• Home
  • Edebiyat
  • Kesişen Yazgılar Şatosu’na Yolculuk: Bir Tarot Kitabı
Edebiyat

Kesişen Yazgılar Şatosu’na Yolculuk: Bir Tarot Kitabı

Kesişen Yazgılar Şatosu

Yazar: Martı Esin Şemin

Kesişen Yazgılar Şatosu’na Yolculuk: Bir Tarot Kitabı

Italo Calvino – Kaynak

 

II. Dünya Savaşı nedeniyle çocukluğunu Küba’da geçiren İtalyan yazar Italo Calvino (1923-1985), üslubuyla okuru bambaşka bir dünyaya sürükleyen, okur ve yazar bakış açısını tamamen değiştiren postmodern edebiyat akımının önemli temsilcilerindendir. Dünya Savaşı sonrası İtalya’nın sembol kişilerinden olan Calvino, Küba’dan İtalya’ya göç etmiş ve hayatını burada sürdürmüştür. Le cosmicomiche-1965 (Kozmokomik Öyküler), Le Città Invisibili-1972 (Görünmez Kentler) ve Se una notte d’inverno un viaggiatore-1979 (Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu) kitapları, en tanınmış eserlerinin başında gelir. Edebi eserlerinin yanında, vefatının hemen öncesinde kaleme aldığı Lezioni americane. Sei proposte per il prossimo millennio-1985 (Amerika Dersleri Gelecek Bin Yıl İçin Altı Öneri) kitabını davet edildiği Harvard Üniversitesi’nde gerçekleştireceği konferanslar için kaleme almıştır. Bu eserde, Calvino’nun edebiyat ve kültür alanındaki düşünceleri Hafiflik, Hızlılık, Kesinlik, Görünürlük ve Çokluk’tur. Calvino, planladığı altıncı bölüm Tutarlılık’ı, henüz yazamadan yaşama veda etmiştir. Ancak tüm bu eserler arasında biri vardır ki o bugün bu yazıyı okuma sebeplerimizin başında gelir: Il castello dei destini incrociati-1973 ya da Türkçe söylenişiyle Kesişen Yazgılar Şatosu.

***

Calvino’nun edebiyatı, bir “olasılıklar ve sınırsız rüyalar diyarı”[1] olarak tanımlandığında, aklımıza gelecek ilk eserlerinden biri hiç şüphesiz Kesişen Yazgılar Şatosu’dur. Bu esere, sonsuz olasılıklar yaratan, her açılımda ve seçimde farklı bir hikâyeye dönüşen tarot kartlarının kitabı diyebiliriz. Öyle ki her kart, konuşma yetisini bir anda kaybetmiş kahramanların dili oluyor ve kendi içinde bir öyküye dönüşüyor. Tarot, dilsiz kahramanların başından geçenleri anlatırken biz okuyucular da onların iç dünyalarına, maceralarına, korkularına, hayallerine ve kabuslarına ortak oluyoruz.

 

Kesişen Yazgılar Şatosu, Solda: İtalyanca baskı Sağda: Türkçe Baskı, Kaynak

 

Kitap, gezginlerin içinden geçtikleri ormandan korunmak için sığındığı bir şatoda başlıyor. Herkesin başına bir sürü bela açan karanlık ormanda bir umut ışığı olan şato, maceralardan yorulmuş yolcular için adeta bir sığınak. Kitabın ikinci kısmı olan Kesişen Yazgılar Meyhanesi’nde de konu aynı şekilde ilerliyor: Karanlık bir yol, göz gözü görmeyen bir orman, sığınmak için bir meyhane, korkudan dilsiz kesilmiş kahramanlar ve tarot kartları.

