Bellerophontes
Bu yazı e-dergimizin 11. Sayısı içerisinde yer almaktadır.
Yazar: Kübra Karaköz[1]
Tarihte Melankolik Bir Kişilik: Bellerophontes
Ruh sağlığı, sağlıklı yaşamın en önemli etmenlerinden biridir. Günlük hayatta meydana gelen ufak değişimler yaşam kalitesini etkilemektedir. Yaşamımız, ruhumuz ve değerlerimiz benliğimizle şekillenmektedir. Özmen’in de belirttiği gibi “İnsan, kronolojik ve nedensel mantığa tabi olmayan bir zaman diliminde yaşar” (Özmen, 2017: 19). Öyle ki insan, hayatı boyunca da değer verdiği etmenlerin etrafında yaşamaya devam eder. Bu etmenler zaman içerisinde yok olduğunda yahut değiştiğinde, insanın içsel benliğinde sorgulamalar ve eksiklikler ortaya çıkar. İnsan, artakalan boşlukları da “nedenler” ile doldurmaya çalışır. Kayıplardan kaynaklı içsel hesaplaşma, yaşamın bütününe hâkim olmaya başladığında ise karmaşık bir duygu durumu ortaya çıkar: melankoli. İnsanlık, çağlar boyunca bu dalgalanmalar içerisinde belki de en çok melankoliyle karşılaşmış, nedenleri ve çözümleri üzerinde durmuştur.
Resim 1: Melancholicus – Jacques de Gheyn II – Hollanda – 1596–97 – Kaynak
Melankoli pek çok disiplinde kullanılan yan anlamıyla beraber birçok tanıma sahiptir. Modern anlamı, bireyin ruh hâlinde meydana gelen; temellerinde huzursuzluk, güven sorunu, kriz, belirsizlik, pişmanlık ve duygu karmaşası yatan; hüzün duyguları, ilgi kaybı, haz alamama, özgüvenin azalması, öz suçlama ve pişmanlıklara gömülme gibi belirtiler gösteren depresyon durumu olarak kabul edilir (Budak, 2005: 498). Bunun yanında “kara sevda” ve “kara safra” olarak da adlandırılmıştır (Bakırcıoğlu, 2012: 828). Bu şekilde adlandırılmasının yegâne sebebi ise melankoli kelimesinin Eski Yunancada Melankholia’nın (μελανχολια), kara anlamındaki melas (μελαινα) ile khole (χολη) yani safra kelimelerinden türemiş olmasıdır (Diderot, 2009: 308). Melankoliyi oluşturduğu düşünülen bedensel sıvı da kara safra olarak nitelendirilmiştir (Özgen, 2006: 9). Kara safranın sadece melankoliye değil; deliliğe de neden olduğu düşüncesi özellikle Orta Çağ’a kadar var olmuştur (Földenyi, 2016: 103).
Eski Yunan’da zevk veren, mutluluğu tetikleyen nesnelerin ve aşk hissinin yitiminin, yaşam enerjisinin bitmesine neden olacağına inanılırdı. Ruh, bu kayıp içerisindeyken beden de çevreden soyutlanmaya başlardı. Melankolik bir ruh hâlindeki birey, kendini dış dünyadan hem soyutlar hem de hayata dair yeni arayışlar edinmesi için bir “neden” arayışına sürükler. Eski Yunandaki edebi eserlerde, kahramanların belli dönemlerde melankolik bir ruh hâline büründüğü görülmektedir. Melankoli yalnızca Eski Yunan’da değil daha sonra, Latin Yazarlar tarafından da kullanılan ve ele alınan bir konu olmuştur. Araştırmacılar her ne kadar melankolinin temellerini Eski Yunan ve Roma’da arasalar da bu ‘ruhsal durum’ çok daha eski dönemlerden beri bilinen ve üzerinde durulan bir konu olmuştur.
