1. Sayı Yazıları

Geçmişten Günümüze Bakkalın Yeri

Yazar: Rabia Yeniceli (Bu yazı Gorgon e-Dergisi’nin 1. Sayısı’ndan yayınlanmıştır.)

Giriş

Bakkalların geçmişteki ve günümüzdeki yeri karşılaştırıldığında, günümüzde, bu tarz dükkanlara rastlanmadığı görülmektedir. Bakkallarımızın yerini marketler almaya başlamıştır. Oysa gerek kent kültüründe gerekse kırsal kültürde yavaş yavaş yok olan bu değer bizler için oldukça önemlidir. Bu etnografi metni, toplumsal örgütlenme biçimlerinden olan mahalle kapsamında kaybolmaya yüz tutan bakkalları, bir bakkal örnek alarak yürüttüğüm çalışmayı özetlemektedir.

Bu araştırma küresel değişime karşı bazı değerlerimizin neden korunması gerektiğini özellikle de bu değerlerin kaybının yaşamımızda meydana getirdiği eksiklikleri fark etmemizi sağlayacaktır. Yine bu çalışma konusu ile kaybolmasına fırsat vermememiz gereken samimi, sıcak ve bayağılaşmamış bir kurumun varlılığının korunması ile ilgili farkındalık uyandırılmak istenmektedir.

İç Anadolu’nun Eskişehir ilinde Odunpazarı’na bağlı Karapınar Mahallesindeki “Gündem Bakkaliyesi” şimdi değişen adı ile “Gündem Gıda Pazarı” dükkanı bu çalışmanın durağı olacak. Odunpazarı şehrin ilk yerleşim yeridir. Karapınar mahallesi ise en köklü mahallelerindendir. Burada mahalle-bakkal ilişkisini inceleyerek geçmişteki bakkallarımızın günümüzdeki yerini irdeleyeceğiz.

Bakkallardan Alışveriş

Bakkal; yiyecek, içecek vb. maddeleri perakende olarak satan dükkandır. Girişimci, toplumsal ihtiyaçları bireysel atılımla gerçekleştirme amacındaki cesaret sahibi kimsedir. Bakkal, temel ihtiyaç maddeleri olan gıda ve temizlik vb. malzemelerin satışını evimize ya da iş yerimize çok yakın mesafede gerçekleştiren küçük esnaftır. Başta Türkiye olmak üzere birçok ülkede girişimci ruhu taşıyan birçok insan için bakkallık bir başlangıç teşkil ediyordu. Bakkallar, her mahallede mahallenin ihtiyaçlarını karşılayan alışveriş mekanlarıdır. Bu alışveriş mekanlarındaki ikili ilişkiler, yapılan alışverişin salt bir tüketimden çok sosyal bir ilişki olarak işlev görmesini sağlıyordu.

Cüzdanında hiç parası bulunmayan müşteri bile günlük ihtiyacını bakkaldan karşılayabilir. Veresiye olayı özellikle kriz içindeki bir ekonomide halkın rahatlatılmasının önemli bir yoludur. Bakkal ile müşteri arasındaki bu güven, samimiyet ve sıcak ilişki toplumsal bir gerekliliktir.

Bakkallar, günümüzde hala veresiye ürün satan, bir başka ifadeyle faizsiz kredi kullandıran, yerine göre evimize kadar servis yapan, en olmadık zamanda ihtiyacımız olan malı satın alabildiğimiz kimselerdir. Bir ekonominin canlılığını koruması, sürdürülebilir olması anlamında da bu küçük işletmeler ve esnaf-sanatkarlar çok büyük önem arz etmektedir.

Bu özelliklerin yanı sıra, o yıllarda bakkallık girişimci olmak ve ticaret tecrübesi edinmek isteyenlerin aklına ilk gelen mesleklerden biriydi. İnsanlarımızın girişimci olma zevkini tatmak istedikleri bir basamak teşkil ediyordu.

Bakkallık biraz önce bahsedilen nedenlerin dışında, ülkemizde birçok sabit gelirli emekli için de emeklilik sonrasında kalan vakti değerlendirme, aile üyelerine işyeri hazırlama, girişimci ruhu tatmin etme gibi nedenlerle yapılan bir uğraşıdır.

Bakkalların Önlenemez Değişimi

Günümüzde bakkalların süpermarketlere uymak için kendilerini çeşitli açılardan yeniledikleri ve değiştikleri gözlenmektedir. 90’lı yıllardan sonra bakkallar yerlerini modernize edilmiş marketlere bırakmaya başlamıştır. Dükkan ne kadar küçük olursa olsun olabildiğince çok ürünle mahalleye seslenmeye çalışmaktadır.

1990’ların ortalarında hipermarket ve süpermarketlerin yarattığı tüketim çılgınlığında bazı bakkallar da kendi yaratıcı çözümlerini üretmeye çalışmışlardır. Bakkallar böylelikle yitirdikleri popülerliği değişik yollarla yakalamaya çalışmışlardır.

