Gorgon Sineması

Hammer Filmlerine Başlangıç Rehberi

Hammer Film

Yazar: Kyle Fowle

Çevirmen: Büşra Erturan

Hammer Korku 101

İngiliz prodüksiyon evi “Hammer Filmleri”nin etkileyici işlerini gösteren, BBC belgeseli “Hammer: The Studio That Dripped Blood”da,  Martin Scorsese, şirket hakkında şunu söylemişti: “Ben 11 ya da 12 yaşlarındayken, bir grup arkadaşla belli filmleri görmeye gittiğimizde, Hammer Filmleri’nin logosunu görürsek bunun belli tarzda filmler olduğunu bilirdik. Hayret verici bir deneyim, genellikle… şok edici.” Hammer filmlerinin bugünlere böyle bir mirası vardır. Çoğu kez DIY[1] atölyesi olarak sıkça saygı gösterilen ve düşük bütçeyle çalışan küçük bir prodüksiyon şirketi olmasına rağmen, -gelecek yıllar boyunca her halükarda- korku sinemasının gidişatını şekillendirmeyi ve etki altına almayı başarmış ve sağlam bir yetenek kadrosunu İngiltere ve Kuzey Amerika boyunca ekranlara taşımıştır.

 

Hammer Filmleri çoğu kez gotik korkuyu yeniden canlandırmasıyla tanınır. Korku türü 1940’lardan 1950’lere doğru atomik canavarlara odaklanan seri üretim filmlerle biliniyordu. Çoğu film Nükleer Savaş’ın  çıkmasıyla, şehirlerde terör estiren devasa ve mutasyona uğramış yaratıkları ortaya çıkararak ahlaki ve kültürel kaygıları kolaylıkla sömürdü. Diğer bir yandan Hammer Filmleri ise, Gotik‘in atmosferik korkusuyla büyük başarı yakaladı. Gotik estetiğin içerisinde doğaüstü korkuya odaklanıldı. Bilhassa atmosfer bir anahtardır; saklı tünellerle kocaman, mağara gibi şatolar, nesnelerin görünürde esrarengiz hareketleri, sis ve yağmurun genel anlamda bir önseziyle ruh halini vurgulaması gibi. Hammer, doğaüstü gizem öykülerini dokurken tekinsiz atmosferler yaratmaya olan odağı ile gotik korkuyu ileriye götürerek tekrar popüler olmasına vesile olmuştur.

Gerçi Hammer Filmleri’nden önce, Exclusive Filmleri vardı. Londra’da 20. yüzyılın başlarında, Enriqué Carreras, Hammersmith’de istikrarlı bir biçimde sinemaları satın almaktaydı. İş ortağı olarak amatör sahne adı olan Will Hammer’la bilinen, William Hinds’i buldu. İkisinin sinema ve eğlence konusuna ortak ilgileri vardı (ya da en azıdan böyle bir işin potansiyel finansal getirileri) ve Exclusive Filmleri adında bir dağıtım şirketi kurdular. William’ın oğlu Anthony Hinds daha sonra, prodüktör ve senarist olarak Hammer Filmleri’nin yükselişinin ve şöhretinin ayrılmaz bir parçası oldu; fakat Hammer’ı bugünkü haline getiren şey babasının 1930’larda yaptığı yapımcılık işleriydi. Exclusive, Hammer olana kadar geçen sürede, 1950’lerin sonuna kadar şirketin ismi korku filmleriyle eş anlamlı olmasa bile şirketin endüstride yetkin bir varlığı vardı.

“Hammer Productions Ltd.” 1934 yılında tescil edildi ve ertesi yıl ilk dağıtımı yapılan film “The Public Life Of Henry The Ninth” –bir sokak performansçısının büyük bir talih yakalamasıyla ilgili bir “broad komedi”[2]– oldu. Bu film, on yıl ya da daha sonra şirketin meşhur olacağı dehşet filmlerinden farklıydı. Hammer ilk zamanlarında, birçok dağıtım şirketi gibi çeşitli türlerle yüzeysel olarak ilgilendi. Stanley Lupino’nun komedi sahne oyununun uyarlaması “Sporting Love”dan, Bela Lugosi’nin oynadığı, gemi mürettebatının kayboluşuyla ilgili olan tuhaf gerilim filmi; Amerika’da “Phantom Ship” ismiyle çıkan “The Mystery Of The Marie Celeste”ye kadar her şeyi piyasaya sürdüler. II. Dünya Savaşı sırasında görünüşe göre şirket film üretimini ve dağıtımını durdurdu.

