Logoterapi
Yazar: Sam Dresser
Çevirmen: Aslıhan Yeşilyurt
Viktor Frankl’ın Logoterapisi Antroposen’e Neler Sunabilir?
Viktor Frankl, New York, 1968. Kaynak: Imago/Getty
Yıkılmakta olan demokrasilerimizin ve çökmekte olan biyosferi düşününce insanların umutsuzluğa kapılmasına şaşmamak gerekir. Yahudi soykırımından (Holokost) kurtulan Avusturyalı psikanalist Viktor Frankl, insanların duyduğu bu hisleri 1946’da yayımlanan İnsanın Anlam Arayışı adlı eserinde öngörülü bir biçimde tanımlanmıştır. Bu eserinde Frankl, “bugün birçok hastanın şikâyetçi olduğu bir duygunun, yani, yaşamlarının hepten ve nihai anlamsızlığı duygusunun zararlı”[1] etkilerinden bahsetmiştir. Felaketlerin karşısında nihilist bir bilgelik ortaya çıkmaktadır. Yaşamakta olduğumuz salgınlarda, bağımlılıktan sahte bilim teorilerine inanmaya kadar birçok davranışımız oldukça tahmin edilebilir. Frankl’a göre bu, “Anormal bir duruma gösterilen anormal bir tepki normal bir davranıştır.” [2] Bilim insanlarının insanlığın bir nesil sonra yok olacağı konusunda endişelendiğini de düşünecek olursak, içerisinde bulunduğumuz durumu anormal olduğunu söyleyebiliriz. Tam da bu nedenle Man’s Search for Meaning (İnsanın Anlam Arayışı), Antroposen’in[3] nemli günlerinde tekrardan ele alınması gereken bir çalışmadır.
Auschwitz ve ardından Dachau toplama kamplarında tutsak edilmeden önce de kendisini kanıtlamış bir psikoterapist olan Frankl, Viyana psikanaliz ekolünün “üçüncü dalga” olarak bilinen dönemine mensuptu. Hem Sigmund Freud’un hem de Alfred Adler’in görüşlerine karşı çıkarak Freud’un “haz ilkesi” ve Adler’in “güç istenci” ile ilgili teorilerini reddetmiştir. Onların görüşlerine karşı Frankl şunu savunmuştur: “İnsanın anlam arayışı, içgüdüsel itkilerin ‘ikincil bir ussallaştırması’ değil, yaşamındaki temel bir güdüdür.”[4]
Frankl’a göre özüne anlam olan edebiyat, sanat, din ve diğer tüm kültürel fenomenler kendinde şeylerdir ve amacımızı nasıl bulduğumuz konusunun da önemli ölçüde zeminini oluşturmaktadır. Frankl kendi uygulamalarında Yunanca “anlam” anlamına gelen logos sözcüğünden türettiği “logoterapi” adlı bir yöntem geliştirmiş ve bu yöntemi “kişinin kendi yaşamında bir anlam bulma arayışı, insandaki temel güdülendirici güçtür”[5] görüşünden yola çıkarak tanımlamıştır. İnsanlığın, olmadan yaşayabileceği çok şeyi olduğuna, ancak amaç ve anlamdan yoksun kaldığımızda kaçınılmaz sonumuzu hazırladığımıza inanmıştır.
Viyana’da iken o, Rothschild Hastanesi Nöroloji Kliniği başhekimi Dr. Victor Frankl iken Auschwitz’te 119.104 numaralı mahkûmdu. Toplama kampı anlamın dip noktası, yaşamın anlamı açısından mutlak bir sıfırdır. Logoterapiye dair teorilerini çoktan oluşturmuş olan Frankl, üzerinde çalışmakta olduğu metinlerden birini kampa sokmayı başarmıştır. Ancak daha sonra bu metni kaybederek yöntemi aklında kalanlar ile tekrar yaratmak durumunda kalmıştır. Kamplardayken gayriresmî bir şekilde doktorluk yapmıştır. Diğer mahkumların psikanalisti olmanın başkalarına yardımcı oluyor gibi görünmenin yanında, kendisine de bir amaç verdiğini fark etmiştir. Bu değerlendirmelerde vardığı sonuçlar insancıl (hümanistik) psikolojinin temelini oluşturmuştur.
