İsyandan Sorumlu Devlet Paşası: Abaza Mehmed Paşa
Yazar: Cemal Özer (Bu yazı Gorgon e-Dergisi’nin 2. Sayısı’nda yayınlanmıştır.) İsyandan Sorumlu Devlet Paşası: Abaza Mehmed Paşa Yeryüzü 5 milyar yıla yakın ömründe irili ufaklı sayısız devlete ev sahipliği yapmıştır. Osmanlı Devleti ise yeryüzünde kurulmuş en ‘uzun soluklu’ devletlerden bir tanesidir. Parçalanmış Anadolu Selçuklu Devleti’nin bir uc beyliğinden imparatorluğa uzanan, tam 36 padişah görmüş bir saltanat. Bu saltanatın, 624 yıllık tarihinde, çokça kanlı savaşa, kardeş kavgalarına, uçsuz bucaksız entrikalara ve devleti yıkılmaya kadar götürebilecek nice isyanlara şahit olmuştur. Benim değineceğim konu ise 17. yy’ın ilk yarısında geçen sıra dışı bir isyanın hikayesi. Önce olayların daha iyi kavranabilmesi için dönemin konjonktüründen kısaca bahsedeceğim. II. Mehmed’in (Fatih) Teşkilat Kanunnamesi’ndeki “Ve her kimesneye evlâdımdan saltanat müyesser ola, karındaşların nizâm-ı âlem içün katl itmek münâsibdir,” ibaresiyle kardeş katli resmi hale gelmişti. Yeniçerileri, sipahileri, devlet büyüklerini hatta diğer devletlerin hükümdarlarının desteğini alan şehzadeler kardeşlerini ortadan kaldırarak tahta çıkıyor ve mutlak otoriteyi inşa ediyorlardı. Ancak bu kanun I. Ahmed’in tahta çıkmasıyla sona ermiştir. I. Ahmed getirdiği ekber ve erşet sistemiyle akli dengesi yerinde olan en yaşlı şehzadenin tahta çıkmasını kanunlaştırmıştır. Peki öldürülmeyen kardeşler? Kafes sistemiyle önceden başka vilayetlerde lalalar ile yetişen şehzadeler saraya hapsoldular. Hapis hayatı yaşadıkları için akli dengeleri bozulanlar oldu. Devlet yönetimi konusunda da bilgileri teoriden ibaret olan pratikten yoksun şehzadeler tahta çıktıklarında yönetimi perde arkasındaki valide sultanlar ve vezîriâzamlar ele geçirdi. Devlet idaresi siyasi partiler gibi bloklaşmış paşaların, ulemaların, yeniçeri ağalarının elinde ızdırap çekmekteydi. Hülasa padişahların mutlak otoritesi artık ortadan kalkmış bulunuyordu. Tarih 1622’yi gösterdiğinde genç ve tecrübesiz II. Osman (Genç) yeniçeriler tarafından zorla tahttan indirilip zindanda katledilir. Bu vaka Osmanlı tarihinde o zamana kadar görülmemiş bir şeydir. Sadece tahtan indirilmesi planlanan padişahın canı kulları tarafından alınmıştır. Olay ülkede infial yaratır; ulema kesimi, ordu ve halk maktüllerin bulunup cezalandırılmasını ister. Akabinde Anadolu’da bir paşa, II. Osman’ın intikamını almaya and içerek isyan bayrağını çeker: Abaza Mehmed Paşa (1623). Peki kimdir bu paşa? II. Osman’ın Hotin seferinde Rumeli Beylerbeyi olarak kılıç kuşanmış sekbanlarla[1] beraber yeniçerilere karşı mücadele etmiş bir paşadır. II. Osman öldüğünde ise Erzurum Beylerbeyi’dir. Vakanüvislere[2] göre, Abaza Paşa’nın akıllı bir adam olduğu söylenemez, cahildir. Akıl hocası, Sarıbabazade Abdurrahim Efendi isimli bir şeyhtir. Osmanlı tarihinde isyan çok sık görülen bir olaydır ancak Abaza Mehmed Paşa’nın isyanını olay örgüsü bakımından ben ayrı bir yerde tutarım. (Görsel 1: Abaza Mehmed Paşa) Bir celalinin yanında yetişmiş olan Abaza Mehmed Paşa’nın isyandaki ilk icraatı Erzurum’da İran saldırılarına önlem amaçlı konuşlandırılan yeniçerileri rütbe ayırt etmeksizin toptan idam etmesi olur. Anadolu’da yeniçeriler ezelden beri sevilmediği için 40.000 kişilik devasa bir sekban ordusu toplaması zor olmaz. Sekban ordusu Sivas’a gitmekte gecikmez ve oradaki yeniçerileri de kılıçtan geçirir evlerini, mallarını yağmalarlar. Üstelik Abaza Paşa yalnız değildir. Sivas valisi Tayyar Mehmed Paşa da isyana destek vermektedir. Yeniçeri-sekban kavgası başka bir boyuta taşınmıştır. Bu durum İstanbul’u ayağa kaldırır. Yalnız ilginç bulduğum bir durum var. Yeniçeri ileri gelenlerini Sivas’ta develerin üstünde çarmıha gerip omuzlarını deldirip bal mumu koyduğu nakledilen[3] Abaza Paşa’yı devlet yok etmek yerine görevinden (Erzurum Beylerbeyliği) azledip ‘Sivas Valisi’ olarak atamayı önermiştir. Sıradışılık bana göre tam burada başlar. Vakt-i evvel sadece sultana ters düştüğü için vezîriâzam boğdurulurken şimdi sıradan bir paşa ile uzlaşma yollarına başvuruluyordu. Osmanlı Devleti katılığını kaybediyor, açık bir şekilde evriliyordu. 