Phantom Ship (1935) – Kaynak

Exlusive/Hammer savaşın sonuna kadar eski haline döndürülemedi. Sosyolojik bir bakış açısına göre, belki de gerçeklerden kaçışa yönelik eğlencelere olan, bir ilgi yenilenmişti. Yukarıda bahsedilen BBC belgeselinde, Anthony Hinds’in dediği gibi; o zamanlardaki kültürel ortam, türüne, formuna ya da ortamına bakılmadan eğlencenin tüketilmesiydi. Ne oynadığına bakılmaksızın, insanlar filmleri görmek için film izlemeye gidiyordu. Bu uygun bir bütçeyle, inanılmaz bir tempoda, filmleri seri üretime geçirmesini sağlayarak Hammer’ın yolunu açtı. Yılda beş ila dokuz arasında değişen filmlerin hepsinin bu şirketin içinde yazılması, yönetilmesi ve üretilmesi de küçük bir şirket için muazzam bir girişimdi. Şu anki Hammer ismi, Exlusive’e bağlı bir prodüksiyon olarak 1947’de tekrar tescil edildi ve bundan kısa bir süre sonra da Hammer dikkate değer bir ivme kazanmaya başladı.

Orta Seviye Çalışmalar

1950’lerin başlarında, Hammer basit bir formülle büyük başarı yakaladı; popüler radyo oyunlarını filmlere uyarlamak. 1950’lerdeki bu başarılı gidişat sürecinde, Hammer’ın ürettiği ilk filmlerden bazıları, Dick Barton’ın radyo serilerine dayanıyordu. Bu program haftaiçi her akşam yayın yapıyor ve doruk noktasındayken her yerden 15-20 milyon dinleyiciyi çekiyordu. Hammer kendi versiyonu olan Dick Barton serilerinden üç film üretti: 1948’de “Dick Barton, Special Agent” filmini, “Dick Barton At Bay” ve “Dick Barton Strikes Back” filmleri takip etti. Bu seri son derece popülerdi fakat filmlerin yıldızı Don Stannard araba kazasında öldüğü için seri üç filmle sınırlandı. Bu zamandan beri eleştirel açıdan en çok saygı duyulan Hammer filmlerinden biri  de, Sir Arthur Conan Doyle’un “The Hound Of The Baskervilles” uyarlamasıydı. Hammer’ın sadık oyuncusu Peter Cushing’in (sonrasında daha fazla) dalgın ve meraklı Sherlock Holmes rolünde oynadığı bu film, kuşkusuz en unutulmaz dedektif tasvirlerden birisini içerir.

Hammer’ın en erken yapımları gerilim ve gizem filmleri olurken, 1940’lı yılların sonuna doğru ve 1950’lerin başlarında; şirketin gideceği korku yönüyle ilgili belirtiler vardı. 1949’da Hammer “The Man in Black”i piyasaya sürdü. Bu film, gizli anlaşma ve ihanetle ilgili karanlık bir hikayenin anlatıldığı BBC radyo programının uyarlaması “Appointment With Fear” idi. Bu belki de Hammer’in farklı korku stilinin en erken örneği olduğu halde, bu formül makine gibi kıvamda bir mükemmellikte ancak bir süre sonra geliştirilebilecekti. Hammer ayrıca, Viktoryen bir ailenin kiracı olarak aldıkları kişinin aslında Jack The Ripper olduğundan şüphelenmeye başlamaları hakkındaki sıradışı korku filmi “Room To Let”i piyasaya sürdü.

The Man in Black (1949) – Kaynak

Berkshire’da Thames’in kıyılarındaki Oakley Court denilen gotik köşke (stüdyo kullanmaktan daha ucuzdu) taşındıklarında işler Hammer için önemli ölçüde değişti. Hammer, daha önce bahsedilen “The Man In Black” ve “Room To Let” filmlerini, bunlardan başka “Someone At The Door”, “What The Butler Saw” ve “The Lady Craved Excitement” filmlerini üreterek ve piyasaya sürerek korku türünü burada tüm doygunluğuyla keşfetti.