Eski Çağ’dan günümüze ulaşan metinlere baktığımızda, melankoli ve melankolik unsurların yer aldığı görülmektedir. Ruhsal bir sancı olarak nitelendirilen melankoli Mezopotamya, Mısır ve Anadolu’da yaşamış hekimleri, büyücü hekimleri ve hatta rahipleri uğraştırmış bir hastalıktır. Çağın hekimleri ruh ve beden hastalıklarını “Ira deorum” yani tanrısal öfke olarak nitelendirmiştir (Demirci, 2013: 14). Tanrısal öfkeden kaynaklı hastalık ve doğal afetlerden çekinen Hititlerde, ruhsal hastalıklar tanrılardan kaynaklanmaktaydı. Hitit dilinde ruh hastalıklarını spesifik olarak tanımlayan herhangi bir kelime bulunmamasına rağmen, çağın tıbbi bilgileri doğrultusunda ruhsal hastalıklara karşı bilinçli bir yaklaşım içerisinde oldukları söylenebilir (Ünal, 1992: 496). Hitit metinlerindeki Prens Kantuzzili’ye ait dualarda, içinde bulunduğu durum yüzünden değişen ruh hâli tanrılara olan yakarışlarında görülmektedir (Singer, 2002: 31-33; Mazoyer, 2007: 317-320; Ünal, 1980: 481-484):
Bak! Kral sana nasıl yalvarıyor,
Eğer babası onu kötülerse sakın dinleme!
Eğer anası onu kötülerse sakın dinleme,
Eğer kardeşi, kız kardeşi, akrabaları onu kötülerse sakın dinleme!
İyi gözlerini indir! Ben, senin en iyi kulundum.
Ben yemin edip de yeminimi bozmadım.
Tanrım için kutsal olup da bana yasak olan hiçbir şey yemedim.
Ve vücudumu böyle kirletmedim.
Ne bir öküzü ahırından,
Ne bir koyunu ağılından ayırdım.
Ekmek bulduysam ekmeği yalnız başıma yemedim.
Su bulduysam suyu yalnız başıma içmedim.
Tanrım ben ne hata yaptım? (CTH 373 KUB 30.10 a.y. III, IV 19-27).
Hitit Prensinin, yaşadığı karamsar ruh hâlinden dolayı tanrıları sorumlu tuttuğu ve yine onlardan yardım istediği açıktır. Şahsın melankolik ruh hâlinde olduğu Hitit metinlerindeki veriler, Eski Yunan’daki kadar net ve keskin değildir. Ayrıca ruh hâlinin bilinçli bir şekilde edebi eserlere aktarılması açısından Eski Yunan metinleri bu konuda daha temeldir. Ruh bilimciler tarafından kabul edilen en eski belgeler Eski Yunan’a tarihlenmektedir. Yazılı belgelerde yer alan betimlemeler en eski Homeros destanlarında görülmektedir. Bu açıdan Homeros destanları ve Yunan mitolojisi “ruhbilim” çalışmalarında kabul edilen en eski yazılı kaynaktır (Teber, 2001: 79). Tıbbın mitolojik dönemi olarak adlandırılan döneme ait Homeros destanlarında, melankoli terim olarak geçmez. Bazı kahramanların davranışlarında mizaca örnek sayılacak durumlar bulunmaktadır. Bu kahramanlar, Homeros destanlarında kötü kader, demon ve tanrısal gazaba uğradığından dolayı melankoli özellikleri göstermektedir (Teber, 2001: 80).