2000’li yıllara gelindiğinde bakkallar artık süpermarketlere çok daha fazla özenmekte, ürün çeşitliliğini artırmakta ve kredi kartı kullanımı gibi yeni alışveriş yöntemlerine başvurmaktadır. Böylelikle veresiye kültürü yavaş yavaş ölmektedir.

Gündem Bakkaliyesi’nden – Gündem Gıda Pazarı’na

Yazımda ele aldığım “Geçmişten Günümüze Bakkalın Yeri” ana başlıklı araştırma konusunda yerinde inceleme yaptığım bakkal hakkında birkaç bilgi vermek istiyorum.

Bakkalımız 1956 yılında Eskişehir’in Karapınar Mahallesinde Ahmet Gündem tarafından açılmış olup vefatından sonra idaresi oğlu 1943 doğumlu İsmail Gündem’e (70) ve en sonunda da torun Mehmet Gündem’e (45) geçmiştir. Tabelasında “Dededen Toruna Değişmeyen Hizmet” yazısı bu dükkanın ve beraberinde bu mesleğin dededen toruna kalan bir miras olduğunu ifade etmektedir.

Bakkalımız, ilk olarak şu anki yerinin çaprazında, görece küçük bir alanda kurulmuş ancak 1989 yılında yetersizliği nedeniyle bugünkü yerine taşınmıştır.

Araştırmam esnasında mesai saatlerinde bakkalımıza zaman zaman eşlik ettim. Sabahın erken saatlerinde dükkânı birlikte açtık. Öncelikle dükkânının önünü süpürüp bazı tezgâhları dükkânının önüne çıkarttık, yine erken saatte gelmiş olan ekmekleri kasalarından alarak dolabına yerleştirdik. Sonrasında İsmail Gündem’e her gün eşlik eden ufak radyosunu açarak müşterilerimizi bekledik. Sabahın erken saatlerinde dükkânı ilk olarak İsmail Gündem açıyor öğleden sonra ise oğlu Mehmet Gündem devralıyor. Güne onunla devam ediyorum.

Günümüz değişen şartlarına uyum sağlama zorunluluğu ile birlikte yine de bakkal özelliğini korumaya çalışan bu dükkan ve dükkan sahibi ile yaptığımız sohbete gelelim. Sohbetimize bakkal olabilmenin şartı ile başlıyoruz. Mehmet Gündem, bakkal olabilmek için eğitim alındığından ve sonunda sınava tabi tutulduğundan bahsediyor. Daha sonra meslek odalarından izin ve diploma alınması gerektiğini söylüyor. Konuşma esnasında haliyle geçmişe bakıp günümüzün getirdikleriyle kıyaslama yapıyoruz. Misal, eskiden kefeli terazi kullanılırmış, sıvı yağ gibi sıvı satışları litre ile ölçüldüğünden; şimdi ise bunların yerine elektronik terazilerin geldiğine; zamanında gaz yağı, ispirto, yoğurt ve reçelin açık satışından ve insanların gaz ocaklarına ispirto ve gaz yağı almaya gelmelerinden konuşuyoruz.

Tam açık satılan ürünlerden bahsederken Mehmet Gündem bir anısını anlatıyor.

“Bir komşunun kız çocuğu vardı kara kaşlı, kara gözlü beş yaşlarında mahallemizin Ayşe’si, her gün ekmek almaya gelirdi. Bazen de elinde çanağıyla yoğurt almaya gelirdi. Önce çanağın darasını alır sonra yoğurdu koyar tartardık. Ayşe yoğurdu aldığı gibi eve koştururken yoğurdu üstünden yalardı. Biz de her yoğurt almaya gelişinde Ayşe yoğurdu yalamadan götür diye tembihlerdik. Hala açıkta satılan birkaç ürün mevcut.’’

Konuşmalarımız bakkallar döneminin geride kaldığı, varolan bakkalların da ömrünün kısaldığı yönünde oluyor. Marketlere yönelimin bir sebebinin de rahatça gezebilmek olduğunu ifade ediyor bakkalımız. Ama diyor bunlara ilaveten: “Kültürel ve sosyal olarak nabzı tutan bakkaldır.” Bu konuyu biraz irdeleyelim diyorum ve bakın neler çıkıyor. Komşunun tüp parası yetişmez bakkal verir. Ev anahtarları nedense hep bakkal amcalara bırakılır. Yardımlaşma söz konusuysa, yardıma muhtaç kişileri bilenler bakkallardır. Bayramda, ramazanda vb. bakkala gelinip rahatlıkla kimin neye ihtiyacı var sorulup öğrenilebilirmiş. Mahalle-bakkal ilişkisi güvene dayalı, samimi ilişkileri ifade ederken günümüzde bunların yavaş yavaş kaybolup gitmesi de kaçınılmaz bir gerçektir. Çok ilginç diyebileceğimiz bir tespit de şu: Bakkalın içe kapanık çocukların kendini geliştirmesindeki katkısı. “Mesela” diyor bakkalımız, “çekingen bir çocuk bakkala bir şeyler almaya gönderiliyor. Biz onunla şakalaşarak onu konuşturarak gel zaman git zaman çocuğun bu içe kapanıklığını yenmesini sağlıyoruz.”