Bu sonuçların birine göre, “Geleceğe -kendi geleceğine- inancını yitiren mahkûmun sonu geliyordu.”[6] Frankl, intiharın son derece yaygın olduğu toplama kamplarında bile hayatta kalma ihtimali daha yüksek olan mahkûmların, güçlü veya fiziksel açıdan daha sağlıklı olanlardan ziyade düşüncelerini bir şekilde anlamlı kılmayı becerebilen kişiler olduğunu belirtmiştir. Birkaç mahkûm “çevrelerindeki dehşet verici dünyadan kopup, içsel zenginlikten ve tinsel özgürlükten oluşan bir dünyaya çekilebilmişlerdir.”[7] Böyle bir dünyanın yaratılması, hayatta kalma şansının artmasına yol açmıştır.
Frankl, sonraları başka bir kampta öldürüldüğünü öğrendiği eşi Tilly ile sohbet ettiğini veya ileride kamp psikolojisi üzerine büyük bir kalabalığa ders anlattığını düşlemiştir. Bu da sahiden hayatının geri kalanında yaptığı iş olmuştur. İnsanın Anlam Arayışı adlı eseri, “İnsan, böylesine korkunç, ruhsal ve fiziksel stres koşulları altında bile, ruhsal özgürlüğünü ve zihinsel bağımsızlığını az da olsa koruyabilmektedir” şeklindeki mesajı ile savaş sonrasında en çok satanlar listesine girmiştir. İnsanın Anlam Arayışı; yirmiden fazla dile çevrilmiş, on iki milyondan fazla kopya satmış ve sıklıkla kitap kulüpleri ile üniversitelerin psikoloji, felsefe ve ilahiyat derslerinde okutulmak üzere seçilmiştir. Üniversitelerin ve hastanelerin hümanist psikoloji ve logoterapiyi benimsemesinden de anlaşılacağı gibi, çağın kültürel ruhu (zeitgeist) içinde yerini almıştır. Frankl bir hekim olmasına rağmen, onun psikanaliz modeli bilimden çok Rabbani Yahudiliğin sekülerleşmiş biçimiyle daha çok ortak yöne sahipmiş gibi görünmektedir.
İnsanın Anlam Arayışı iki kısımdan oluşmaktadır. İlk kısım, Frankl’ın soykırım süresince tanık olduğu olayları içermektedir. Bu kısım, Elie Wiesel ve Primo Levi’nin yazdıklarıyla benzerlik göstermektedir. Frankl, ikinci kısımda logoterapinin üstüne eğilerek yaşamın anlamının nerede bulunacağı hakkında şöyle söyler: “bir şey -iyilik, doğruluk, güzellik gibi- yaşamak, doğayı ve kültürü yaşamak, son ve bir o kadar önemlisi de olanca eşsizliğiyle bir insanı yaşamaktır. Yani onu sevmektir.” [8] Sadece felaket durumlarına rağmen değil, onlarla da alakalıdır.
Kitap, yüzeysel bir popüler varoluşçuluk ürünü ve her derde deva Yeni Çağ (New Age) basmakalıp fikirlerini destekleyen alt kültüre işaret eden bir eser olarak itham edilmiştir. Böyle bir değerlendirme tamamen yanlış sayılmaz. Yetmiş yıl sonra birinin, cinsiyetçi söylemleri okuduğunda beti benzi atabilir veya Amerika’nın Batı Kıyısı’na “Sorumluluk Anıtı” inşa edilmesi gibi basmakalıp önerilerde bulunabilir. Ancak Frankl’ın “trajik iyimserlik” kavramının daha kapsamlı olarak değerlendirilmesi, terapistin aşırı derecede iyimserlik ile yargılanması yerine, diğer noktalara daha çok dikkat edilmesini sağlayacaktır. Frankl, “Auschwitz’den bu yana insanın ne yapabileceğini biliyoruz. Hiroşima’dan bu yana da neyin tehlikede olduğunu biliyoruz,”[9] diye yazdığında onu, Pollyanna olmakla suçlamak oldukça zordur.
