13. Sayı Yazıları

İşgal VII

İşgal

E-dergimizin 13. Sayısındaki tüm yazılar için tıklayınız

İşgal serisinin bir önceki bölümüne ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Drake T. Wolfgang

İşgal VII

Dünya’nın İşgalinin 2. Yılında – Zak’yah Gezegeni – Yeşil Kabile Merkezi

Sırtını yemişlerinin hırıltıları yeni başlamış ağaca yaslamış, önündeki araziye bakıyordu. Ormanlık ve bataklığa uzanan görüş açısının ötesini de görmeye çalışıyordu. Bataklığın sonundaki kardeş kabileden ya da ormanın öteki ucundaki yabanilerden herhangi bir ses ya da ışık gelmiyordu.

“Şenliğe başlamış olmaları gerekiyordu.”

Diğer kabilelerin nelerle ilgilendiğine dair hayaller kurup, onları içinde yaşarken omzuna dokunan bir pençe ile kendine geldi. Kafasını çevirdiğinde sırıtmakta olan arkadaşını gördü.

“Bae! Şenlikte de baskına uğrayacak değiliz ya! Çok şey kaçırıyorsun birader. Kızıl kabile kızları ziyarete gelmiş. Ufff!”

Konuşması sırasında gözleri sürekli büyüyüp küçülen ve sayısız mimik yapan arkadaşı Tould’du bu. Çok da uzun olmayan bir süredir tanışıyorlardı ancak son zamanlarda birlikte çıktıkları avlar ve inşaat işleri sebebi ile ikilinin arasında kardeşlik olarak sayılabilecek bir dostluk kurulmuştu.

“Zaten gözün hep kadınlarda. Başka işlerle uğraştığını pek görmüyorum bu aralar” diye sırıttı Bae, keskin dişlerini göstererek.

Tould onunla ağaca yaslanıp gökyüzündeki rengarenk yıldızları avucuna topluyormuş gibi bir hareket yaptı.

“Hayat amacımız bu değil mi kardeş? Ye, yat, çoğal. Basit ve etkili.”

Tould onun konuşmasına fırsat vermeyip karşısına geçti ve şenlik alanını işaret etti.

“Bu şenliklerin amacını ne zannediyorsun sen? Tanrılara ikrammış. Peh! Kim inanır buna? Amaç tamamen çiftleşmek!”

Bae onun anlatış tarzına ve mimiklerine gülmek istiyordu ama tanrılara yapılan şenliğe hakaret edilmesine de içten içe bozuluyordu.

“Bu yaptığın kardeşim… Hakaret biliyorsun değil mi?” dedi.

Kibarca uyarmak yolunu tercih etmişti.

Tould pençelerini arkasında birleştirerek emin adımlarla şenliğe doğru hareket etmeye başladı.

“Hakaret ya da değil. Önemli olan sonuçlar kardeşim. Şenlikte adaklar adanıp dualar edilip danslar sergilendikten sonra bütün bekarlar evine çift dönmüş olacak. Sen ona bak!”

Son kelimelerini söylerken elini havaya kaldırıp şıklatmıştı.

Baedhis kendisini hep sakin ama bir o kadar da yabani bulurdu. Tould ile olan arkadaşlığının da bu yüzden pekiştiğini düşünürdü. Tould onun zıttı olduğu kadar yaşamak istediği bir karakterdi de.

Bataklığın diğer ucundan yeşil hareleri görünen ateşin yansıması yüzüne vurunca, onların da şenliğe başladığını fark etti.

“En azından tek bir noktamız ortak.”

O da Tould gibi pençelerini arkasında birleştirerek kendi kabilesinin şenlik yerine doğru yola koyuldu.

Arkasında onu izlemekte olan bir gölge ile.

Şenliğin dua bölümü yeni bitmiş, şamanlar ateşlerden çeşitli gösteriler yaparak dans aşamasını hazırlıyordu.
Bae, Tould ile ateşin çevresinde kurulmuş çemberde kendilerine yer bulmuş, iki çember arkasındaki gölgesi ile gösteriyi izliyordu.

Şaman elinde tuttuğu torbanın iplerini sivri dişleri ile koparttıktan sonra pençesini içeri daldırıp toza dönüşmüş bir miktar bitki çıkarttı ve sallamaya başladı. Yüzlerce farklı renkte dağılan tozlar ilk önce çemberlere daha sonra ateşe en sonunda da şamanın yüzüne, yelesine ve pençelerine dokunuyordu. Sarmal şekilde etrafta gezen toz parçaları kendilerine ait bir zekaya sahiplermiş gibi davranıyordu. Şaman buna “arınma” halk ise “toz dansı” diyordu. Fakat tozun tek amacının gösteri olmadığı üçüncü çemberdeki gölgenin çığlık atarak ayağa kalkması ile anlaşıldı.

Şaman, çığlıklar içerisindeki kişiye doğru döndü. Baedhis’i bir gölge gibi takip eden bu kişi rengarenk parlıyordu ve pençesi ile yeleleri adeta ışık saçıyordu.

“Yabancı! Kafir!” diye bağırmaya başladı şaman.

