Hangi Alturizm?
“İyi” İyilikseverlik ve “Kötü” İyilikseverlik
Yazar: Prof. Dr. Coşkun Can Aktan
Alturizm en genel anlamda bir bireyin başkalarının yararına bir davranışta bulunması eylemi olarak tanımlanabilir.[1] Alturizmin özünde bir çıkar/menfaat söz konusu değildir; gerçek alturizm bir çıkar elde etmeksizin ve aynı zamanda böyle bir beklenti içerisinde olmaksızın etrafına iyilikler sunmak demektir. Ancak gerçek hayatta iyilikseverlik eylemleri bu verdiğimiz soyut tanımlardan çok daha farklı şekillerde ortaya çıkar. Alturizmin bir değil pek çok saikleri ve pek çok farklı boyutları bulunmaktadır. İyilikseverliğin iyi ya da kötü bir fiil ya da eylem olması bu saikler ya da faktörler ile yakından ilgilidir.
Alturizmin türleri üzerine bir sınıflandırma denemesi yapmaya çalışarak konuyu açıklayalım.
– Bir kişi hiçbir çıkar (menfaat) gözetmeksizin bir başkasına gönüllü olarak bir yardım ya da iyilik yapabilir. Görme engelli bir kişiye yardım ederek yolun karşısına geçirmek bu konuda bir örnek olarak verilebilir.
– Bir kişi tek taraflı uzun dönemde bir karşılık beklentisi içerisinde olarak bir başkasına iyilikler yapabilir. (Egoistik alturizm) Burada tek-taraflı (“unilateral”) bir iyilikseverlik eylemi söz konusudur. Örneğin “kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” düşüncesiyle bir iyilik ya da yardım yapılabilir.
– Taraflar arasında karşılıklı anlaşma, rıza ve faydaya dayalı bir yardımlaşma söz konusu olabilir. Her iki taraf işbirliği yaparak karşılıklı “menfaat” sağlayabilirler (Karşılık temelli alturizm[2]). Burada iki-taraflı (“bilateral”) bir iyilikseverlik söz konusudur.
– Bir kişi, başka kişi ve/veya gruplara empati, sempati, korku, endişe ve saire duygusal faktörlerden kaynaklı olarak iyilikler yapabilir. (Psikolojik alturizm)
– Bir kişi başkalarının gözüne girmek, beğenilmek, takdir edilmek, alkışlanmak ve saire saiklerle özenti ya da gösteriş temelinde iyilik yapma eğiliminde olabilir. (Gösterişçi alturizm)
– Kalabalık psikolojisi (sürü etkisi) kişileri kendi istek ve iradelerinin ötesinde iyilikseverliğe/yardımseverliğe yöneltebilir. (Grup-yönelimli alturizm; sürü etkili alturizm)
– Literatürde “Self-righteousness” olarak bilinen bir davranış da esasen bir alturizm türüdür. Ahlak ve erdemler noktasında ilkeleri ve prensipleri olan bir kişi dış çevredeki olumsuz davranışlara kayıtsız kalmayarak bunların düzeltilmesi için çaba gösterebilir. Ahlaki şövalyelik ve Don Kişotluk davranışları bu çerçevede değerlendirilebilir.[3]
-Ebeveynler çocuklarına yönelik aşırı koruma davranışları sergileyerek onlara sürekli iyilikler sunmaya çalışabilirler. (ebeveyn iyilikseverliği; parental alturizm; parentalizm)
– Devlet vatandaşlarının refahlarını artırmak gayesiyle iktisadi ve sosyal gayeli yardımlar yürürlüğe koyabilir. Bunun dışında regülasyon (örneğin, yasaklama) veya vergileme yoluyla zararlı alışkanlıklarla mücadele yolu seçilebilir. Bunu “kamusal iyilikseverlik” olarak adlandırabiliriz. (Paternal alturizm; paternalizm)
– Kişi kendi öz benliğini, yaşamını ve hatta fiziki varlığını bir başka kişi, bir inanç ya da bir ülkü uğruna feda edebilir. Psikolojide “selflessness” olarak adlandırılan bu durum aşırı boyutlara vardığında psiko-patolojik ve psikopat bir davranış olarak yorumlanabilir. Örneğin, bir misyoner din adamının yaşamını dünyanın ücra bir köşesinde yoksulluk ve yoksunlukla baş başa geçirmesi bir “selflessness” örneğidir. Ya da aşırı-fanatik bir dindarın bir canlı bomba olarak kendini ölüme götürme eylemi bir negatif “selflessness” örneğidir. Pratikte aşırı-fanatik İslamcı grupların “cihatçılık” eylemleri bu çerçevede değerlendirilebilir. Onlara göre “gönüllü ölüm” şehitlik mertebesine yükselme olarak ifade edilir.
Bütün bu alturizm türlerini dikkate almaksızın iyilikseverliği her yönüyle iyi ve doğru bir eylem olarak ele almak fevkalade yanlıştır.
Tamamen menfaate dayalı bir iyilikseverlik “iyi” bir iyilikseverlik değildir.