Kısa bir süre sonra, Hammer belki de en ünlü yeri olan yine Berkshire’daki Thames boyunca yer alan, Bray Stüdyoları olarak bilinen Down Place’e taşınarak üretim sürecini bir düzene koymaya başlayacaktı. Hammer’ın etkisi altında olduğu ekonomik şartlar göz önüne alındığında Down Place, Hammer’ın ihtiyaçları için mükemmel bir yerdi. Hammer spesifik filmleri ihtiyaçlarına göre tekrar şekillendirip yeniden yapılandırabilecek ve ekip genellikle setleri tekrar kullanarak tasarruf edebilecekti. O zamanlarda, şirketin aynı oyuncularla, setlerle ve ekiple arka arkaya iki film çekmesi alışılmadık bir şey değildi. Hammer için akışı değiştiren ve uzunca sürecek olan ticari başarıyı başlatan film, 1955’te “The Quatermass Xperiment” idi.

The Quatermass Xperiment (1955) Bu her şeyin başladığı film. Hastalığın yayılması ve bugün hala devam eden kurumların yetersizliğiyle ilgili bir paronaya gerilimi.

 

Hammer, aynı isimle 1953 yılındaki serisine dayanarak, “Experiment”teki “E”yi, X sertifikasına dikkat çekmek için çıkardı.[3] Film Hammer için muazzam derecede başarılıydı ve sadece TV serisinin popülerliği sayesinde değil, aynı zamanda Hammer filmi olarak aynı anda piyasaya sürülen serinin devamı “Quatermass II” için de seyirci buldu. Filmin popülaritesi şirketin odağında değişim sinyali verdi; İngiliz film endüstrisi boyunca mali durum küçülürken, Hammer nispeten mütevazı prodüksiyon giderleriyle ve B-filmleri isteğiyle büyüyen seyirci kitlesinin zamanlamasıyla, bir dizi korku filmini ve devam filmlerini çıkararak avantajı eline alabildi. “The Quatermass Xperiment”in piyasa sürülmesinden kısa bir süre sonra, Hammer renkli filmlerin kullanımına ağırlık veren -yaklaşan korku türüne atılımı için fayda sağlayacak bir icat- birkaç film ve müzikaller üretti.

İleri Çalışmalar

“The Quatermass Xperiment”in piyasaya sürülmesini takip eden korku filmlerinin başarısının tamamlayıcısı, aslında seyircinin filmin öncülünün ya da türünün ne olduğuna bakmaksızın onlarda etkileşime girme isteğini uyandıran Hammer’ın bir araya getirdiği oyunculardı. Seyirciler, diğerleri arasında Peter Cushing, Christopher Lee gibi itibarlı ve saygı duyulan oyuncuları görmeye geldiler ve göze çarpan cazibelerine güvendikleri için onları bir dizi devam filmi boyunca takip ettiler. İstikrarlı yetenekler arasında stüdyonun somut bir kimya yaratma yeteneğinin temsilcilerine örnek olarak, Cushing’in ve Lee’nin birlikte 20 Hammer filminde oynamaları gösterilebilir. Böylece Hammer yapımları sadece doğaüstüyü ve gotik korkunun atmosferik elementlerini uyandırdığı için ve bir filmden diğerine doğru hemen hemen aynı kadroya güvendiği estetik uyumuyla övünmedi; aynı zamanda oyuncularının yıldız enerjileri nedeniyle silinmez bir karizma yaydı.

The Curse Of Frankenstein (1957) Cushing burada harikulade bir performansla, hırslı ve tutkulu Victor Frankenstein’a dönüşürken; Lee ise bir şekilde hem korumasız hem de canavar gibi olmayı başararak “Yaratık” rolünde.

 

Stüdyonun ilk büyük korku süksesi, 1957’de piyasaya sürülen “The Curse Of Frankenstein” idi. Hammer Filmler’in sadık  yönetmeni Terence Fisher tarafından yönetildi ve yakın zamanda Hammer’ın sürekli oyuncuları olacak Cushing ve Lee tarafından oynanan film, sadece Mary Shelley‘nin romanına değil, ayrıca bir de Universal Stüdyoları’nın orijinal filmine de muazzam bir güncelleme oldu.”The Curse Of Frankenstein”ın cazip gelen başka bir yönü ise, Universal Stüdyoları’nın filminden tamamen farklı, yaratıcı bir vizyona sahip olmasıdır ve zorunlu olarak Universal, eğer benzer bir hikayeyi kullanırlarsa ya da hatta Boris Karloff’un ünlü makyajını bile kullanırlarsa Hammer’ı dava etmekle tehdit etti. Böylece Hammer bir kısmı kamuya açık olan romanı uyarlamak zorunda kalmış; sonuç ise şaşkınlığa uğratıcı bir biçimde bilimin ve icadın kötüye gitmesinin tasavvuru olmuştur.