Bellerophontes’in Melankolisi
Homeros’un melankolik kahramanlarından biri, İlyada Destanı’nda anlatılan Bellerophontes’tir. Araştırmacılar tarafından Eski Yunan kaynakları en eski kaynak olarak kabul edildiği için araştırmacılar Bellerophontes’i, yazılı tarihin tespit ettiği en eski melankolik kişilerden biri, ilk arketip kabul etmektedir (Teber, 2001: 80). Bellerophontes, Korinthos kralı Glaukos’un iki oğlundan biridir. Kendisi Poseidon soyundan gelirken, kardeşi ölümlü Glaukos’un oğludur. Aynı zamanda Sisyphos ’un torunudur. Dedesi Sisyphos, kurnazlığı ile ünlü bir kraldır. İşlediği suçlar nedeniyle Zeus tarafından iki kez cezalandırılmıştır. Ölüm tanrısı Thanatos, onu Hades’e göndermesi için görevlendirirken o, Thanatos’u tutsak etmiştir. Ölüm tanrısının kaybolması insanların ölmemesini beraberinde getirmiş, Zeus onu cezalandırmak için Thanatos’a kurban olarak vermiştir. Ancak Sisyphos, kurnazlığı sayesinde kaçmış ve en nihayetinde Zeus onu sonsuza dek Ölüler Diyarında terk etmiştir. Sisyphos Ölüler Diyarında, bir kayayı yokuş yukarı çıkarmak ve zirveye ulaştığında, bunu tekrarlamak döngüsü ile cezalandırılmıştır (Gürel, 2007: 562):
Sisyphos’u gördüm işkenceler çekerken;
Yakalamış iki avucuyla kocaman bir kayayı,
Habire itiyordu onu bir tepeye doğru,
İşte kaya tepeye vardı varacak, işte tamam,
Ama tam tepeye varmasına bir parmak kala,
Bir güç itiyordu onu tepeden gerisin geri,
Aşağılara yuvarlanıyordu,
Baş belası kaya,
O da yeniden itiyordu kayayı, tekmil kaslarını gere gere
Kopan toz toprak habire aşarken başının üstünden,
O da durmadan itiyordu kayayı, kan ter içinde (Homeros, 1971: 450).
Bellerophontes de dedesi gibi tanrısal bir cezaya çarptırılmıştı. Tanrısal cezaya niçin çarptırıldığı Homeros’un eserlerinde açıkça ifade edilmez. Genel kanıya göre Bellerophontes yürekli, onurlu ve erdemli bir insandır. Ancak Hipponoes, kardeşi Belleros ile ormanda avlanırken Belleros’u istemeden de olsa bir kaza neticesinde öldürmüştür. Sonrasında da “Belleros’u yiyen, öldüren” anlamında kendisine “Bellerophontes” adı verilmiştir (Avşaroğlu, 2005: 48). Bellerophontes, kardeşinin ölümünden sonra vicdan azabından delirerek ülkesinden kaçmak zorunda kalmış ve Argos Kralı Proilas’ın yanına sığınmıştır. Bellerophontes, geçmişini bırakıp yeni bir hayata başladığını düşünse de kaderi ona yeni oyunlar hazırlamıştır.
Resim 2: Sisyphos Tasviri – Amphora – Siyah Figür Seramiği – Arkaik Dönem – Kaynak
Bu oyun, yanına sığındığı Kral Proilas’ın tanrısal karısı Antenia’nın, Bellerophontes’i görür görmez ona âşık olmasıdır. Öyle ki kraliçe, Bellerophontes ile beraber olmak istemiş; ancak Bellerophontes yasak olan bu aşka kayıtsız kalmış ve kraliçeyi reddetmiştir. Antenia bu kızgınlık ve hayal kırıklığıyla kocası Kral Proilas’a, Bellerophontes’in zorla kendisiyle beraber olduğu yalanını söylemiştir. Kraliçe bu küçük düşürücü durumdan dolayı çok üzüldüğünü anlatır ve Proilas’tan, Bellerophontes’i öldürmesini ister. Proilas ne kadar öfkelense de Bellerophontes’i kendi himayesindeyken öldürmeye yanaşmaz. Ne yapacağını bilemeyen kral, onu Likya’ya, Kraliçe Antenia’nın babasının yanına göndermiştir:
At besleyen Argos’un bir bucağında Ephyre ili vardır,
Aiolos oğlu Sisyphos yaşadı orada,
İnsanların en kurnazıydı o,
Bir oğlu oldu, Glaukos’tu adı;
Bellerophontes doğdu ondan sonra,
Glaukos’un kusursuz oğlu.
