Rönesans-Barok Sanatı Karşılaştırması: Farkı Anlamak
Rönesans-Barok Sanatı Bu iki dönemin ve türün farklılıklarını öğrenmek için temelde iki anahtar kelime ile başlamak faydalı olacaktır. Rönesans sanatı için uygun olan kelime “sabitlik” iken Barok için bu kelime harekettir. Bu iki kelimenin önemini göstermenin güzel bir yolu 21. yüzyıl bilim kurgu dünyasına bakmaktır. Yıldız Savaşları (Star Wars) ve Uzay Yolu (Star Trek) bayiilerinde çalışan sanatçılar da hareket ve sabitliği ayrı ayrı gösterebilmelilerdir. Rönesans – Barok Sanatı Karşılaştırması: Farkı Anlamak Yazar: A. J. Mittendorf Çevirmen: Gizem Korkmaz Barok sanatı ile Rönesans sanatı karşılaştırması söz konusu olduğunda kafa karışıklığı yaşadıklarını ifade eden çeşitli insanlar ile karşılaştım ve bu bana birçok kere soruldu. Açıkçası, sanat tarihi ve değerlendirmesi üzerine verdiğim muhtelif derslere rağmen bu farkı tam anlamıyla kavramak için bireysel olarak saatlerce çalıştım. Bir tablo veya bir heykel Avrupa’da, 1300 ile 1600 yılları arasında yapılmış ise çoğu insan bunun büyük olasılıkla bir Rönesans eseri olduğunu anlamaktadır. 1600 ile 1750 yılları arasında Avrupa’da yapılmış bir sanat eseri olduğu takdirde ise Barok dönemindendir. Fakat eğer ki eserin tarihini, sanatçıyı ya da bu sanatçının hangi zamanda yaşadığını bilmiyorsanız eserin Barok dönemine mi yoksa Rönesans dönemine mi ait olduğunu nasıl anlayacaksınız? O zaman bu iki dönem arasındaki farkları tartışmadan önce neden bir karışıklık olduğunu daha iyi anlayabilmek adına Barok ile Rönesans’ın benzer yönlerine bakalım: İki terim de (“Rönesans” ve “Barok”) resim sanatına ilişkin iki farklı şeyi karşılamaktadır: Tarihsel dönem ve sanatsal biçim. Bu iki terim, tamamen Avrupa dönemlerini ve tarzlarını ifade etmektedir ve gerçeği başarılı bir şekilde yansıtmasıyla bilinir. İkisi de parlak, hatırlatıcı renkler kullanır ve belki de en can sıkıcısı, iki dönem de konuları söz konusu olduğunda Eski ve Yeni Ahit’ten ya da greko-romen mitolojisinden temaları şiddetle vurgular. Gerçekten de bu iki dönem ve tarz, çoğu kişi tarafından karıştırılır. Eğer siz de onlardan biriyseniz, cesaretlenin; kesinlikle yalnız değilsiniz. Bu iki dönemin ve türün farklılıklarını öğrenmek için temelde iki anahtar kelime ile başlamak faydalı olacaktır. Rönesans sanatı için uygun olan kelime “sabitlik” iken Barok için bu kelime harekettir. Bu iki kelimenin önemini göstermenin güzel bir yolu 21. yüzyıl bilim kurgu dünyasına bakmaktır. Yıldız Savaşları (Star Wars) ve Uzay Yolu (Star Trek) bayiilerinde çalışan sanatçılar da hareket ve sabitliği ayrı ayrı gösterebilmelilerdir. I. Bölüm: Çizgi Taktiği Uzay Yolu (Star Trek) dünyasında sanatçılar ve yönetmenler (warp hızında değil iken) Atılgan’ı (Enterprise) ya da bir uzay istasyonunu -K7 veya DS9- hareketsiz ve sabit göstermek istediklerinde izleyicinin bakış açısıyla yatay bir şekilde gösterirler. Bundan farklı olarak, dar ve durgun olması gereken bir şeyin sabitliğini göstermek için kusursuz bir dikey bakış açısı da aynı etkiyi elde eder. Yatay da dikey de olsa bu basit bir yoldur fakat hiçbir şeyin hatalı olmadığını göstermek için en etkili olanıdır. Şimdi bundan bir şeyler öğrenelim: Uzay hakkında konuşuyoruz. Geminin ya da istasyonun içindekiler için iniş çıkışlar açıkça belliyken, uzaydaki istasyonun veya geminin kendisi için hiçbir hareket yoktur. Siz ve ben, bir uzay gemisi ile bir uzay istasyonuna yaklaşıyorsak, tamamen tek bir tarafta ya da istasyon karşısında tepetaklak bile kalabiliriz. Fakat filmler veya televizyon dizileri adına ikisini birden tek bir açıyla göstermek izleyicilere her şeyin sabit olduğu algısını verir. Her ne kadar Rönesans’ta uzay manzaraları görmeniz pek mümkün olmasa da Rönesans sanatı da