Şato kısmında metnin iç sesi olan kahramanımızın ilk izlenimi, bir ormanın ortasında, sapa istikamette bir şatonun aslında daha çok saraya benzediği ama bir yandan da yolcuların dinlenmek için tek gece kaldığı tipteki hanlardan olduğudur. Bu karmaşa, dekorasyonun şıklığı yanında büyük bir masanın etrafında sakin sakin yemeklerini yiyen insanların seçkin ve bir o kadar da birbirine uyumsuz hâlleridir. Şatonun sahibinin işaretiyle kahramanımız masadaki tek boş yere oturduğunda fark ettiği ilk şey dilinin tutulmuş olduğudur. (Bu farkındalık kitabın ikinci kısmında da yaşanır. Meyhaneye sığınan herkesin korkudan saçlarına ak düşmüştür ve dehşet içindedirler.) Kahraman masadaki tabak çanak seslerini ve tüm şapırtıları duyar. Ancak kulaklarında bir sorun olmamasına rağmen konuşamaz. İşin ilginç yanı bu konuda yalnız değildir. Şatodaki herkesin dili tutulmuştur ve birbirlerine sadece el kol işaretleriyle bir şeyler anlatabilmektedirler. Bu garipliği, şatoya ve meyhaneye ulaşmak için geçilen tuhaf ormana bağlayan kahramanlarımız birbirlerine kendi hikâyelerini anlatmanın bir yolunu keşfedeceklerdir. Bu yol tarottur:

“[…] oturduğumuz yerden birbirimizin yüzüne bakıyor, anlatacak o kadar şeyimiz olduğu hâlde konuşamamanın acısıyla kıvranıyorduk. Tam o sırada, şato sahibi gibi görünen adam az önce toplanan masanın üzerinde bir deste kâğıt koydu.”

Hikâyemizin baş kahramanı, masaya konan destenin tarot olduğunu fark edince onları tek tek tanıtmaya başlar: Krallar, kraliçeler, prensler ve şövalyeler, Majör (Büyük) arkanalar bir yanda Minör (Küçük) arkanalar adı verilen kupalar, değnekler, kılıçlar ve tılsımlar bir yandadır… 78 karttan oluşan bu renkli tomar artık kahramanların dili olmaya hazırdır.

Kitabın İçinden Kahramanların Hikâyesinin Bir Dizimi

 

Tarot, bugün bizim bildiğimiz iskambil kartlarının da atası sayılan (minörler ve saraylılar) ve geçmişi yüzlerce yıl öncesine dayanan kartlardan oluşur. Günümüze gelmiş son hâlinde 22 adet Majör ve 56 adet Minör arkana bulunmaktadır. Arkana sözcüğü, Latince arcanum’dan gelmektedir. Gizemli ilimler, diller ya da bilgiler olarak çevirebileceğimiz arkana, çoğunlukla hem yaşadığımız dünyayı hem de onun metafizik yanlarını öğrenmeyi amaçlar. Simyacıların takip ettiği yol için de “pursue the arcana of nature” (doğanın gizemini takip etmek) denirdi.[2] Tarot kartlarına verilen arkana ismi de buradan gelmektedir. Bu kitapta da kahramanların yolculuğunu anlatan tüm büyük ve küçük sırlar bir bir ortaya dökülecektir.

Calvino, kitabın Sunuş kısmında hem Kesişen Yazgılar Şatosu’nu hem de kitabın ikinci mekânı olan Kesişen Yazgılar Meyhanesi’ni oluşturmak için faydalandığı iki tarihî tarot destesinden bahseder. Bunlardan ilki 15. yüzyılda Bonifacio Bembo’nun Milano dükleri için resimlediği kartlar olup Bembo Tarotu olarak bilinir. Kartlardan Majör Arkana’ya ait olan “Şeytan” ve “Kule” kartları eksiktir. Kartlar bugün Bergamo’daki Accademia Carrara’da ve New York Morgan Library’de sergilenmektedir.