Erkeklik, güzellik bağışladı tanrılar ona,
Ama Proitos geçirdi gönlünden kötü şeyler,
Kendisi ondan daha güçlüydü,
Sürdü onu Argoslular arasından;
Zeus almıştı Bellerophontes’i Proitos’un eli altına.
Tanrısal Ateina, Proitos’un karısı yanıp tutuşuyordu.
Bellerophontes’le diyordu gizlice bir sarmaş dolaş olsam,
Ama birazcık olsun kandıramadı onu,
O sıra aklı başındaydı Bellerophontes’in.
Kadın bir yalan attı Kral Proitos’a dedi ki:
‘Bellerophontes’i öldürmezsen lanet sana,
O benim zorla koynuma girmek istedi.’
Böyle dedi o, kralı birden öfke kapladı.
Ama saygı besliyordu yüreğinde,
Bellerophontes’e kıyamadı.
Gönderdi onu Likya’ya,
Eline uğursuz işaretler verdi,
Üst üste kaplanan bir levhaya
Yazdı bir sürü ölüm yazıları.
Kayınbabasına göstermesini buyurdu.
Böylece yok olacaktı (Homeros, 1993: 177-179).
Resim 3: Bellerophontes, Hatay Arkeoloji Müzesi, Harbiye, 2. yüzyıl – Kaynak
Proilas onu kendi öldürmese de elinde “Bu mektubu getiren kişiyi bu dünyadan kopar; o ki karıma yani senin kızına tecavüz etmek istedi.” yazılı bir mektupla Bellerophontes’i, Antonia’nın babası Likya Kralı Iobates’e göndermiştir. Bellerophontes, kendisini bekleyen sondan habersiz Likya’ya doğru yola çıkmıştır. Ksanthos Nehri’nin kenarına geldiği zaman Iobates, onu sevgiyle karşılamıştır. Dokuz gün boyunca misafir etmiş ve dokuz inek kurban etmiştir. Sonuncu gün Bellerophontes, mektubu Iobates’e teslim etmiştir. Mektupta yazanlar karşısında şaşıran kral Bellerophontes’e zarar vermek istememiştir. Fakat yaptığının bedelini ödemesi gerekmektedir. İhtiyar kral misafirini öldürmekten çekindiği için onu başı aslan, vücudu keçi, kuyruğu yılan ve ağzından alevler püskürten Khimaira’yı öldürmesi için görevlendirmiştir (Avşaroğlu, 2005: 48):
Engin Likya’nın kralı onu saydı.
Ağırladı onu tam dokuz gün,
Dokuz tane öküz kurban etti.
Gül parmaklı şafak görününce onuncu gün,
Bellerophontes’e sordu,
Damadımdan getirdiğin işaret hani, dedi.
Alır almaz damadının işaretini,
Buyurdu önce, azgın Khimaira’yı öldürmesini;
Tanrı soyundandı o, insan değildi,
Önü aslan, arkası yılan, ortası keçiydi,
Yıldırımlı nefesiyle kötü soluyordu.
Bellerophontes uydu tanrıların isteğine (Homeros, 1993: 177-179).
Resim 4: Bellerophontes’in Pegasus ile Khimaira’yı Öldürme Sahnesi – J. Paul Getty Müzesi, Lakonia Siyah Figür Seramiği – Kylix – Boreads Ressamı – MÖ 570 – 565 – Kaynak
Khimaira’yı öldürmesi gereken Bellerophontes’in bu işi nasıl, ne şekilde yaptığına ise Homeros’un eserinde değil Hesiodos’un Thegonia eserinde yer verilmiş; Bellerophontes, Khimaira’yı öldürmek için kanatlı at Pegasus’tan yardım almıştır:
Ekhidna’dan sonsuz ateşe üfleyen Khimaira doğdu.
Korkunçtu, büyüktü, güçlü ve iriydi.
Üç de kafası vardı,
Sert bakışlı aslan kafasının yanında,
Keçi, yılan ve ejderha kafaları da vardı.