aynı yöntemi aynı amaç için kullanır. Fakat Meryem ve Çocuk İsa (The Madonna and Child) ya da Çarmıha Geriliş (The Crucifixion) sahnelerinde temsillerini gördüğünüz zaman yatay ve dikey çizgilerin belirgin bir şekilde kullanımı açıkça vurgulanmıştır. Bazen sanatçılar en geniş kısmı aşağıya doğru ve en dar kısmı en tepede olacak şekilde tablolarını görsel olarak bir piramide benzer bir şekilde oluşturmaya kadar gitmişlerdir, çünkü piramit en sabit 3 boyutlu şekildir. Aşağıdaki yatay ve piramit şeklini göstermek için iki kere sunulmuş olan “Saka Kuşlu Meryem” (Madonna of the Goldfinch) düzenlenmiş örnek tablosuna bakın. Rönesans boyunca piramit şeklindeki yapı aynı zamanda heykel için de uygulanır. Michelangelo’nun ünlü Pieta heykeline bir bakın. Ön taraftan bakıldığında heykelin kaidesi ve Meryem’in bacakları, Meryem’den çok daha küçük olan ve heykelin ortasında, kucaktaki İsa ile birlikte alt kısmı ve Meryem’in omuzları ve kafası tepeyi oluşturur. Bu, birçok Rönesans sanat eserinde olduğu gibi yatay düzlemdeki sabitlik unsuruna uyumludur. Bununla birlikte daha önceden de bahsettiğim gibi Rönesans sanatındaki bu sabitlik algısını yaratabilmek için bir yol daha vardır: Dikey çizgi. Çoğu zaman dikey çizgiye bir takım yatay çizgiler eşlik etmeye devam eder ki bu da çarmıha gerilme sahnelerindeki haçın her daim öne çıkmasının sebebidir. Fakat bu asla çapraz çizgiler olmayacak anlamına gelmez. Rönesans sanatındaki sabitlik fikri üzerine tartıştığımız şeyler çoğunluğa ve öne çıkan yapıtlara odaklanır. Andrea Mantegna’nın “Çarmıha Geriliş” adlı eserindeki dikey çizgiler üç çarmıhın da uç kısımlarında vurgulanmıştır, fakat tepede, çarmıhın kirişlerinde, orta kısımda, mahkûmların ayakları ile izleyicilerin başları ve en aşağıda, tabandaki yan çizgilerle üç yatay çizgi paketlenmiş durumda. Alttaki Mantegna’nın “Çarmıha Geriliş” adlı eseri ise önce düzenlenmemiş, ardından düzenlenmiş hali ile verilmiştir. Bunların ardından gelen tablolar ise yatay ve dikey çizgileri kendi başınıza bulmanız için dört farklı çarmıha geriliş sahneleridir. Daha önce de bahsettiğim gibi Rönesans için anahtar kelime sabitlik iken Barok için bu kelime hareketliliktir (dramatik duygular) fakat hareket kavramı ile bir değişkenlik ya da yoğun bir enerji gelmektedir. Uzay Yolu için çalışan sanatçılar Barok Avrupası’nda da çok iyi bilinen bir takım taktikler kullanmaktadırlar. Bir gemiyi ya da istasyonu zor durumdayken ya da sürüklenmiş olarak göstermeleri gerektiğinde genellikle sahnedeki dengesiz yönelmeyi vurgulamak için başka bir şey ile – daha büyük ya da daha yakın bir şey gibi- izleyicinin bakış açısından keskin bir açıyla Atılgan’ı ya da istasyonlarını yerleştirirler. Bir noktayı belirli bir açıda göstermenin bir başka etkisi aşağıdaki Klingon savaş gemisinde olduğu gibi yüksek enerjiyle göstermektir. Bu resimde gemi sözde yüksek “warp” hızında ilerlemektedir. Geminin açısı hızın ve enerjinin hissini yakalamada yardımcı olmaktadır. Avrupa’nın Barok dönemi sanatçıları şu ilkeyi iyice idrak etmişlerdi: ya enerji ver ya değişkenlik yarat ya da drama eklemek için bir açı üzerinde bir düzen yarat. Bununla beraber Barok döneminde çizgiler Rönesans döneminden görsel olarak daha az vurgulanmışlardır. Öyle görünüyor ki sıklıkla Rönesans döneminde yatay ve dikey çizgileri vurgulamak amacıyla yapıt içerisinde parçaların yerleri ve hatta ufkun kendisi bile değiştiriliyordu. Barok’ta çizgiler yapıtın bir kısmında başlayıp görünürde bağlantısız başka bir kısmından devam edebilirler. Doğrusu bazen arka planın siyahlığı çapraz … Okumaya devam et Rönesans-Barok Sanatı Karşılaştırması: Farkı Anlamak
WordPress sitenizde gömmek için bu adresi kopyalayıp yapıştırın
Sitenize gömmek için kodu kopyalayıp yapıştırın