Tarih

Tarasca Uygarlığı

Tarih Yazılarımız için Tıklayınız

Yazar: Mark Cartwright
Çevirmen: Defne Yıldırım

 

Tarasca Uygarlığı

 

Tarasca İmparatorluğu Haritası. Kaynak

 


Kendi dillerinde Purépecha olarak da bilinen Tarasca uygarlığı, Batı Meksika’da egemenlik kurmuştur. İnşa ettikleri bu güçlü imparatorluk, Klasik-Sonrası dönemin diğer güçlü Mezoamerikan (Meksika ve Orta Amerika) devleti olan Azteklerle doğrudan çatışmaya zemin hazırlamıştır. Tarasca devleti, Pátzcuaro gölü havzasındaki Tzintzunzan başkenti ile Aztek devletinin sadece yarısına tekabül eden 75.000 kilometre karelik bir alana hakimdi.

 

Kültürel Kökenler

Tarasca uygarlığının tarihi hem arkeolojik hem de yerel sözlü kaynaklardan edinilen bilgilerle  derlenmiştir. Bilhassa MS 16. yüzyılın ortalarında Fransiskan rahibi Jeronimo de Alcala tarafından yazılan Relación de Michoacán önemli bir kaynaktır. Tarascalılar, kültürlerini kendilerinden önce gelen Bajio ve Michoacan kabilelerine borçlu olsalar da Purépecha kültürünün iki bin yılı aşkın bir tarihi vardır. Zacapu, Cuitzeo ve Patzcuaro (modern Batı Meksika) göllerinin etrafında, ismi “balığı olanların yeri” anlamına gelen, merkez ve kuzey Michoacan’da konuşlanmışlardı. Purépecha toplumu, geç klasik-öncesi dönemden (MÖ. 150- MS.350) klasik-sonrası dönemin ortalarına kadar (MS. 1000/1100- MS. 1350), sosyal tabakalaşma ve yüksek siyasal merkeziyetciliği ile son derece karmaşık bir kültür haline gelmiştir. Relación’a göre Chichimec kökenli Wakúsecha bölgedeki en önemli kabileydi. MS. 1325’te kabilenin lideri Taríakuri, Pátzcuaro civarında ilk başkenti kurmuştu.

Tarasca devletinin hükümdarlığı altında olan bölgenin sınırları geçmişse kıyasla artık iki katına ulaşmıştı. Buna bağlı olarak çömlekçilik gelişmiş; mısır, obsidyen ve bazalt gibi hammaddelerin üretimi ve ticareti artmıştı. Pátzcuaro gölünün su seviyesinin yükselmesi, göl seviyesine yakın birçok bölgenin terk edilmesi ve kaynaklara ulaşım için rekabetin kızışması anlamına geliyordu. Bu durum Zacapu’nun yüksek kesimleri için de geçerliydi. Nüfus yoğunluğu büyük ölçüde artmıştı ve 20.000 kişi yalnızca 13 bölgelik bir alanda yaşıyordu. Bu dönemde bölgesel rekabette artış ve yönetici katmanı içerisinde genel bir istikrarsızlık olmasına rağmen Tarasca devletinin temelleri çoktan atılmıştı.

 

Tzintzúntzan

Bu bağlamda, MS.1350-1520 yılları arasında, Tariacuri dönemi olarak da bilinen klasik-sonrası dönemden itibaren Pátzcuaro gölünün kuzeydoğu kolunda bulunan Tzintzúntzan hem Tarasca devletinin en büyük yerleşim yeri hem de başkentiydi. Tarascalılar son derece merkezileştirilmiş ve hiyerarşik  bir siyasal sistem ile yönetiliyorlardı. Gölün etrafında doksandan fazla site bulunmaktaydı. MS. 1522’den itibaren havzada yaşayan nüfus 80.000’e kadar yükselirken, Tzintzúntzan’da nüfus 35.000 civarıydı. Tarasca devletinin başkenti; idari, ticari ve dini merkez olmasının yanı sıra Kral Or Kasonsí’nin de tahtına ev sahipliği yapmaktaydı. Bu kadar büyük bir nüfusun yerel tarıma bağlı geçiminin sürdürülebilir olması için sulama ve arazi düzenleme (teraslama) çalışmaları kapsamlı bir şekilde yürütülüyordu. Yine de önemli mal ve malzemelerin ticaretinin yapılması her daim gerekliydi.

