4. Sayı Yazıları

Malatr Lewifordun Kronikleri: Kuzeye Kaçış

Malatr Lewifordun Kronikleri: Kuzeye Kaçış

Yazar: Atheras (Bu yazı Gorgon e-Dergisi’nin 4. Sayısı’nda yayınlanmıştır.)

3.Çağ 18. Yıl

“Bu satırları size Maat’tan sonra en güvenli olan yer olan; kuzey batıdaki, Symalkas Cumhuriyeti’nden yazıyorum. Buraya varmam tam üç senemi aldı. Hâlâ olan biteni hatırlamıyorum ama başımdan geçenleri anlatmaya çalışacağım.”

Maat Limanı – Sabah

Arkama baktığımda harap olmuş bir şehir görüyordum ve çığlıklar duyabiliyordum sadece.

Bazen de kırmızı ve yeşil bir ışığın göğe ulaştığını… Ama yanımdaki bu garip bakışlı cücenin ya da bu öfkeli denizcinin kim olduğu konusunda hâlâ hiçbir fikrim yok. Limana vardığımızda o cüce bana “Al bunu, bu senin bu büyün beni ve türümü etkilemez. Senin türün benim yazdıklarımı okuyamaz da o yüzden yazmaya devam et.” dedi ve adının Choelke olduğunu söyledi. Dışlanmış bir kuzeyli cüce olduğunu ve şimdi onun atalarının topraklarına gideceğimizi söyledi. Sadece kafamı salladım ve onay verdim. Hiçbir şekilde güvende hissetmiyordum.

Öğlen

Gemiler şehirin limanında ufukta belirirken Choelke denizciye dönüp: “Gunvvard sanırım bütün şehir yok oldu. Ziyaret için kötü bir vakit seçmişin.” dedi. Derin bir iç çeken ve o sırada sadece şehire bakan denizci: “Babam bana -yok oluşlar efsanelere neden olur- derdi cüce efendi.” dedi. “Hem zaten iki gün batımına Ruth Limanı’nda oluruz. Orada bize sahip çıkacak biri olur mutlaka. ”dedi.

İkinci Günün Sabahı

Daha önce hayatımda hiç böyle korktuğumu hatırlamıyorum. Belki de Samis Denizi’ndeki fırtınalar yüzündendir. Gemi her an batacak sandım ve dün akşam hiç uyuyamadım.

Üçüncü Günün Sabahı

Sonunda Ruth Limanı’na vardık ama Gunvvard hiç hız kaybetmeden tekrar yola çıktı.

Tayfasına “Sadece çok gerekli olanları alın. Daha güneye de inmemiz lazım. Siz şimdi kuzeye gidin ve daha sonra geri dönün. Burası benim bıraktığım şehir değil, her yerde bizi korsanlık suçundan arıyorlar.” dedi.

O an zihnimde bir şeyler canlanır gibi oldu. Bu Kuzey Denizi’nin kahramanı Amiral Gunvvard mıydı? Onunla ilgili çok şey duymuştum. 10’lu Savaş Konsülü’ne katılan en son kişiydi ve Konsül’ün en genç üyesiydi.

Bir harita çıkardı ve devam etti: “Cüce Efendi sen ve Creothanos -üzgünüm eski dostum, artık bir malatr değilsin- yanınıza vereceğim 60 paralı asker ile birlikte kuzeye yaya olarak devam edeceksiniz bu noktadan sonra. Ruth ve Min-Ruth şehirleri arasını geçmek kolay olur ama Arivindim ve Lothras top- raklarının kuzey sınırında Dağ Kabileleri kol geziyor. Seghas limanına ulaşıncaya kadar işiniz çok zor olacak.” Ben de bu sırada bir gazeteye bakarken gör müştüm. 15 Yıl 10 Ay 7 Gün yazıyordu. Yani tam dört aydır denizdeymişiz. Ama en azından bundan sonra kesin bir gün anlayışı içerisinde olabileceğim.

O sırada Kaptan Gunvvard geldi. Sarı saçlarını ve kızıl sakalını kazımıştı. Yüzündeki savaş yaraları belli oluyordu. “Min-Ruth’taki Şarkılı Kapı’ya gidin. Orada sizi Kaplumbağa Bey’i sizi orada karşılayacak.” dedi.

