Pers Prensi ve Koreli Prensesin Tarihi Yeniden Yazan Aşkı
Yazar: Mark Oliver
Çeviri: Büşra Erturan
Pers prensi ve Koreli prensesin 1.500 yıllık aşkı sayesinde tarih yeniden yazılabilir.
İlk Avrupalı gezgin Kore kıyılarına ulaşmadan bin yıldan daha uzun bir süre önce, Pers imparatoru Koreli prensesler hakkında aşk hikâyeleri yazıyordu.
Bu, tarihimize bakış açımızı değiştirebilecek çok az bilinen bir hikâye. Yakın zamanda tarihçiler, MS 500 civarlarında yazılan eski Pers destanını ikinci bir defa gözden geçirdiler ve masalın merkezinde Pers prensinin Koreli bir prensesle evlendiği alışılmadık bir hikâye olduğunu fark ettiler.
Bu inanılmaz bir keşifti. Yakın zamana kadar, Perslerin o zamanlar Kore’nin var olduğunu bildiklerinden bile emin değildik. Bu yeni keşif, Perslerin Kore’yle sadece irtibat kurmadığını, yakın bir ilişkide olduklarını göstermektedir. Hatta bu durum tarihin yeniden yazılmasına sebep olabilir.
Kushnameh: Kore Hakkındaki 1500 Yıllık Pers Destanı
Kushnameh isimli hikâye ve içindekiler pek de yeni bir keşif değil. Pers İmparatorluğu’ndan çıkan en ünlü hikâyelerden biri ve yazıldığı tarihten beri (1500 yıl önce) defalarca ve defalarca anlatıldı.
Kushmaneh, Persli bir aileyi nesiller boyunca dehşete düşüren, fil dişleri olan, Kus adındaki habis bir yaratık hakkındaki, devasa destansı bir şiir. Bütün hikâye yüzlerce yılı ve binlerce satırlık şiiri kapsıyor fakat gerçekten ilginç olan bölümü orta kısımlarda bir yerlerde. Bu bölümde, yazar zaman harcayıp 1000 şiir satırını, Silla Hanedanlığı dönemindeki Kore yaşamını anlatmaya ayırmış.
Kore’ye Aşk Mektubu
Hikâye, Abtin adındaki soylu genç Pers prense odaklanmaya başladığı zaman devreye Kore giriyor. Abtin bütün hayatı boyunca, habis yaratık Dişli Kus’tan saklanarak ormanda yaşamaya mahkûm edilmiş. Onu hayatta tutan tek bir şey var: ona geleceği söyleyen büyülü bir kitap.
Hikâye kendisinin kurmaca olduğunu belli ediyormuş gibi, Abtin’de okuyor olduğumuz kitabın bir kopyası var ve her şeyin nasıl sonlandığını görebilmek için birkaç sayfa çevirmesi yeterli. Aslında yaptığı şey tam olarak bu. Bir sonraki bölümü okuyor ve Kore’nin Silla krallığına gitmesi gerektiğini anlıyor, bir süre kafası karışarak Çin’e gittikten sonra Silla kralı onu kollarını açıp içeri buyur ederken kendini buluyor.
Buradan sonra hikâyede sadece sayfalarca Kore’nin ne kadar güzel olduğuyla ilgili bol bol tasvirler var. Kabul edilmelidir ki bazı yerler oldukça abartılı görünüyor. Örneğin bir yerde şöyle deniyor: Kore o kadar çok altınla dolu ki, köpekler bile altın tasmalarla bağlanıyor. Ama genele bakarsak tasvirler o kadar doğru ki modern tarihçiler yazarın Kore’yi ziyaret ettiğinden eminler.
Abtin, ülkenin güzelliğinden dolayı ve kısa süre sonra da Prenses Frarang’dan dolayı büyülenmiştir. Koreli prensese deli gibi aşık olur, kızını vermesi için krala yalvarır ve bundan kısa süre sonra da prenses, onun karısı ve Abtin’in ilk oğlunun annesi olur.

Koreli Kahramanın Hikâyesi
Bunların hepsinin yaşanmış olması pek mümkün değil tabii ki. Öncelikle, Perslerin 1500 yıl boyunca fil dişli ölümsüz bir canavar yüzünden dehşete düşmesi hakkında kısıtlı kanıt var. Hatta herhangi bir eski Pers prensinin geleceği söyleyebilen bir kitabı olması hakkında neredeyse hiç bilgi yok.
Ama Pers prensinin Kore’ye sığınması ve Koreli bir prensese aşık olmasındaki sembolizm inkar edilemez. Bu, 1500 yıl önce Perslerin Korelileri bilmekle kalmadığını, onların ülkelerine derin ve yoğun bir hayranlık duyduklarının kesin kanıtıdır.
Bundan sonra olanlar aslında durumun neden bu kadar önemli olduğunu gösteriyor. Frarang’ın oğlu önemsiz bir karakter değil. Onun doğumu bütün hikâyedeki asıl dönüm noktası.
Safkan Pers prensi bütün hayatını saklanarak yaşar ve nihayet topraklarına döndüğünde, sonu Kus’un adamları tarafından öldürülmek olur. Ama yarı-Koreli oğlu işleri değiştiren asıl kişi.
Frarang’ın ve Abtin’in oğlu bir ordu toplar ve Kus’a karşı isyanın başı olur. Bu hikâyede yüzyıllar boyunca Persler habis, dişli bir canavar tarafından işkence görmüştür. Yalnızca yarı-Koreli bir çocuğun ve annesinin liderliğinde Persler en sonunda özgürlüklerini kazanırlar.