Bembo Destesi’nden Dünya ve Değnek Şövalyesi Kartları, Kaynak

 

Yazarın meyhanede geçen öyküler için faydalandığı deste ise Eski Marsilya Tarotu’dur (L’ancien Tarot de Marseille). Marsilyalı bir iskambil kâğıdı basımcısı Nicolas Conver’in 1761’de bastığı bu deste sonrasında kartların görselleri ve sembolleri yeniden düzenlenmiştir.[3] Bu deste, günümüzde herkes tarafından satın alınabilen tarot kartlarına yakın bir ikonografiye sahiptir. Yazar kendi deyimiyle tarot kartlarının uçsuz bucaksız kaynakçasını gözden geçirdikten sonra, buralardaki sembol yorumlarına bağlı kalmayı istememiştir. Metni oluşturmakta özgürce hareket ettiğini belirtmiş ve onları aslında tarot sembollerini bilmeyen birinin gözüyle anlatmaya çalışmıştır.[4] Ancak yine de tarot hakkında hiçbir bilgisi olmayan okurlar, tüm hikâyeler kart açılımlarıyla oluştuğu için metni takip etmekte zorlanabilir.

Günümüz Tarot destelerinin de atası sayılan Marsilya Tarotu, Kaynak

 

Peki, Calvino neden kahramanların başından geçen her şeyi tamamen simgesel bir dil ve ikonografiye sahip tarotlar aracılığıyla anlatmayı tercih etmiştir? Calvino bu fikrin hikâyesini 1968 yılında dinlediği bir dizi konferansa bağlar.[5] İskambil kağıtlarının sembolik dili üzerine dinlediği bu bildirilerin sonunda, tarotları anlatısal bir araç olarak kullanmak ve onlardan öyküler yaratmak yazarı, kendisinin de labirent olarak yorumladığı zorlu bir yazım sürecinin içine çeker. Kartları incelemek, dizmek ve onlardan hikâyeler çıkarmak her zaman bir öykü oluşturacak sonuçlar doğurmamıştır. Hatta yazım sürecindeki zorlukların “karşılığında bir ceza görmeden kendilerini yönlendirmemize izin vermeyen bu gizemli figürlerin kötücül etkisi” olduğundan bile şüphelenmiştir. Calvino Amerika Dersleri’nde Kesişen Yazgılar Şatosu’nda neyi arzuladığını şöyle açıklar: “Bir Tarot destesindeki kartlar gibi, olası birçok anlamı içeren görsel öğelerden hareket ederek anlatıları çoğaltacak bir tür makine olmasını istedim bu kitabın.”[6] Bugün, Kesişen Yazgılar Şatosu’nu okuduğumuzda Calvino’nun bu arzusunun ne kadar yerinde olduğunu görürüz. Yazar, Venedik’teki San Giorgio degli Schiavoni Kilisesi’ndeki azizlerin hayatını anlatan resim dizilerini yorumlarken yaptığı şeyi bir “fantastik ikonoloji”[7] olarak Kesişen Yazgılar Şatosu’nda kendi kralları, şövalyeleri, soyluları, cadıları ve simyacılarıyla deneyimlemiştir. Öyküleri zihninde bir bütünselliğe ulaştıran Calvino’dur, kartlar ise yol gösterici olmuştur. Ayrıca yazar, kartları betimlemenin dışında tüm kartları sayfaların kenarlarına yerleştirmiştir. Böylece hem kartları hem de serüveni takip etmek daha anlaşılır bir hâle gelmiştir.

Birbirinden bağımsız iki ayrı mekânda ve bölümde geçen hikâyeler aslında benzer şekillerde başlar. Bu kısa hikâyelerin başlıkları da kartlarla ve kahramanla uyum içindedir. Bunu kısaca birkaç öykünün anlatısıyla somutlaştıracak olursak: Cezasını Bulan İyilikbilmezin Öyküsü’nde kendini “Kupa Şövalyesi” ile kişileştiren kahraman, konduğu mirastan sonra yola çıkmış ve ormanın ortasında bir haydut tarafından soyulmuştur. Bu, şövalyenin çektiği “Değnek Dokuzlusu” ve “Güç” kartlarından (yazara göre apaçık bir şekilde) anlaşılmaktadır. Soyulan şövalye haydut tarafından asılmış (Asılan Adam arkanası) ve ormanın ortasında güzel bir genç kız onu kurtarana dek öylece kalakalmıştır (Denge arkanası ve Kupa Ası). Ancak öykünün başlığından da anlaşılacağı üzere bu aşk çok kısa sürmüş ve kahraman bu genç kızı kandırmıştır. İyilikbilmez şövalye, yaptığı bu kötülüğün ardından Adalet arkanası temalı bir macera yaşamıştır. Çünkü ormanın kutsal tanrıçası Kybele (Azize arkanası), bu genç kızın incinmesine çok kızmıştır. Azize, yıllarca beklenen adaleti kırgın genç kız için getirecektir.