Pegasus ile cesur Bellerophontes
Onu yenmeyi başardılar (Hesiodos, 2000: 72).
Resim 5: Khimaira Tasviri, Kırmızı Figür Seramiği, MÖ 350-340, Louve Müzesi, Kaynak
Diğer bir anlatıya göre ise Bellerophontes, Korinthos’ta bir çeşmede su içtiği esnada kanatlı atı bulmuş, sırtına binip doğrudan Khimaira’yı öldürmeye gitmiştir (Erhat, 1972: 76). Homeros’a göre Khimaira’yı öldürmesine rağmen Kral Iobates ona çeşitli görevler vermeye devam etmiştir. Onun Solymalar ile mücadele etmesini istemiştir. Bölgenin en savaşçı kabilesi olan Termessoslu Solymaların ardından onu Amazonların üzerine göndererek ölmesi için çabalamıştır. Bellerophontes’in, girdiği tüm savaşları kazanmasının ardından Iobates, kendi ordusunu göndererek Likya’da ona pusu kurmuştur. Fakat Bellerophontes bu saldırıdan da kurtulmuştur:
Çarpıştı sonra ünlü Solymalarla.
Girdiği savaşların bu en çetiniydi.
Erkek gibi Amazonları öldürdü sonra.
Dönüşünde kral
ona zorlu bir tuzak kurdu:
Engin Likya’dan en iyi yiğitleri
Seçti gönderdi pusuya,
Ama onlar bir daha
dönemediler evlerine,
Kusursuz Bellerophontes
öldürmüştü hepsini (Homeros, 1993: 177-179).
Resim 6: Bellerophontes ve Pegasus Heykel Grubu, Aphrodisias Müzesi, Kaynak
Iobates, Bellerophontes’in tanrılar soyundan geldiğini, Antonia’nın yalan söylediği anlar ve onu kendisine bağlayabilmek için kızıyla evlendirir (Seven, 2018: 36):
Kral da anladı onun tanrı soyundan olduğunu,
Alıkoydu orada, verdi kızını,
Bütün krallık onurlarını bölüştü,
Likyalılar da ayırdılar bahçelik, buğdaylık bir tarla,
Ayırdılar en büyük en güzel toprağı.
Karısı üç çocuk doğurdu bilgili Bellerophontes’e:
İsandros, Hippolokhos, Laodameia.
Akıllı Zeus, koynuna girdi Laodameia’nın.
Laodameia, doğurdu tanrıya denk tunç silahlı Sarpedon’u (Homeros, 1993: 179).
Mitosa göre Bellerophontes’in çocukları olmuş, Likya’da onurluca yaşamaya başlamıştır. Soyundan da birçok kahraman yetişmiş; Bellerophontes’in kızı Laodameia, Likyalıların başında Troya’da savaşan Zeus’un oğlu Sarpedon’un annesidir (Erhat, 1972: 77). Yaşadıklarının geride kaldığını düşünürken Bellerophontes’in mutluluğu kesintiye uğrar. Homeros neden belirtmemekle birlikte bir gün tanrıların artık Bellerophontes’ten tiksindiğini yazar:
Ama bir gün tanrılar tiksindi Bellerophontes’ten,
Aleion ovasında kaldı o tek başına,
İnsan uğrağından uzakta yedi kendi kendini (Homeros, 1993: 179).
Bellerophontes’in neden terk edildiği Homeros’ta belirtilmez. Genel düşünce onun, tanrıların düzeninden kuşku duymaya başladığı için yalnızlıkla cezalandırılmış olduğudur (Seven, 2018: 36). Bellerophontes, tüm tanrılardan nefret eder ve onların düzenin yıkmaya çalışır. Kanatlı at Pegasus’a binerek onu Olympos Dağı’na sürer. Yaptığından ötürü Zeus öfkelenir. Bellerophontes’i gökten aşağı atar. Kilikya’da bir bölge olan Aleion ovasına düşen Bellerophontes kader ve acı içinde yaşamaya başlar (Erhat, 1972: 77).