Yerel market ağı ve vergi sistemleri sayesinde temel malların yeterli miktarda olup olmadığı anlaşılırdı. Aynı zamanda talepleri karşılayabilmek için sürekli hazırda çömlek malzemeleri, deniz kabukları, metaller (özellikle de altın ve gümüş külçeler) ve işçi bulunurdu. Bu yoğun pazar yerlerinde meyveler, sebzeler, çiçekler, tütün, hazır gıdalar, el işi malzemeler ve bronz alaşım, obsidyen ve bakır gibi ham maddeler alınıp satılırdı. Devlet, madencilik ile hem Balsas Havzası hem de Jalisco’daki altın ve gümüşün eritilmesini kontrol ederdi. Bu değerli madenlerden üretilen mallar muhtemelen Tzintzúntzan Sarayında ikamet eden usta zanaatkarların eserleriydi. Güneydoğu ve batı bölgelerinde bağımsız altın ve gümüş üretimine dair bazı kanıtlar bulunmaktadır. Bu kanıtlar ikincil ve üçüncül idari merkezlerdeki bulgularla da uyumludur. Ek olarak, Tarascalılar kendilerine yakın yerlerden pamuk, kakao, tuz ve egzotik tüyler elde ederlerdi. Topladıkları yerel haraçlar vasıtasıyla firuze, necef taşı ve nefriti ithal etmişlerdir. Kalay turuncu, bakır ve seramoni danslarında kullanılan bakır alaşım zillerinin Mezoamerika’daki en önemli üreticisi de Tarascalıların ta kendileridir.

 

Tarasca Tütsü Kabı. Snite Sanat Müzesi, Indiana. Kaynak


Bununla birlikte, arazi tahsisi, bakır ve obsidyen madenleri; ormanlar, balıkçılık ve zanaat atölyelerini de denetlemişlerdir. Ancak bu denetimin boyutu tam olarak bilinmemektedir. Yerel topluluklar ve geleneksel kabile reisleri bu kaynakları kraliyet erişimine açmış olabilirlerdi. İmparatorluk çatısı altında siyasi olarak Tzintzúntzan’a bağlı olan bu farklı etnik gruplar kendilerine has dillere ve kültürel kimliklere sahiptiler. Lakin savaş zamalarında Tarascalı derebeylerine ödedikleri düzenli vergilere asker arzı da eklenirdi.

Relación de Michoacán’a göre, Tarasca asilzadeleri üç gruba ayrılırdı. Bunlar: kraliyet ailesi, üst tabaka ve alt tabaka elitleriydi (Wakúsecha elitleri). Kraliyet ailesi eski başkent olan kutsal Ihuátzio’da ikamet ederdi. Relación’da bir kralın ölümü şu şekilde tasvir edilmiştir: Kral öldükten sonra kendisine ölüler bölgesinde eşlik etmesi için çevresinden kurbanlar verilirdi. Bu kurbanların içinde kırk erkek köle, kralın gözdesi olan yedi kadın köle, kralın aşçısı, sâkisi, tuvalet görevlisi ve son olarak da kralın ölümünün önüne geçemeyen doktoru olurdu.


Din

Tarasca dini, çok tabakalı bir rahip sınıfının lideri olan bir başpapaz tarafından yönetilirdi. Papazlar boyunlarına taktıkları su kabağından yapılma kaplar sayesinde kolayca tanınabilirlerdi. Tarasca dinine göre Pátzcuaro havzası evrenin merkezi ya da en azından evrenin güç kaynağıydı. Evren üç katmandan oluşurdu. Bu katmanlar; gökyüzü, dünya ve yeraltı dünyasıydı. Gökyüzüne en önemli tanrı olarak kabul edilen güneş tanrısı Kurikaweri hükmederdi. Kurikaweri’nin eşi Kwerawáperi ise doğa anaydı. Onların en önemli çocuğu ay ve deniz tanrıçası olan Xarátenga idi.

Tarascalılar kendilerinden önceki yerel inançları değiştirmiş veya tamamen kendilerine özgü olan Tarasca tanrılarıyla harmanlamışlardır. Buna ek olarak, fethedilen kabilelerin tanrıları genellikle Tarasca halkının bütün tanrılarının birliğine (panteon) dahil edilirdi. Kurikaweri’ye odun yakılarak, insan kurban edilerek ve kan dökerek ibadet edilirdi. Aynı zamanda Tarasca tanrıları onuruna beşi Tzintzúntzan’da, beşi Ihuátzio’da olan piramitler inşa edilmişti. Tarasca dininin alışılmamış bir özelliği ise yağmur tanrısı Tlaloc ve tüylü yılan tanrı Quetzalcoatl gibi yaygın Mezoamerikan tanrılarının olmamasıdır. Tarascalılar da 260 günlük takvimi kullanmamışlardır. Onun yerine 18 aylık güneş takvimini 20 günlük aylara bölmüşlerdir.