Bazı eleştirmenler Frankl’ı kurbanı suçlamakla itham etmiştir. Hatta Amerikalı araştırmacı Lawrence Langer, 1982 yılında İnsanın Anlam Arayışı adlı eseri “âdeta şeytani” olarak nitelemiştir. Langer, Frankl’ın hayatta kalmayı olumlu düşünceye sahip olmaya indirgediğini ve kitabın, hayatını kaybeden milyonlarca kişiye ciddi ölçüde zarar verdiğini ileri sürmektedir. Böylesine bir eleştirinin haklı yanları olsa da Frankl’ın asıl çıkarımları farklıdır. Kitabında anlam duygusunu yitiren kişilere yönelik suçlamalarda bulunmamaktadır. Frankl’ın çalışmaları logoterapiyi etik bir yöntem olarak değil, trajediye karşı verilmiş stratejik bir yanıt olarak sunmaktadır.
Anlamsızlığı tanımlarken bu tanımı acı çeken bir bireyde aramak bir hata olabilir. Toplama kamplarının sorumluları Frankl’ın mahkûm arkadaşları değildi; tıpkı yoksulluk döngüsünde doğan bir kişinin bundan sorumlu olmadığı veya ekosistemimizin çöküşünden bireyler olarak sorumlu olmadığımız gibi (elbette bu, petrol rafinerisi sahibi değilseniz geçerlidir). Logoterapinin hiçbir öğretisi, mevcut durumun kabul edilmesini ima etmez çünkü politik, maddi, sosyal, kültürel ve ekonomik koşulların değiştirilmesi için çabalanması son derece önemlidir. Logoterapi, olayların kontrolü elimizde olmasa da anlamı tasavvur etmeyi içeren daha farklı bir bakış açısı sunmaktadır. Kitabın 2006 basımının önsözünde Haham Harold Kushner’ın Frankl’ın görüşünü destekleyen şu sözleri yer almaktadır: “Kontrolünüzün dışındaki güçler, duruma nasıl yanıt vereceğinizi seçme özgürlüğünüz dışında sahip olduğunuz her şeyi elinizden alabilir.”
Frankl’ın yazdığı gibi logoterapi, yaşamın anlamına saplantılı bir yöntem değildir: Hastaların kendilerini bireysel anlam düşüncesine yönlendirmelerini ve “kendimizi yaşam tarafından her gün, her saat sorgulanan birileri olarak düşünmemizi”[10] ister. Logoterapi, hastaların kendilerini daha yüksek bir anlam boyutuna yönlendirmeleri için hayali bir boşluk oluşturmalarını sağlayarak dayanılmaz durumlara verilebilecek bir yanıt getirir.
Frankl, “insan şiirinin ve insan düşünce ve inancının vermesi gereken gizin anlamını”[11] kavradığını yazar: “İnsanın sevgiyle ve sevgi içinde kurtuluşu.”[12] Bu iddiadan şüphe duymak kolaydır ve bu şüphe Frankl’ın düşüncesini kanıtlar. Küçük, önemsiz, kısıtlı ve zalim çağımızda, kolektif insan sevgisine rastlamak zor görünse de önemsizliğimiz, kısıtlamalarımız ve zalimliğimiz de yaklaşan felaketlere kendi başlarına birer tepkidir. Frankl şöyle der: “Her çağın kendine ait ortak nevrozu vardır ve her çağ, bununla başa çıkmak için kendi psikoterapisine ihtiyaç duyar.[13]” Bitkin, yorgun, gergin, öfkeli, çaresiz ve bireysel varlıklarımızın, sosyal bağlarımızın, topluluklarımızın, endüstrilerimizin, demokrasinin, gezegenimizin çöküşüne odaklanmış hâldeysek, bir çeşit ortak nevroz geliştirmiş olmamıza şaşmamak gerekir. Ancak insancıl psikoloji onlarca yıldır geri planda kalmaktadır. Onun yerine, son moda sosyobiyoloji ve Steven Pinker’ın sınırları zorlayan iyimserliği ve Jordan Peterson’ın zorba basmakalıp düşünceleriyle yanlış uygulanan sinirbilimi var.