Görünürdeki Hazine
1500 yıl boyunca insanlar neye baktıkları konusunda hiçbir fikirleri olmadan bu hikâyeyi okuyorlardı. Uzun süre boyunca bu hikâyenin Çin hakkında olduğunu sandık.
Hikâyede, Kore Silla Krallığı “Chin” olarak belirtilmişti; yani Çin’i ya da Kore’yi kastedebilecek bir isim. Hatta hikâyede bunun önemli bir noktası[1] bile var. İlk başta Abtin, birçok tarihçi gibi büyülü kitabındaki “Chin” ifadesini yanlış yorumlar ve Çin’e gitmesi gerektiğini zanneder ve tıpkı modern tarihçiler gibi kitabın aslında Çin’den bahsetmediğini anlaması yıllarını alır.
Bununla birlikte, yakın zamanda tarihçiler mevzubahis tasvirlere tekrar baktılar ve onların Kore’yle gerçekten de ne kadar mükemmel bir şekilde uyuştuklarını fark ettiler. Kitaptaki tasvirler Çin’e hiçbir şekilde benzemiyor ama 6. yüzyıldaki Kore’nin mükemmel ve canlı tasvirleri-inanın ya da inanmayın ama orada gerçekten de köpekleri saf altından tasmalarla bağlarlardı.
Tarihin Tamamen Yeniden Yazılması
Bu gerçekten de tarihe bakışımızı komple değiştirebilir. Uzun süre boyunca Kore, batılı dünyadan izole edilmiş, uzak bir yer olarak görüldü ama bu hikâye doğu ve batının aslında o kadar da birbirinden bağımsız olmadığını ortaya koyuyor.
İlk Avrupalı kâşifin Kore’ye ulaşması ancak 1653 yılında gerçekleşti. Bu tarih, Kushnama’nın yazılışından 1,100 sonraya denk geliyor.
Perslerin Kore’yle bir tür bağı olduğunu her zaman biliyorduk. İki ülke de İpek Yolu’nun bir parçasıydı ve bazı Persli ticaret mallarının bir şekilde kendini Kore’de bulduğunu da bir süredir biliyorduk. Buna rağmen genel olarak daha büyük bir ticaret ağının parçası oldukları farz edildi.
Bu hikâyede gerçi Kore ticaret ortağı değil, güvenilir bir müttefikti ve yarı-Koreli yarı-Persli bir prens liderlik yapıp onları kurtarana kadar kötülüğü tam anlamıyla yenemedikleri için Kore, Persliler için çok önemli. Bu kültürlerin inanılmaz sembolik bir birlikteliği.
Bu diğer tarihi eserlere de yeni bir ışık tuttu. Örneğin, Gyeong-Ju’daki tarihi mezarda, Koreliden çok Persliye aşırı derecede benzeyen bir kahramanın eski savaş anıtı bulunuyor. Şimdi ise insanlar gerçekten de bunun Kore için savaşan, unutulan Persli kahramanın anıtı olup olmayacağını merak etmeye başlıyorlar.
Bunun daha nereye kadar gideceğini tahmin etmek mümkün değil. Bu durum, mevzubahis ülkelerin tarihine bakış açımız hakkında her şeyi değiştirebilir. Ne de olsa bu, iki insanın arasındaki aşk hikâyesinden de öteye gidiyor. Bu daha çok, iki ülkenin arasındaki bir aşk hikâyesi.
Ana görsel: Abtin ve Frarang’ın evliliği. Kaynak : daum
Kaynaklar
Akbarzadeh, Daryoosh. “Alexander’s Tale or a Collection of Symbols According to the Kush-Nameh”. Research Institute of Ichto . October, 2015.
https://scielo.conicyt.cl/scielo.php?script=sci_arttext&pid=S0718-84712015000100012
Hee Soo Lee. “1,500 Years of Contact Between Korea and the Middle East”. Middle East Institute. 7 June, 2014.
http://www.mei.edu/content/1500-years-contact-between-korea-and-middle-east
Iglauer, Philip. “Scholars Reveal Ancient Korean-Iranian Diplomatic Ties”. The Korea Herald. 3 February, 2013.
http://www.koreaherald.com/view.php?ud=20130203000203
Kim Young Deok. “Silla, Oasis of the East.” Korea.net. 25 September, 2017,
http://www.korea.net/NewsFocus/People/view?articleId=150241
Encyclopedia Iranica . “Kus-Nama”. 15 December, 2008.
http://www.iranicaonline.org/articles/kus-nama-part-of-a-mythical-history-of-iran
“Recent Acquisitions of the British Museum.” The Athenæum , 31 May 1884,
Zegeling, Mark. “Dutch Marco Polo ‘Discovered’ Korea.” Kingdom by the Sea . 2018,
http://kingdombythesea.nl/site/en/blogs/dutch-marco-polo-discovered-korea/
Editör: Serkan Alpkaya
Orijinal metin:
Dipnot:
[1]Plot point ifadesinin Türkçe karşılığı olmasa da Oxford Dictionary’e göre tanımı şu şekildedir: Kurmaca bir eserin, özellikle bir filmin ya da televizyon dizisinin olay örgüsünün bilhassa önemli bir bölümü. (ç.n.)
1 comment
Şahane bir yazı, şahane bir çeviri.