• Home
  • Felsefe
  • X. Sofistler ve İsimsiz Sofist Metinler 2. Bölüm
Felsefe

X. Sofistler ve İsimsiz Sofist Metinler 2. Bölüm

Çevirmen: Naz İrem Güler

Antiphon

Sofist Antiphon hakkında çok az şey bilinmektedir. Mahkeme konuşmaları, rüya yorumlama ve depresyonu iyileştirme iddialarıyla tanındığı düşünülmektedir (Graham 789). Bu parçaların içinde en dikkat çekici olanları -belki de geçerliliğini hâlâ koruyan- adalet ve kanun üzerine görüşleridir. Adalet, kişinin içinde yaşadığı şehrin kanunlarına uyması; fakat sadece başkaları şahit olduğunda böyle davranması anlamına gelir. Yalnızken doğanın işleyişine önem vermek daha iyidir: “Kanunun işleyişi yapay, doğanın işleyişi gereklidir.” Hukuk/gelenek (nomos) ve doğa (phusis) arasındaki anlaşmazlık, Antik Yunan’da felsefi ve sofistike düşüncenin ana temasıydı. Hukuk ne ölçüde tabiidir? Ahlak basit bir ifadeyle hukuk ve gelenek midir yoksa tabii midir?  Antiphon’un “Doğanın işleyişi” ile söylemek istediği açık değilse de o, doğanın karşısına hukuğu koymuştur. Antiphon hedonizmin (hazcılık) savunucusu olarak yorumlanabilir. Aslında zevk getiren şeylerin gerçek anlamda doğanın seyri içerisinde avantajlı ve yararlı olduğunu iddia eder. Diğer yandan acı veren şeyler avantajlı değildir. 

Eğer Antiphon okumalarını onun bir hedonist olduğunu varsayarak yaparsak, düşünceleri, iyi ve kötü hazlar arasında ayrım yapan dengeli bir hedonizm olmalıdır. Antiphon cinsel ilişkiden alınan zevki küçümsemiş, bu tür zevklerin “tek başına değil de acı ve keder eşliğinde yol aldığını” iddia etmiştir. Aynı zamanda cimriliğe karşı uyararak para kazanmaya eleştirel bir gözle bakar. Çok gizli tuttuğu hazinesi çalınan bir adamın hikâyesini anlatır: “Arkadaşı telaşlanmamasını, parasının durduğu yere bir taş koymasını ve hâlâ parası olduğunu, onu kaybetmediğini hayal etmesini söyledi. Zaten olsaydı da onu hiç kullanmayacaktın; dolayısıyla şu anda bile kendini ondan yoksun hissetme dedi.” Buradan çıkarılacak ders, kişi para kazandığında sakladığı para gereksiz hâle geleceği için onu kullanması gerektiğidir. Ayrıca komşuya kötülük yapılmasına karşı uyarıda bulunmuş, suçlu bir kişinin kötülüğü kesinlikle üzerine çekeceğini söylemiştir. Dahası “erkekler için disiplinsizlikten daha kötüsü yoktur.” Bu nedenle büyüdüklerinde yaşayacakları köklü değişikliklerin çocuklarımızı alt etmemesi için onları iyi yetiştirmemiz gerektiğini dile getirmiştir. Kısacası eğer Antiphon’u hedonist olarak okursak bu, birisi için gerçekten neyin avantajlı olduğuna yönelik işleyen bir hedonizmdir diyebiliriz -işlevsel bilgelik yoluyla dengeli bir hedonizm.

Prodicus

Keos’lu Prodicus (MÖ 465-395) çoğu Sofist gibi öğretmen ve retorisyen olarak çalışmıştır. Protagoras’a benzer bir şekilde teist görüşe meydan okumuş; ancak bu meydan okumayı bir adım ileri götürmüştür. Yunanlar ve Mısırlılar tüm yararlı şeylerin tanrı olduğunu düşünmeye yatkınlardı: “Eskiler Güneş, Ay, nehirler, baharlar ve genel olarak hayatımıza yararı olan her şeyi onlara sağladıkları faydadan ötürü tanrı olarak kabul ettiler, tıpkı Mısırlıların Nil’i tanrılaştırması gibi…” Elbette bu durum Prodicus’un ateist (Bu sözcük  bize nazaran o dönem insanlarınca daha geniş bir kullanımı olmasına rağmen tanrılara inancı olmayanları ve tanrılara alışılmışın dışında inanç besleyenleri kasteder) olduğunu ileri sürmek için yeterli bir kanıt değildir; ancak yaygın olan “tanrıların onlar hakkındaki yargılarımızdan bağımsız olduğu” teist eğilime karşı bir duruşu temsil etmektedir. 