Bakkal mahallenin kalbidir, sözünden hareketle: “Kız alacaksan bakkaldan, oğlan alacaksan kahveden” diyor bakkalımız, mahalle-bakkal ilişkisini böyle ifade ediyor: “Polis gelir vatandaşı bize sorar, bu adam ne iş yapıyor kimin nesi diye, kim yeni taşınmış, kim kaç senedir mahallede hepsini bakkal bilir. Bakkal mahallenin nabzını tutar.”

Veresiye konusuna geldiğimizde ise: “Veresiye vatandaşın duyarlılığına bağlı. Veresiyeyi kiracılara veremiyoruz bir gecede taşınıp gidenler oluyor. Daha çok tanınmış kişilere, mülk sahiplerine veresiye veriyoruz. Diğer türlü 100 lira alışveriş yapıp kaçanlar olabiliyor” diyor. Veresiyenin önemi olarak da yine güven konusuna değiniyoruz. Mahallede biri bakkaldan alışveriş yapacağı sırada parası yoksa yine de alışverişini yapabiliyor, veresiye yazdırıyor ya da birazdan getireceğim diyebiliyor, çünkü burada karşılıklı güven söz konusudur. Mahalleli birbirini tanıyor, bakkal herkesi tanıyor. Marketlerde ise bir kuruşun çıkmadığında ürünü bırakmak zorunda olduğun zamanlar oluyor.

Birkaç sene önce “Gündem Bakkaliyesi” iken “Gündem Gıda Pazarı” adı ile değiştirilen tabelaya da şöyle bir açıklama getiriliyor: “Bakkal tabelaları modayı takip etmek, müşterilere cazip görünmesi açısından değiştirilmeye başlandı. Ayakta kalmak için gündemi takip etmek zorundayız,” sözünü yakınarak dile getiriyor.

Mehmet Gündem’e bakkalların kurtarılması için ne gibi önlemler alınması gerektiğini sorduğumuzda: “Büyük marketlerin şehir dışına taşınılması, hafta sonları ya da haftanın belirli iki günü marketlerin kapalı olması küçük esnafın korunması için alınacak önlemler olabilir” cevabını veriyor.

Belediyelerden talep ise: “Belediyelerin yan yana bakkal kurulmasına izin verilmemesi isteniyor. Bunlar insanları gereksiz rekabete sokup, insanlar arasındaki ilişkileri, esnafın gelirini etkiliyor. Son olarak bakkalımız “Türkiye’de kültürel yozlaşma istemiyorsak bakkallar kalmalı,” diyor.

Sonuç

Toplumun değişen alışveriş alışkanlıkları ile bakkal ve süpermarket kültürünü karşılaştırdığımız çalışmamızda, tüketim ürünlerinin inanılmaz sayılarda artış göstermesi nedeniyle bakkallardan alışveriş yapma alışkanlıklarının giderek azaldığı görülmektedir. Bu azalma, bakkalların alışveriş merkezleri kadar ilgi çekmemesi ve giderek nitelik olarak bozulmasıyla sonuçlanmıştır.

Alışveriş merkezleri modern dünyada yeri doldurulamayacak önemli mekanlar olarak görülmektedir. Fakat her ne kadar çok sayıda ve çeşitli türlerde ürüne kolaylıkla ve tek mekanda ulaşma imkanı sağlasa da alışveriş merkezlerinin, parasal güce bağlı, ikincil ilişkiler üzerine kurulu olduğu söylenebilir. Bu ikincil ilişkiler, bakkallardaki yüz yüze ilişkilerin önüne geçtiği için alışveriş merkezlerinde insanların geçmişe oranla sosyallikten uzaklaştığı dikkat çekmektedir. Alışveriş merkezindeki tüketiciler, indirimli ürünlerden en uygun şekilde yararlanmak ve çeşitli tüketim ürünlerini tek bir alışverişte alabilmek için, alışverişte niceliğe önem veren bu merkezlerin içinde sadece tüketim amacıyla bulunmakta ve insan ilişkilerini ikinci plana atmaktadır. Bu giderek insanların birbirinden uzaklaşmasına neden olmaktadır.

Bakkal kültüründeki kimi olanakların alışveriş merkezlerinde bulunmaması ise oldukça ilginçtir. Bakkallarda eskiden veresiye defterleri vardı fakat artık bu alışkanlık yok olmak üzere. İnsanlar gün geçtikçe alışveriş merkezlerinde daha çok vakit harcamaktadır.

Bütün bu olumsuz durumlar içinde bizleri daha çok rahatsız eden şey ise, yeni bir kuşağın sadece alışveriş düşüncesiyle hareket etmesidir. Bu da tüketim kültürünü temel sorunlardan biri yapmaktadır. İnsanların sadece tüketmeyi amaçladığı bir dünyada alışveriş merkezlerinin olumlu yanları bulunmasına rağmen sosyal ya da kültürel birçok değerin kaybedilmesi de üzücüdür.

Dipnot, Kaynakça ve Görsellere dergimizin birinci sayısı ile erişebilirsiniz.

Antropolojinin Fenomen Kavramlarından Büyü

Related posts

Leave a Comment