıkları şüphelidir. Ancak ülke hazinesi azalmış ve paraya olan güven tehlike altına girmişken sikkelerin içindeki altın miktarı ile oynamaya karşı koyamadıkları aşikârdır. Belki de imparatorluğu savunan paralı askerlerin maaşlarını ödemek veya (iktisadi bir bakış açısıyla) ülkedeki salgınlardan dolayı azalan popülasyonla birlikle toplanan vergilerin de azalması, onları anın getirdiği duruma pratik çözümler bulmaya itmişti. En nihayetinde, tüm 11. yüzyıl boyunca nomismanın altın içeriği kademeli olarak düşüşe geçti. Öyle ki önce 20’den 18’e, sonra 16’dan 12’ye ve son olarak III. Nikeforos Votaniates‘in hükümdarlığı sırasında (1078-1081) 8 ayara kadar düştü.

10. yüzyıla gelindiğinde ise tedavülde altı farklı nomisma mevcuttu ve uluslararası tacirler bile Arap dinarlarına rağbet göstermeye başlamıştı. İmparatorluğun asli parasının durumu bu kadar kötüye gidince fiyatlar hızla artmış, ivedi bir reforma ihtiyaç duyulmuştu. Sonuç olarak 1092’de İmparator I. Aleksis Komnenos elektrumdan (altın ve gümüş alaşımı) üretilen ve nomismanın sadece üçte biri değerinde olmasına rağmen yeni standart olarak kabul edilen hyperpyronu bastırdı. Böylece bir yandan kimsenin dolaşımdaki madeni paraların neye eşdeğer olduğunu bilmemesinin getirdiği karışıklık bertaraf edilirken diğer taraftan da vergi oranları dört katına çıkartıldı. Hyperpyron’un nomisma gibi değer kaybetmesi onlarca yıl alsa da (özellikle VIII. Mikail (1259-1282) döneminde olduğu gibi) imparatorluğun yıkıldığı 15. yüzyıla kadar varlığını sürdürmeyi başardı.

Sikkelerdeki Tasvirler (İmgeler)

Güçlerini ve namlarını imparatorluğun dört bir yanına ve komşularına göstermeye hevesli olan imparatorların propaganda aracı olan sikkeler; tacirler ve gezginler sayesinde uzak ve geniş alanlara yayıldı. Eski Helenistik veya Roma sikkelerindeki gibi gerçekçi olmayan portreler topluma uygun hale getirildi. Bu portrelerde genellikle profilden değil ön cepheden haç, kılıç veya asa tutarken tasvir edildi. Tatsız dönemlerde bile olsa imparatorların isimlerinin de yazılması paraları tanımlamak açısından kolaylık sağladı.

III. Basil Sikkesi

İmparatorlar veya imparatoriçeler yüzlerini sadece sikkenin ön tarafına değil, tasvirlerini imparatorluk simgeleriyle güçlendirerek arka tarafında da koyuyorlardı. Örneğin imparatoriçe İrene (787-802) portresini her iki tarafa da bastırmıştı. Sikkeler üzerindeki lejantlar önce Latince iken, sonra Latince ve Yunanca, 7. yüzyıldan itibaren tamamen Yunanca oldu. I. Konstantin dönemi sikkelerinin arka yüzünde çoğunlukla Konstantinopolis’in Servet tanrıçasını kullanmıştır. İyi şansı simgeleyen tanrıça Tyche, siperli bir taç takar ve elinde boynuz biçimli bir kap tutarken tasvir edilirdi. Sonraki imparatorlar favori bir sembol olarak Hristiyanlığın simgesi haç ve hristogramı tercih ettiler. Aleksandr (912-913) sikkelerinde Vaftizci Yahya’nın taç giydirdiği imparator tasvirinin yanı sıra sıklıkla Bakire Meryem veya diğer azizlere ait tasvirlerini de kullanmıştı.

Bastırdığı sikkelerde İsa imgesini rex regnantium (kralların kralı) ibaresi ile birlikte 691 yılında ilk defa kullanan II. Justinianus (685-695) oldu. Günümüze kadar ulaşan mozaiklerden görülebileceği gibi Hz. İsa’yı tasvir eden sakallı ve sakalsız olmak üzere iki versiyon mevcuttu. Muhtemelen bu dindar imparatorun Arap halifesinden aldığı haracı bu sikkelerle tahsis etmek için ısrar etmesi (bunu yapmayı reddettiler ve üstelik bu hakarete karşılık olarak Anadolu’yu işgal ettiler) tesadüf değildi. 9. Yüzyılın ortaları ile birlikte, sikkelerin bir yüzünde “Hükümdarların kralı, İsa” ibaresi düzenli olarak kullanılmaya başlandı. Sikkenin diğer tarafında ise halka, imparatorun (veya imparatoriçenin) Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi olduğunu hatırlamak adına İsa, Meryem veya azizlerden biri tarafından taç giydirilen imparator tasviri yer aldı.