Platon, Prodicus’u düzgün diksiyon konusunda uzman olarak betimlemiştir. Sokrates Kratylos’da kelimelerin incelemesi küçük bir girişim değildir der: “Eğer Prodicus’un, kendisinin de tanıtımını yaptığı gibi, bu konuda öğrencilere tam bir eğitim sağlayan 50 drahmilik dersini duymuş olsaydım hiçbir şey beni düzgün diksiyon hakkındaki tüm gerçeği size dosdoğru söylemekten alıkoyamazdı. Ama ne yazık ki duymadım! Bir drahmilik dersi haricinde onu hiç dinlemedim.”

Bu nükteli paragraf öğrenim karşılığında sofistlerin büyük meblağlar ödetme yöntemleri üzerine Platon’un tipik bir vurgusudur. Hatta Büyük Hippias’da Platon, Prodicus için şöyle der: “Gösteriler ve eğitimler yaparak genç adamlardan ne kadar çok para aldığına inananamazsınız.” (Graham 843). Ancak Graham’ın belirttiği gibi, “Kelimelerin ayrımını iyi yapabilme becerisi retorik  için önemlidir ve unutmamalıyız ki klasik çağda sözlük diye bir şey  yoktu ve Prodicus’un yazdığı incelemeler diksiyon ve sözlükbilimle ilgili ilk denemelerdir.” (860). Böylece Platon’un diğer sofistlere nazaran çok daha fazla saygı gösterdiği Prodicus ile ilgili gündeminde, bir şey öğretmediğini ve tartışmak için hiçbir girişimde bulunmadıklarını iddia eden Sokrates ile arasındaki zıtlık olduğunu (Sokrates’in Savunması’na kıyasla) ve Prodicus’un düşüncesinin Platon’unki kadar önemli olabileceğini bilmeliyiz.

İsimsiz Sofist Metinler

Anonymus Iamblichi ve Dissoi Logoi olarak adlandırılan isimsiz metinler sofistik düşüncenin iki farklı tarafını temsil eder.  Anonymus Iamblichi ağırlıklı olarak şöhret/itibar, erdem ve hukuku konu edinen etik bir çalışmadır. Okuyucuyu erken yaşlarda ahlaki eğitim için yüreklendirir. Çünkü “Bir şeyle uzun süreli enine boyuna aşinalık deneyimi güçlendirirken kısa süreli olan bunu başaramaz.” (Graham 865). Böyle bir hayat öz-denetimi, özellikle de “herkesi baştan çıkaran” paraya karşı kayıtsızlığı gerektirir (Graham 867). Birçok insan için para aşkı sadece korkularının eş deyişle ölüm, hastalık, yaşlılık ve benzeri korkularının bir semptomudur. Bu şeyler kitlelerin düşüncesine göre muhtemelen parayla uzak tutulabilir. Ayrıca başkalarıyla rekabet etmek ve yarışmak da açgözlülük dürtüsüdür. Bu sebeple paranın tüm toplum için yararlı kalması yasalarla temellendirilmelidir ve böylece toplum ayrışmaya düşmez. Kanunsuzluk ve açgözlülük zorbalığa sebep olur. Bu sebeple erdem ve hukuk yakından ilişkilidir. 

Dissoi Logoi ya da Twofold Arguments iyi ve kötü, doğru ve yanlış, adil ve adaletsiz, hakikat ve sahtelik gibi birçok şeyin göreliliğini tartışan sofist bir çalışmadır. Bir durumda iyi olan bir başkasında kötü olabilir ya da birisi için iyi olan başkası için kötü olabilir. Örneğin “Hastalık hasta için kötüdür, fakat hekim için iyidir. Dahası ölenler için ölüm kötüdür, fakat cenazeci ve mezar kazıcılar için iyidir.” (Graham 879). Doğru ve yanlışın kültürel hassasiyetlere göre göreliliği de vurgulanır. Örneğin “Spartalılar arasında kızlar için çıplak gezmek, gömleksiz ve kolsuz kıyafetle halkın içinde görünmek doğrudur; fakat İyonyalılar için yanlıştır.” (Graham 883). Ayrıca “Trakyalı kızların dövmeye sahip olması güzellik işaretidir, ancak başka herkes için dövmeler bir suçun cezasıdır.” (Graham 883). Kültürel görelilik için problem, sadece her kültür için doğru ya da yanlışın göreli olması dışında, aşırıya kaçıldığında belirli eylemlerin evrensel olarak doğru ya da yanlış olduğunu iddia edemememizdir. Bu sebeple metindeki argümanların genellikle kötü olduğunu düşünebiliriz ancak iyi olmaları gerektiğine inanmak için de hiçbir nedenimiz yoktur. Dissoi Logoi o dönemdeki sofist çalışmaları sembolize eden bir metin olabilir ancak Sofistleri yeterli düzeyde temsil etmesi açısından çok da önemli değildir.

Redaktör: Martı Esin Şemin

Editör: Arman Tekin

Yazının birinci bölümünü okumak için tıklayınız

Related posts

Leave a Comment