Başkalarının etkisinde kalarak, belirli ortam ve şartlara bağlı olarak yapılan iyilikseverliğin de gerçek ve samimi bir iyilikseverlik olduğu söylenemez. Gösteriş amacıyla yapılan iyilikseverlik “sonuçsal” açıdan yararlı olabilir, ama samimi olmayan bir iyilikseverlik türüdür.
Kişinin yaşlılık, yoksunluk, zor durum ve saire sebeplerden kaynaklanarak duygusal bir konumda olması da onu iyilikseverliğe sevk edebilir, ama bu da bir yönüyle eksik bir iyilikseverliktir. İyilik bütünüyle insanların ruhsal güzelliğinden kaynaklanan bir durum da değildir. Bencillik, korkaklık vs. sebepler insanı pekala iyilikler yapmaya sevk edebilir ama, bunun da temelde kutsanacak bir iyilikseverlik olmadığı açıktır.
Kişinin kahramanlık, cihad, şehitlik ve saire saiklerle kendi canını feda ederek başkalarını öldürmeye kalkışması ise sağlıklı bir davranış değildir. “Selflessness” yukarıda da belirttiğimiz üzere patolojik bir vakadır.
Öte yandan idealizm, mükemmeliyetçilik ve yüksek erdemler peşinde koşan bir insanın sorumluluk ahlakı özünde takdire değer bir davranıştır. Ancak bu davranışlar düşük kültürlü toplumlarda (medeni olmayan toplumlarda) olumlu bir karşılık bulmayabilir ve yapılan iyilikler tam olarak anlaşılmayabilir. İyilikseverlik peşinde koşan kişiler “ahlaki şövalye” ya da “Don Kişot” olmakla suçlanabilir; aşağılama ve karalamaya maruz bırakılabilir. Sonuçta iyilik yapan kişi yaptığı iyilikler karşılığında bir bedel (üzüntü, dışlanma, horlanma, vs.) ödemek zorunda kalabilir.
İyilikseverlik hangi yönüyle olursa olsun aşırı ve kontrolsüz bir seviyede olursa “patolojik alturizm”e dönüşebilir.
Kimi durumlarda ve kimi kişiler yönünden bakıldığında iyilik bir yere kadar iyiliktir; belki azı karar, çoğu zarardır. Sürekli karşılıksız bir şeyler almaya alışmış bir birey için yapılan iyilikler bir noktadan sonra sorunlar ortaya çıkarabilir. Örneğin, bir tür “yüz verince astar istemek” durumuna dönüşebilir. İyilik yapan kişi de “enayi” ya da “keriz” durumuna düşmüş olur.
Patolojik alturizm, kişinin bir başkasının refah ve mutluluğu adına kendi refah ve mutluluğundan vazgeçmesi durumudur. Bunun tipik bir örneği “ebeveyn iyilikseverliği” olarak ifade edebileceğimiz parentalizmdir.
Aşırı devlet müdahaleciliği ve paternalizm ise toplumsal yaşamda atalet, rehavet, tembellik, israf, savurganlık, rant kollama gibi bir takım yozlaşmalara sebep olacağından patolojiktir.
Özetle, iyilikseverliği her koşulda “iyi” ve “doğru” bir eylem olarak düşünemeyiz. İyilikten iyilik doğabileceği gibi; iyilikten kötülükler de doğabilir.
İyilik ve iyilikseverlik kavramlarını sürekli kutsayan ve tapınma düzeyinde yüceltmeye çalışan zihinlere iyilikseverliğin maliyetlerini ya da zararlarını anlatmak doğrusu kolay değildir.
İnsanın bir yarısı “bencillik”; diğer yarısı ise “diğerkamlık”tır. İnsan denilen varlığın yoğrulduğu hamurun mayasında bu iki özellik birlikte mevcuttur. İnsanın kendini düşünmesi ve kendi yararına yönelik davranış, karar ve eylemlerde bulunması (rasyonalite) gayri-ahlaki bir davranış değildir. Tam aksine bireysel çıkarın var olduğu yerde toplumsal çıkar söz konusudur. Bencilliğin erdemi, onun diğerkamlığa hizmet ediyor olmasında aranmalıdır.
Ancak bencilliği (egoizmi) bütünüyle bir ahlaki davranış ve erdem olarak sunmak da yanlış ve yanıltıcıdır. İnsanın doğasında ve insanın genlerinde mevcut olan bencillik (egoizm) başkalarına iyilikler sunmamızı ve yardımlarda bulunmamızı engelleyebilir. Hele hele aşırı bencillik hem kişinin kendisi için hem de toplum için fevkalade tahripkar sonuçlar ortaya çıkarır. Bu nedenle “iyilikseverlik”, “yardımseverlik”, “birlik”, “beraberlik”, “dayanışma” ve saire sağlıklı bir toplum için çok önemli değerlerdir. İyilikseverlik, sosyal sermayenin altyapısıdır. Maddi sermaye, fiziki sermaye, finansal sermaye, beşeri sermaye ve saire zenginliklerle donatılmış bir toplum belki müreffeh ve medeni bir toplum olabilir, ama sağlıklı bir toplum olamaz. Bireylerin refahından belki de çok daha önemli olan onların huzur ve mutluluğudur. Bunun için gerekli olan sosyal sermayedir. İşte iyilikseverlik, sosyal sermayenin en önemli bileşenlerinden birisidir.