Yácata, Tzintzúntzan. Kaynak

 

Sanat ve Mimari

Tarasca Klasik-Sonrası mimarisinin kendine has bir özelliği vardır: dairesel ve dikdörtgensel basamakları olan piramitler (yácata) içeren anıtsal yapıtlara sahiptir. Bu piramitler genellikle anahtar deliği şeklindedir fakat dikdörtgen şeklinde olanları da vardır. Tzintzúntzan’da bu tarz 5 adet yapıt 440 metre uzunluğunda bir platformun üstünde durmaktadır. Yácata başlangıçta birbirine sıkıca yapışmış volkanik taş levhalardan oluşmaktaydı. Yapılan kazı çalışmaları sonucunda içerisinde birçok eser bulunan mezarlar ortaya çıktı. Yácata‘nın önüne, diğer birçok Mezoamerikan kültüründe olduğu gibi, kurban sunulması (chacmools) için heykeller yerleştirilmişti. Ayrıca Ihuátzio’da top ile oynanan bir Mezoamerikan oyunu için inşa edilmiş bir saha bulunmaktadır.

Tarasca’da çömlekçilik sanatının kendine özgü nitelikleri vardı. Bazen hayvan veya bitki formunu alan çıkıntılı kulplu akıtacaklı çömlekler, üç ayaklı kaseler, minyatür taslar ve uzun saplı pipolar yapmışlardı ve hepsi de bir hayli süslüydü. Tarascalılar metal (bilhassa altın ve gümüş) şekillendirme sanatında da son derece kabiliyetliydiler. Ek olarak, obsidyen kullanımında, özellikle küpe ve dudak takısı mücevheratına altın kaplama yapma ve firuze taşı işleme konusunda uzman işçilerdi.

 

Aztec Tehditi

Eş zamanlı büyüyen Tarasca İmparatorluğu ve güney/batı komşusu olan Aztek İmparatorluğu toprak ve kaynak uğruna doğrudan bir rekabete girmişlerdir. Aslında bu iki büyük Mezoamerikan gücü birbirleri için “karşı denge” oluşturmuşlardır. Tarascalılar, belki de hile ve sabotaj ile Aztekleri MS. 1470’lerde günümüzde Mexico City olan Tenochtitlan’ın 80 kilometre yakınına gitmeye zorlamıştır. Bu vesileyle, savunmasız konumda olan vadileri komuta etmek amacıyla stratejik olarak yerleştirilmiş tahkimatlarla korunan Lerma ve Balsas nehirleri arasında kuzey-güney sınırında bir mutabakat yapıldı. Bu sınır sayesinde Tarasca devleti, genişleme politikasını başka bir yerde sürdürebilmeyi güvence altına almış oldu. Tarasca askeri gücü ve askeri metotlarına dair en iyi arkeolojik kaynak Acamabaro Kalesi’dir. Bu tür kaleler, uygulanan askeri stratejiler ve kullanılan metal silahlar, güçlü Aztek İmparatorluğu karşısında Tarasca devletinin nasıl fethedilmemeyi başardığını anlamamıza yardımcı olurlar.

İki uygarlık arasındaki düşmanlığa rağmen aralarında özellikle stratejik noktalarda ticaret ilişkileri olduğuna dair kanıtlar mevcuttur. Bu stratejik noktalardan bazıları önde gelen ticaret şehri Taximoroa’dır. Ancak aracı rolü oynayan yerel kabileler sayesinde “tampon bölgelerde” de ticaret yapılmıştır. Sanatsal açıdan bir kültürel etkileşimin olup olmadığının arkeolojik kanıtları yalnızca ticari ortakların bölgesinde bulunan birkaç çömlek ve kaptan ibarettir.

MS. 1522’de İspanyollar Michoacán’a geldiklerinde önceden Azteklerin yardım talebini reddeden Tarasca devleti, Mezoamerika’nın yeni liderleriyle nispeten barışçıl bir anlaşmaya varmışlar ve bir tabi devlet haline gelmişlerdir.

 

Redaktör: Burak Erdem
Editör: Melis Fettahoğlu-Hallier

 

Metnin Orijinali için Tıklayınız.

Related posts

Leave a Comment