Mitos içinde Bellerophontes’in kardeşini öldürmesinden kaynaklı günahkârlığı, kimse tarafından istenmemesi, tiksinilmesi ve yalnızlığa mahkûm edilerek cezalandırılması oldukça önemlidir. Çünkü tanrısal yaşama baş kaldırdığı için melankolik bir yaşama maruz bırakılmıştır (Seven, 2018: 36). Teber’e göre bu melankolik bir mizaçla direniş, karşı koyma ve başkaldırı arasında kurulan bir ilişkidir (Akt. Özgen, 2006: 11):
Bellerophontes’in bu tavrı, insanın tanrıların boyunduruğundan kurtulma ve özgürleşme çabasının ürkütücü bir örneğidir. Ve melankoli, daha Homeros destanlarından bu yana, tanrısal düzenlere başkaldırmaya çalışan insanların yazgısını sergiler bir anlamda. Bellerophontes, insanı tanrılara tutsak eden yazgıdan kurtarmaya çalışmış ve -ayrıca sıradan- insanlar tarafından da terk edilmiştir… Bellerophontes’in durumu, olağan üstü insanlara özgü bir davranışı ve gene olağanüstü insanlara özgü bir yaşam tarzına mahkumiyetini göstermiştir. Bu serüven, melankolinin tek nedeni olmasa da en önemli bir nedeni üzerine ciddi ipuçları verebilmektedir (Teber, 2001: 82).
Resim 7: Bellerophontes, Pegasus ve Athena Savaş Sahnesi Freski, Lucius Betucius’un Evi, 1. yüzyılın ikinci yarısı, Pompei Arkeoparkı, Kaynak
Bellerophontes hikâyesinde, Eski Yunan’da melankolinin işlenen bir suçtan günahtan ötürü tanrılar tarafından verilen bir cezalandırma olduğu açıktır. Eski Çağ ve Antik Dünya’da hastalıkların tanrısal öfke ile ilişkilendirilmesinin mitolojiye yansıması olan Bellerophontes’te yalnızlık ve melankoli paralel duygulardı. Kara safranın öfkeli bir tanrının cezalandırdığı kahraman hastalığı olarak kabul edilmesi de mitolojide görülen başka bir metafordur (Binkert, 1999: 104). Antik Yunan trajedilerinde kahramanlar melankolik bir tutum içindedir (Akın, 2014: 162). Davranışlarındaki hezeyanlar, aşırılıklar, öfke ve tutarsızlıklar ruhsal olarak çalkantı ve kararmaların dışavurumudur.
Kahramanlar, olağanüstü güç ve kabiliyetlerine rağmen duygusal değişimlere sahipti. Değişen duyguları, tavırlarına ve karakterlerine onların iradesi olmaksızın yansımaktaydı. Bazen her ne kadar tanrısal olsalar ve yiğitçe savaşsalar da bir gün sebepsizce kaderleri tarafından terk ediliyorlardı. Onurlu, erdemli ve görkemli yaşantıları geçmişlerinde kalan boşlukları doldurmaya yetmiyordu. O boşluk belki de en mutlu zamanlarında onlardan habersiz, üstü kapalı büyüyordu. Bu açıdan bakıldığında kahramanlar, mitolojik karakter olmaktan öteydi. Onlar hayatın tam içerisinde, tanrılar tarafından kaderleri kutsanmamış, insanların melankolik duygularına dahi ışık tutan birer yansımaydı…
Dipnotlar
[1] Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Eskiçağ Tarihi Bölümü, Doktora Öğrencisi, karakozkubraa@gmail.com
Kaynakça
Akın, Haydar (2014). Antikçağ’dan Yeniçağ’a Delilik, Melankoli ve Cinlenme Avrupa’da Aykırı Olma Halleri Üzerine Tarihsel Bir İnceleme, Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Avşaroğlu, Nadir (2005). “Mitoloji ve Madencilik II”, Maden Mühendisleri Odası Dergisi, 48- 53.