Akşam

Gece Min-Ruth’taki Şarkılı Kapı’ya vardık. Buraya böyle demelerinin nedeni ise; rüzgar yüksek kulelerden geçtiğinde sanki şarkı çalıyormuş gibi gelmesiydi. Bazen çok ender olsa da yakındaki bülbüllerin sesini duyabiliyordunuz.

Yaşlı bir adamın uzun sakalı, yeşil tonlarında bir kıyafeti vardı. Bir araba ile bulunduğumuz yere geldi ve bize yaklaşıp “Merhaba gençler, sizi bir denizci göndermiş olmalı.” dedi.

Kaplumbağa kabuğundan yapılma sazını çıkardı. Choelke o an onun kim olduğunu anladı ve “Evet sanırım uzun bir yolumuz var ama diğerleri nerede?” dedi.

Sabah

Yaşlı adam ise: “Diğerlerini yoldan bulacağız. Saz çalıp, bir şeyler yapıp daha az dikkat çekeceğiz artık. Yoksa 60 kişi bu kapılardan asla geçemez.” dedi.

10. Ay 10. Gün

Kuzeyin bu kadar soğuk olacağını tahmin edemezdim. Choelke titrediğimi görmüş olmalı ki üzerime arkadan bulduğu bir kürk verdi. Bütün gece boyunca hiç at sesi duymamıştım ama epey bir yol almıştık. Ayı Düzlüğü adında bir kasabaya varmak üzereydik ve birden durduk.

“Hadi bakalım siz ikiniz içeri geçin. Biliyorsunuz insanlar size hazır değil henüz.” dedi ve Choelke’nin “Bu inanılmaz.” demesini duyabildim.

Öğlen

Öğlene doğru kasabaya vardık ve biraz yürüdük. Dinlenmek için Soged Tavernası’nda iki bira söyledik. Bu sırada Kaplumbağa Bey’i “Biz Hasad Taşkentli’yi arıyoruz.” dedi. O an ince, beyaz tenli ve kahverengi sakallı bir adam elindeki kemikten yapılma kamayı masaya attı.

Kendisinin o olduğunu söyledi. “Hasad Bey bizim kuzeydeki Seghas Limanı’na gitmemiz lazım. Bu yüzden de sizin ‘özel’ yeteneklerinize ihtiyacımız var. Koruma amaçlı olarak yolda bulacağımız bütün her şey grup arasında paylaştırılacaktır.” Adam biraz düşünmesi gerektiğini söyledi ve yanımızdan ayrıldı.

Biz de içkilerimizi bitirdikten sonra Soged’den ayrıldık ve kasabayı gezmeye başladık.

Kaynağı belli olmayan devasa bir çeşme, kızıla yakın bir renkte akıyordu ve insanlar buradan içiyordu. Surların bir kısmı mermer kaplamaydı. Hatta bir kulesi komple mermerden yapılmıştı. Kuzeyde her kasabada olduğu gibi çarşı bölgesi, demirciler, tahtacılar ve dabakçılar diye ayrılmıştı ama burada kimse bağırmıyordu.

Daha sonra tavernanın han kısmına geri döndük ve Hasadi’yi hala orada içerken gördüm. Tam biz yukarı çıkacakken o da bizi takip etmeye başladı ve koridorun diğer ucunda belirdi.

“Yarın sabah sizinle yola çıkarım ama yol tehlikeli olsa iyi olur.” dedi ve ortadan kayboldu.

Choelke, Kaplumbağa Beyi’ne dönüp “Bu adam tam olarak ne yapabiliyor?” dedi.

Kaplumbağa Bey’i sadece basit ve çeşitli büyüler deyip geçiştirdi. Bu yaşlı ve gizemli adam bizden, daha doğrusu benden ne saklıyordu?

10. Ay 11. Gün

Sabah

Ayı Düzlüğü Kanırtılmış Kapı

Hasadi kapıda bekliyordu. “Nihayet gelebildiniz. Bozkır öğlen sıcak, akşam soğuk olur. Bir sonraki şehir 4 günlük uzaklıkta. Epey bir yolumuz var yani ama siz hiç erzak almamışınız.” dedi.

Kaplumbağa Bey’i erzakları onun temin edeceğini ve dört günlük mesafeyi üç günde gidebileceklerini söyledi. “Demek sen şu hafızasını büyü ile kaybeden komutansın. İyi bakalım, umarım sana Deniz Cadısı bir çare bulabilir.” dedi. Kimdi bu Deniz Cadısı? Ben cidden bir komutan mıydım?

 

 

Related posts

Leave a Comment