Kitabın en dikkat çekici kısımlarından birinde Frankl, çalışma grubuna birkaç saatlik mola hakkı verildiğinde mahkûm arkadaşlarından birinin, “toplanma alanına gidip harika gün batımını görmemizi istedi[14]” dediğinden bahsetmiştir. Frankl, bazen tıbbî bir dile de kayan düz yazı stiliyle sanatsallıktan uzak olsa da bu kısımda kendini aşkın olana kaptırmaktadır:
“Dışarı çıkınca, batıda parıldayan netameli bulutları, çelik mavisinden kan kırmızısına her an değişen renk ve şekilleriyle bu bulutları barındıran canlı gökyüzünü gördük. Virane, gri renkli toprak barakalar keskin bir kontrast oluştururken, çamurlu topraktaki su birikintileri ışıyan gökyüzünü yansıtıyordu.”[15]
Bu betimlemeden sonra tam olarak anlamın etkisini kaybetmesi diyebileceğimiz bir ana geçer ve başka bir mahkûm şöyle der: “Dünya ne kadar güzel olabilirdi!”[16] Bu, tam da logoterapinin vaat ettiği durumdur. İleride daha fazla gün batımı olacağını vaat etmez çünkü bu bizim bireysel ve toplumsal sorumluluğumuzdur. Daha ziyade logoterapi, son gün batımımız olsa da olmasa da ona hayranlık beslemeyi, felaketlerde, hatta cehennemde bile bir mucize, anlam, güzellik ve lütuf bulmayı amaçlar. Gerisi bize kalmıştır.
Dipnotlar
[1] Frankl, Viktor E., (2009), İnsanın Anlam Arayışı (çev. Selçuk Budak), Okuyan Us Yayınları, s. 120.
[2] Frankl, Viktor E., (2009), İnsanın Anlam Arayışı (çev. Selçuk Budak), Okuyan Us Yayınları, s. 34.
[3] Antroposen kavramı için bknz: https://gorgondergisi.com/antroposeninsaniklim/
[4] Frankl, Viktor E., (2009), İnsanın Anlam Arayışı (çev. Selçuk Budak), Okuyan Us Yayınları, s. 113.
[5] Frankl, Viktor E., (2009), İnsanın Anlam Arayışı (çev. Selçuk Budak), Okuyan Us Yayınları, s. 113.
[6] Frankl, Viktor E., (2009), İnsanın Anlam Arayışı (çev. Selçuk Budak), Okuyan Us Yayınları, s. 89.
[7] Frankl, Viktor E., (2009), İnsanın Anlam Arayışı (çev. Selçuk Budak), Okuyan Us Yayınları, s. 51.
[8] Frankl, Viktor E., (2009), İnsanın Anlam Arayışı (çev. Selçuk Budak), Okuyan Us Yayınları, s. 125.
[9] Frankl, Viktor E., (2009), İnsanın Anlam Arayışı (çev. Selçuk Budak), Okuyan Us Yayınları, s. 166.
[10] Frankl, Viktor E., (2009), İnsanın Anlam Arayışı (çev. Selçuk Budak), Okuyan Us Yayınları, s. 92.
[11] Frankl, Viktor E., (2009), İnsanın Anlam Arayışı (çev. Selçuk Budak), Okuyan Us Yayınları, s. 52.
[12] Frankl, Viktor E., (2009), İnsanın Anlam Arayışı (çev. Selçuk Budak), Okuyan Us Yayınları, s. 52.
[13] Frankl, Viktor E., (2009), İnsanın Anlam Arayışı (çev. Selçuk Budak), Okyan Us Yayınları, s. 143.
[14] Frankl, Viktor E., (2009), İnsanın Anlam Arayışı (çev. Selçuk Budak), Okyan Us Yayınları, s. 55.
[15] Frankl, Viktor E., (2009), İnsanın Anlam Arayışı (çev. Selçuk Budak), Okyan Us Yayınları, s. 55.
[16] Frankl, Viktor E., (2009), İnsanın Anlam Arayışı (çev. Selçuk Budak), Okyan Us Yayınları, s. 55.
Editör Kaynakçası
Frankl, Viktor E., (2009), İnsanın Anlam Arayışı (çev. Selçuk Budak), Okuyan Us Yayınları,
Redaktör: İrem Elçi Bozkurt
Editör: Cemre Yıldırım
Görev Alan Yayın Kurulu: Arman Tekin, Burak Erdem
Yazının orijinali için:
https://aeon.co/ideas/what-viktor-frankls-logotherapy-can-offer-in-the-anthropocene
Logoterapi logoterapi