Ancak tıpkı bencillik gibi “diğerkamlık” da kimi yönleriyle ve özellikle aşırı boyutlara vardığında toplumsal yaşamda “sosyal tutkal” rolünü zayıflatır ve toplumsal sorunlara yol açabilir. Bu kitapta iyilikseverliğin bu yeterince bilinmeyen ve belki de görünmeyen yönü üzerinde durulmuştur. İyilikseverliğin karanlık yüzü “patolojik alturizm”dir ve bunun birey yaşamı, aile yaşamı ve toplumsal yaşam için ne derece tahripkar olduğu anlaşılmalıdır.
Başkalarının refahı, huzuru ve mutluluğu için iyilik ve yardımlarda bulunma eylemi olarak tanımladığımız patolojik alturizm kontrolsüz ve aşırı boyutlara vardığında hem iyilik yapana hem de iyilik yapılan kişiye beklenmeyen veya arzu edilmeyen zararlar ortaya çıkarır.
Alturizm kayıtsız- şartsız “iyi” bir eylem olarak kabul edilemez. Alturizm, sorgusuz-sualsiz kutsal bir eylem olarak da değerlendirilemez. Basit bir retorik savunusu yaparak “iyilikten zarar gelmez” demek de aslında bir değer taşımaz. “Halis niyetle yapılan hiçbir iyilik karşılıksız kalmaz” sözü ya da “İyilik et denize at, balık bilmezse Halik bilir” atasözü de yaptığı cömert iyiliklerin karşılığında vefasızlık ve nankörlük acısını yaşamış bir insan için hiçbir anlam taşımaz.
Nankörlük, vefasızlık, ahde vefadan uzaklaşma… Daha da fazlası; kalleşlik, hainlik, sırtından vurma… Bunlar, iyilik yapan insanların katlandığı yürek acıları değil midir?
Aydınlanma uğruna mücadele eden ve topluma iyilikler sunan yazarlar ve düşünce insanları hayatlarının bir kısmını ya da tamamını zindanlarda, hapishanelerde, sürgünlerde geçirmiş değil midir?
İdealizmi ve mükemmeliyeti arayan, ahlak ve erdem yolunda ilerleyen ve topluma iyilikler sunan insanları ahlaki şövalye ya da Don Kişot olarak adlandırarak aşağılamakla kalmıyoruz; bunun ötesine geçerek onları karalamaya, dışlamaya, psikolojik tacize maruz bırakmıyor muyuz?
Meyve veren ağaçları taşlamıyor muyuz? Hasetlik ve kıskançlık duygularımızın esiri olup, çalışan ve iyilikler sunan insanlara destek olacağımıza köstek olmuyor muyuz?
Hayatlarını çocuklarına adamış aşırı korumacı anne-babalar hayatlarını hem kendilerine hem de evlatlarına zehir etmiyorlar mı? Ebeveyn iyilikseverliğinin (parentalizm) hem anne-babaya hem de çocuklara yararlarından çok zararı yok mudur?
Zararlardan korumanın zararları vardır… Acaba vatandaşlarını zararlı alışkanlıklardan korumak amacıyla uygulanan günah vergilerinin zararları yararlarından daha fazla değil midir? Tembellik, israf, savurganlık, hırsızlık, yolsuzluk, rant kollama ve saire yozlaşmalar kamusal iyilikseverliğin (paternalizm) maliyetleri değil midir?
Dipnotlar
[1] Alturizm kelimesi ilke kez 1800’li yıların ortalarında Fransız sosyolog Auguste Comte tarafından Latince “başkaları/diğerleri” anlamına gelen “alteri” kelimesinden türetilerek kullanılmıştır. Türkçe’de kullanılan yardımseverlik, hayırseverlik, diğerkâmlık, özgecilik ve saire alturizmi ifade eden başkaca terimlerdir.
[2] İngilizce literatürde “karşılıklı işbirliği ve yardımlaşma”, “reciprocal altruism” terimi ile ifade edilmektedir.
[3] Aslında ahlaki şövalyelik ve Don Kişotluk üstün bir ahlak/erdem davranışıdır. Ancak medeni olmayan toplumlarda kişilerin kahramanca yaptığı bazı iyilikseverlik eylemleri takdir edilmeyebilir ve toplum bunlara negatif bir anlam yükleyebilir. Örneğin, “Don Kişotluk yapma!..” ifadesi iyilik yapan bir kişiye gösterilen bir olumsuz tepki örneğidir.
Bu metin Prof. Dr. Coşkun Can Aktan’ın Ocak-2020 de Litera-Turk Academia yayınlarından çıkan İyilikten Doğan Kötülükler (Parentalizm, Paternalizm ve Patolojik Alturizm Üzerine İncelemeler) başlığını taşıyan kitabından bir alıntıdır.