Bakırcıoğlu, Rasim (2012). Ansiklopedik Eğitim ve Psikoloji Sözlüğü. Ankara: Anı Yayıncılık.
Binkert, Dörthe (1999). Melankoli Kadındır, (çev.) İlknur İgan, İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Budak, Selçuk (2005). Pskikoloji Sözlüğü. Ankara: Basım, Bilim ve Sanat Yayınları.
Demirci, Kürşat (2013). Eski Mezopotamya Dinlerine Giriş Tanrılar, Ritüel, Tapınak. İstanbul: Ayışığı Yayınları.
Diderot, Denis (2009). “Melancholie” The Encyclopedia of Diderot & d’Alembert Collaborative Translation Project: 308- 311.
Emre, Ahmet Cevat (1971) (çev). Homeros Odysseia, 3. Baskı, İstanbul: Varlık Yayınevi.
Erhat, Azra (1972). Mitoloji sözlüğü. İstanbul: Remzi Kitapevi.
Erhat, Azra- A. Kadir (çev) (1993). Homeros İlyada. İstanbul: Can Yayınları.
Földényi, László F. (2016) Melancholy, (çev) Tim Wilkinson, New Haven: Yale University Press
Gürel, Emet- Canan Muter (2007). “Psikomitolojik Terimler: Psikoloji Literatüründe Mitolojinin Kullanılması”, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 537- 569.
Hesiodos (2000) Theogonia., Akderin, Furkan (çev), İstanbul: Say Yayınları.
Mazoyer, Michel- Jacques Freu (2007). Les Debuts du Nouvel Empire Hittite: Les Hittites et Leur Historie. Paris: L’Harmattan,
Özgen, Ahmet Burhanettin (2006). Karanlığın Aydınlığı: Melankolinin Tarihsel, Psikanalitik, Sosyolojik ve Felsefi Boyutları Üzerine Bir Araştırma. Yüksek Lisans Tezi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Özmen, Erdoğan (2017). Vazgeçemediklerinin Toplamıdır İnsan, Yas, Melankoli, Depresyon. İstanbul: İletişim Yayınları.
Seven, Rumeysa (2018). “Antikçağ Mitolojisinde Melankoli”, Iğdır Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 11, 31- 53.
Singer, Itimar (2002). Hittite Prayer. Atlanta: Brill,
Teber, Serol (2001). Melankoli, “Normal Bir Anormali”. İstanbul: Say Yayınları.
Ünal, Ahmet (1980). “Hitit Tıbbının Ana Hatları” Belleten, 44 (175), s. 475- 496.
Ünal, Ahmet (1992). “Parts of trees in Hittite according to an Medical Incantation (KUB 43.62)” Ed. Heinric Otten, Hayri Ertem, Ekrem Akurgal, Aygül
Süel, Hittite and Other Anatolian and Near Eastern Studies in Honour of Sedat Alp, Ankara: Anadolu Medeniyetleri Araştırma ve Tanıtma Vakfı, 1992, 493-501.
İnternet Kaynakları
Bellerophontes, Pegasus ve Khimaira, Theoi, https://www.theoi.com/Gallery/M14.1.html
Bellerophontes, wikipedia, https://tr.wikipedia.org/wiki/Bellerophontes
Khimaira, wikipedia, https://tr.wikipedia.org/wiki/Kimera
Melancholicus, Metropolitan Museum https://www.metmuseum.org/art/ collection/search#!?q=Jacques%20de%20Gheyn%20II&perPage=20&sortBy=Relevance&offset=0&pageSize=0
Bellerophontes, Pegasus ve Athena Savaş Sahnesi Freski, epodreczniki,
http://ancientrome.ru/art/artworken/img.htm?id=8320
Siyphos Tasviri, Theoi https://www.theoi.com/Gallery/K14.8.html
11. Sayımızdaki tüm yazılarımızı incelemek için tıklayınız.