Şamanın elindeki torba ile gölgeye doğru bağırması ve sürekli hakaret etmesi çemberdeki diğer kişileri de harekete geçirmişti ve istemsizce büyük bir korku ile herkes yerinden fırlamıştı. Bunlardan biri, hatta ilki Baedhis’ti. Fakat o diğerleri gibi korku ya da şaşkınlık içerisinde değildi.
Şamanın yakınına bir çırpıda giden Baedhis diz çöküp pençelerinden birini havaya kaldırıp diğerini yere vurdu.

“Özür dilerim efendim. İzin verin bizimle kalsın” dedi.

Şaşkınlıktan ne yapacağını bilemeyen şaman ilk önce çevresine göz gezdirdi ve harekete geçmesini anladığı an eğilip Baedhis’in yelesini tuttu.

“Bu kafirin burada olma sebebi sensin demek!” diye bağırdı.

“Farklı bir kabileden olması kafir olduğu anlamına gelmiyor!” diye karşılık verdi Baedhis yüzü hâlen yere bakarken.

“Kaldır kafanı da bir bak! Bütün kardeş kabileler burada. O kafir! Yabanilerden!” diyerek sesini yükseltti şaman.

“Kimseye bir zararı yok. Yabanilerden değil! En azından artık değil. İzin verin bizimle yaşasın.”

Şaman herhangi bir söz söylemeden öylece dururken, Baedhis’in yanında onunla birlikte dizlerinin üzerine çökmüş Tould’u fark etti. Tould sözlerine başlamadan önce Baedhis’e doğru kafasını yavaşça uzattı.

“Dışarıda ahlak bekçisi ama içeride türlü türlü oyunlar. Arkadaşın da tatlıymış. Kız mevzuları ha!”

Şaman bu sefer de Tould’u yakaladı.

“Sen ne fısıldıyorsun?”

Tould korkmuş gibi hareket ederek şamana gülümsemeye çalıştı.

“Hiiiç! Baedhis’i tanırım. Kimseye zararı olmamıştır. Yanlış arkadaşlık kurmuş olabilir. Ama en azından bir şans verin.”

Şamanın ikna olmadığını fark edince sesini kısma gereği duydu.

“Çadırınız yıpranmış diye duydum. Soğuk alıyormuş. Bataklık ötesinden çok güzel kumaşlar getirttim. Tavsiye ederim! “

Göz bebekleri bir anda büyüyen şaman sinirle Tould’a bakmaya başladı.

“Sen bana neler diyorsun öyle! Densiz!”

Tould gülümseyerek göz kırptı ve fısıldamaya devam etti.

“Bedava ama.”

Yapılacak tadilatın bedava olduğunu duyan şaman Tould’u bırakıp gülümsemeye başladı ve kabile halklarına doğru kollarını kaldırdı.

“Madem çocuklarımız bir zararı yok diyor. Onlara güvenmekten başka çaremiz yok. Bizi hayal kırıklığına uğratmazlar umarım.”

Son kelimelerinde Tould’a bakıyordu. Tould da ona anlaştık anlamında göz kırpıp Baedhis’i yerden kaldırdı ve renkleri solmakta olan gölgeye doğru çekiştirmeye başladı.

“Danslar başlamadan kız arkadaşını alıp uzaklaşalım buradan. Merak etme birazdan her şeyi unutmuş olurlar. Bunu da konuşacağız elbet!”

Baedhis’i çekiştirerek götürmekte olan Tould olanlara anlam verememiş olan yabani kızı da pençelerinden yakaladığı gibi alandan uzaklaştırdı. İkisi Tould’a itiraz etmeye çalışmasına rağmen Tould onlara aldırış etmeyerek şenlikten olabildiğince uzağa götürüp yakalarını bıraktı.

“Şenlik bitene kadar ortalıkta görünmeyin. Sonrasında ise… Sonrasına bakarız.”

Tould arkasını dönüp şenlik alanına doğru ilerlemekte iken durup pençelerini kaldırdı ve Baedhis’e doğru seslendi.

“Unutma! Bu durumu konuşacağız!”

Baedhis alana doğru gitmekte olan Tould’a baktı. Diyecek bir şey bulamayınca da dönüp yabani kabilenin üyesi olan kıza baktı.

“Yalnız kaldık…” diyebildi sadece. Kız ise ona gülümsemekle yetindi.

Baedhis o an kızın pençesinden tutup tepeye götürmeyi ve şenlik bitene kadar birlikte yıldızları izlemeyi düşündü. Ancak onun vereceği tepkiden korkup vazgeçti.

Kız onun kadar korkak ya da çekingen davranmamıştı;

“Tepeye gidelim mi?”

Baedhis’in aklındaki soru kendisine yöneltilince sadece başını sallamakla yetindi. Heyecanını gizlemenin en kolay yolunun bu olduğunu düşünmüştü. Pençesini uzatıp tepe patikasını işaret ettiği anda şenlik alanından bir patlama sesi geldi. İkisi birden dönüp alana baktıklarında mavi bir ışığın parladığını gördüler. Işığın görüntüsü çığlık ve kükreme seslerini de beraberinde getiriyordu.

 

İşgal serisinin bir önceki bölümüne ulaşmak için tıklayınız.

 

İşgal İşgal İşgal İşgal

Related posts

Leave a Comment