İmparatorlar haleflerini seçip ölümlerinden sonra karmaşadan kaçınılması için sikkelerde yer alan portreleri siyasi destek amacıyla da kullandılar. Bu tür sikkelerde eş imparator olarak taç giyen çocuk (halef) ebeveynleri veya bir akrabası ile tasvir ediliyordu.

Sikkelerin Dolaşımı

Birçok insan gündelik yaşamında bu sikkelerin sadece bakır ve gümüş olanına ulaşabiliyordu. Parıldayan altın bir nomismayı avucunun içinde tutmaya nail olan kişiler muhtemelen onu uzun süre ellerinde tutamadılar. Zira devletin askerlere ve memurlara ödeme yapmasının dışında ilk başta sikke basmasının temel nedenlerinden biri de vergileri daha kolay toplamaktı. Topraktan, hane halkından alınan temel ve sürekli vergilerin yanı sıra vergi yetkililerince ustaca uydurulmuş “belirli bir bölgeden getirilen köleler üzerinden alınan vergi” gibi bir vergi türü de mevcuttu. Dahası tüm bu vergiler altın sikke ile ödenmeliydi. Bu da muhtemelen devletin kalitesini güvence altına almaktaki gayret ile ilgiliydi.

Aslında nomisma sikkelerinin basımı devlet tarafından o kadar sıkı denetlenip altının içeriği o kadar titizlikle kontrol ediliyordu ki; güvenilirliği diğer devletler tarafından da kabul edilip kullanılıyordu. Bu durumu bir 6. yüzyıl taciri olan Cosmas Indicopleustes şöyle yazmıştır

“[…] Parası yeryüzündeki her yerde kabul gören her devlet, ticaretini kendi nomisması ile yürütür. Başka hiçbir devlette bu yoktur.” (Herrin, 322).

Öyle ki Konstantinopolis’te yapılan kazılarda bulunan yabancı paraların azlığı imparatorluk ekonomisinin tek para ile yönetildiğinin kanıtıdır. Arap halifeliği bezant olarak adlandırdıkları nomismanın hatırı sayılır bir kullanıcısı olsa da bu sikkeden başlarda hissettiği hoşnutsuzluğu yavaş yavaş aşıyordu. Hatta kendi altın sikkesini bastırırken Bizans sikkelerini taklit etmişlerdi. Viking kralları da Bizans altının ortak kullanıcılarındandı ve yapılan kazılarda İskandinavya’nın birçok yerinde ve Kuzey Avrupa’da çok sayıda Bizans sikkesi bulundu. Rusya, İran ve Sri Lanka gibi uzak yerlerde bile karşımıza çıkan Bizans sikkeleri, (4. yüzyıldan 11. yüzyıla ve belki daha sonrasına kadar) tarihçilerin haklı söylemlerindeki gibi gayriresmî olarak “Orta Çağ’ın doları” niteliğindeydi.

 

Kaynakça

Bagnall, R.S. The Encyclopedia of Ancient History. Wiley-Blackwell, 2012

Brownworth, L. Lost to the West. Broadway Books, 2010.

Herrin, J. Byzantium. Princeton University Press, 2009.

Mango, C. The Oxford History of Byzantium. Oxford University Press, 2002.

Norwich, J.J. A Short History of Byzantium by John Julius Norwich. Vintage (December 29,1998), 2017.

Rosser, J. H. Historical Dictionary of Byzantium. Scarecrow Press, 2001.

Shepard, J. The Cambridge History of the Byzantine Empire c.500-1492. Cambridge University Press, 2009.

 

Redaktör: Cemre Yıldırım

Editör: Martı Esin Şemin

Görev Alan Yayın Kurulu: Arman Tekin

 

Yazıda kullanılan görsellerin worldhistory.org’un izniyle kullanılmıştır.

 

Yazının orijinali için:

https://www.worldhistory.org/Byzantine_Coinage/

Bizans Sikkeleri Bizans Sikkeleri Bizans Sikkeleri

Related posts

Leave a Comment