Başka bir öyküde ise Ruhunu Satan Simyacı’nın macerasını öğreniriz. Bu öyküde Calvino, çok bilindik bir temayı işler: Doktor Faust ve Mephistopheles. Kendini “Kupa Kralı” olarak imgeleyen kahraman, kendini doğanın gizemlerine adamış bir simyacıdır. Tek tutkusu madenleri altına dönüştürmek olan kahramanımız, bu amaca ömrünü adamıştır. Yıllarca başka madenlerden nasıl altın yapabilirim diye düşünür dururken en nihayetinde sorusunun cevabını çok yanlış bir yerde bulur: Şeytan arkanası. Hikâyenin devamı tanıdıktır. Şeytan, altının sırrını tek bir şartla vermeyi kabul eder. Faust, ruhunu Şeytan’a vermelidir. Burada açılan Kader Çarkı arkanası neyi göstermektedir? Faust’un şansının artık döndüğünü ve ulaşmak istediği sırra bir adım kaldığını mı? Yoksa altında bambaşka planlar olduğunu mu? Öykünün sonunda simyacımız yaşadığı kentin tüm ruhlarını şeytana vermiş ve kent tamamen altına dönüşmüştür. Artık delirmek ve korkmak için sebep çoktur…

Hikâyenin sonunda altından kenti koruyan silahlı nöbetçiler aşağıdan geçen genç kıza sorarlar:

“-Neden korkuyorsun, ruhumuzun Şeytan’ın eline geçmesinden mi?

-Hayır, ona verecek ruhunuzun olmamasından…”

Hikâyeler için söylenecek çok söz olsa da verdiğim örnekleri daha fazla çoğaltmadan, kitabı yeni okuyucularına bırakmayı tercih ediyorum. Dilsiz kahramanların kendini anlatmak için seçtiği her kartta öyküsü yön değiştiriyor, şaşırtıyor ve bazen yeniden oluşuyor. Her şey kartlara bağlı… Eğer Calvino’nun imgeler dünyasında fantastik bir ikonoloji ile kaybolmak isterseniz bu kitap biçilmiş kaftan. Sembollerin renkli dili tarotlar masaya her yayıldığında, bir başka kahraman ve hikâye sizleri bekliyor olacak. Ama kendi hikâyenizi anlatmak isterseniz dikkat edin, seçtiğiniz kart Majör Arkananın Şeytan’ı olmasın:

“Sen bir melek değil miydin?

Çizgilerin çatallandığı noktada yaşayan bir meleğim. Her kim bölünmüş şeylere tırmanırsa bana rastlar, her kim çelişkiler kuyusuna inerse karşısında beni bulur, ayrılmış olanı yeniden birleştirmeye kalkışan yanağında benim yapışkan kanadımı duyar!”

 

Dipnotlar

[1] Ayyıldız, B. (2019). “Bir Miyobun Serüveni: Italo Calvino’da Görünürlük ve İmgelem”, DTCF Dergisi, 59.1 (2019): 296-308

[2] https://www.merriam-webster.com/dictionary/arcanum

[3] Calvino, I. (2020). Kesişen Yazgılar Şatosu, Çev. Semin Sayıt, YKY, İstanbul, s. 7.

[4] age, 8-9.

[5] age, 8.

[6] Calvino, I. (1994). Amerika Dersleri Gelecek Bin Yıl İçin Altı Öneri, Çev. Kemal Atakay, Can Yayınları, İstanbul, s. 142.

[7] age, s. 116

 

Editör: Arman Tekin

Görev Alan Yayın Kurulu: Cemal Özer, Melis Fettahoğlu Hallier, Utku Baran Ertan

 

Kesişen Yazgılar Şatosu Kesişen Yazgılar Şatosu

Related posts

Leave a Comment