6 senede (1617-1623) 4 cülûs olmuş bahşişler hazineyi boşaltmıştı, kapıkulları içinde sadece yeniçerilerin sayısı 100 yılda (1568-1670) % 321 gibi bir oranla artış göstermişti[4] ve onlara kaynak sağlamakta zorlanılıyordu. Liyakat kalmamış; valilik, kadılık gibi büyük vazifelerin başına bile rüşvetle geçiliyor. Rüşveti veren kişi ise ödediği rüşvet miktarını toplayabilmek için icraat yerine vergilerle reayanın sırtına çöküyordu. Hülasa devlet boğuluyordu; isyan eden bir paşanın başını ezmeye dahi mecali yoktu. Tekrar olaya dönelim. O sıralarda Bağdat’ta Bekir Subaşı olayı[5] da patlak verince İstanbul sefer kararı almıştı ve ordunun başına serdar olarak vezîriâzam Çerkes Mehmed Paşa atandı. Önce Abaza isyanı dindirilip sonra da İran’a yürünecekti. Ordu Konya’ya vardığında serdâr Çerkes Paşa, Abaza Paşa’ya telkinlerde bulunan bir mektup yollamıştı. Ancak isyankar paşa savaşmaktan yanaydı. Burada bir es vermek istiyorum. Bana göre devlet “zoraki” denecek şekilde Abaza ile savaşma yoluna gitti. Zoraki kelimesi ciddi bir iddia gibi gözükebilir ancak ben İstanbul’un Abaza’dan çekindiği hatta korktuğu kanaatindeyim. Görevden azli yerine valilik teklif edilmesi, devletin onu indirmek için hazırladığı ordunun başına serdâr olarak padişahtan sonra en yetkili kişi olan vezîriâzamı ataması, bütün Anadolu Beylerbeyleri’nin serdarın emri altına sokulması ve ordu Konya’ya geldiğinde Abaza’nın sekbanları ile aralarında birkaç günlük mesafe kalmış olmasına rağmen telkinle durdurmaya çalışması gibi verilere baktığımda başka bir ihtimal göremiyorum. Osmanlı ordusuyla Abaza’nın sekbanları Kayseri’de karşılaştıklarında şans yüzünü Osmanlı’ya dönmüştü. Abaza’nın işbirliği yaptığı Türkmen aşiretler sırtlarını dönüp savaş meydanını terkettiler. Sivas Valisi Tayyar Mehmed Paşa, Sivas tımarlıları ve Türkmenler saf değiştirip serdârın ordusuna geçtiler. Devlet gücü üstün hale gelince sekbanlar Abaza’nın öldüğünü sanıp kaçmaya başladılar. Er meydanında kitlelere liderlik etme yetisi önemini göstermişti. Akıllı olmadığı herkesçe bilinen Abaza Paşa müttefiklerini yanında tutmayı başaramamıştı ve bozguna uğradı. Geri çekilip Erzurum Kalesi’ne kendini kitledi. Çerkes Paşa üstüne yürüyüp kaleyi kuşatınca sıkışan Abaza Mehmed Paşa affolunmayı diledi. Çerkes Mehmed Paşa kaleye 2000 yeniçeri koydurdu, Abaza’dan onlara dokunmama sözü alarak affetti ve Erzurum Beylerbeyi olarak kalmasına izin verdi (1624). Tüm avantajını kaybetmiş olan Abaza Paşa’nın talihi; kışın yaklaşmış olması, devletin programında bir İran seferi olması ve kış mevsimi geldiğinden kuşatmanın zor olması dolayısıyla serdârın Tokat’a çekilmesiydi. Aradan birkaç yıl geçmişti. Vezîriâzam Çerkes Paşa olaydan yakın bir süre sonra ölmüş yerine Hafız Ahmed Paşa getirilmişti. Hafız Paşa zamanında yapılan Bağdat Seferi başarısızlıkla sonuçlanıp akabinde azledilince Halil Paşa vezîriâzam olmuştu. Bağdat Seferi sırasında baskıdan kurtulan Abaza Mehmed Paşa kininin hiç bitmediği yeniçerileri tekrar kaleden atıp kılıçtan geçirmeye başlamıştı. O artık “isyandan sorumlu devlet paşası” idi. O sırada IV. Murad padişahtı ancak küçük olduğu için devletin başında validesi Kösem Sultan bulunuyordu. Payitahtta Abaza’nın idam fermanı çıkmıştı. Halil Paşa derhal ordusunu hazırladı. Yanına da eski bir yeniçeri ağası olan Hüsrev Paşa’yı almıştı. Artık Abaza’nın ortadan kaldırılması gerekiyordu. O sırada Gürcistan’da Ahıska Kalesi İranlılar tarafından kuşatılmıştı. Bunun üzerine Anadolu Beylerbeyi Dişlenk Hüseyin’e tüm Anadolu sancaklarında asker toplama emri verilmişti. Halil Paşa, Abaza’ya Ahıska’ya desteğe gitmesini eğer giderse padişahın gözüne girebileceğini söylemişti ve Abaza Mehmed Paşa’ya ‘destek’ olarak 800 yeniçeri yollamıştı. O sıralarda idam fermanını öğrenen Abaza gece … Okumaya devam et İsyandan Sorumlu Devlet Paşası: Abaza Mehmed Paşa
WordPress sitenizde gömmek için bu adresi kopyalayıp yapıştırın
Sitenize gömmek için kodu kopyalayıp yapıştırın