The Vampire Lovers (1970) Kadın cinselliğinin tasvirinde cüretkardır, Ingrid Pitt’i kült kahraman haline getirmiştir.

 

Halkın bu tip korku filmlerini -üslup ve estetik olarak Universal’ın 1930’lar klasikleri ve 1940’ların atomik canavarlarıyla karşılaştırıldığında daha farklı olanlar- istediğini fark eden Hammer, senaryoya takılı kalmış ve sayısız gotik tarzı filmleri şaşırtıcı bir hızla üretmiştir. 1958’de bir kez daha Lee ve Cushing’in oynadığı, daha sonra “Horror Of Dracula” olarak tekrar adlandırılan “Dracula” büyük bir başarıydı ve bugüne kadar sinemanın en iyi vampir performanslarından biri olarak övünç kaynağıdır. Lee, vampirlerin korku sinemasında nasıl görüneceğiyle ilgili devrim yapmıştır. Bunaltıcı ve aristokrat bir tasvir yerine, Lee’nin Dracula’sı cinsellik ve erkeklik ile doluydu. Sadece yaşayan ölü olduğu için bir tehdit değildi, aynı zamanda baştan çıkarıcı olduğu için de bir tehditti; dudakları -kırmızı akan kanla birlikte ve şahane Technicolor’da- şehvetin ve arzunun bir resmiydi. Bunun gibi cinselliği çağrıştıran imgeler, Hammer’ın daha sonraki yapımlarını da etkilemiştir; özellikle Ingrid Pitt ve onun “The Vampire Lovers”daki oyunculuğunu.

Horror Of Dracula (1958) Lee, Dracula karakterine yeniden enerji vererek, onu yakışıklı, baştan çıkarıcı cinsel bir tehdite dönüştürüyor. Bu film sonsuza kadar türün tematik olasılıklarını şekillendirecektir.

 

Tıpkı Motown gibi klasik plak şirketlerinin estetik bir biçimde birbirine bağlı olarak kendilerini “markalaştırmaları” gibi, Hammer Filmleri “The Curse of Frankenstein” ve “Horror Of Dracula”nın piyasaya sürülmesiyle korku devi haline geldi. Diğer yapımlarla birlikte; 1959’da “The Mummy” ve 1962’de “The Phantom Of The Opera” ve Dracula ve Frankenstein filmlerinin son derece popüler devam filmleri, prodüksiyona açıldı. Tanıdık ve sıkı bir yazar, aktör ve ekip grubuyla çalışarak, Hammer bir grup devam filmleriyle seri üretime geçti (tabii değişen bir kalitede, bunu eklemek gerek); muhteşem “The Revenge Of Frankenstein (1958)”; ağır işleyen fakat inanılmaz derecede tuhaf “Frankenstein Created Woman (1967)”; alışılmış “Mummy” devam filmleri serisi ve Hammer’ın en iyi başarılarından biri “Dracula: Prince Of Darkness (1966)” –ki bu film Dracula mitolojisinin muazzam karanlık bir tasviridir.

The Mummy (1959) – Kaynak

Hammer’ın ayrıca pek çok bağımsız filmi vardır. “The Curse Of The Werewolf”, Hammer Filmlerinin ana oyuncusu Oliver Reed’in kariyerini başlatmış, İspanya’da çekilmiş ve film için İspanyol Engizisyonu ile ilgili başarısız bir filmin setinden arta kalanlar kullanılmıştır. “The Two Faces Of Dr. Jekyll” bir anlatı karmaşasıdır fakat bir de Robert Louis Stevenson’ın kısa romanının ahlaki açıdan karmaşık bir tekrar anlatımıdır. Bu sırada “The Gorgon” ise Yunan mitolojisine dönmüş ve bir kez daha Cushing, Lee ve yönetmen Terence Fisher’ı bir araya getirerek, Gorgon mitini korku seyircisi için uygun hale getirmiştir. Hammer, vampir filmleri üçlemesi “Karnstein” ile açık lezbiyen sahneler ve kayda değer çıplaklık göstererek cinsel açıdan daha açık sözlü hale gelmiştir. 1970 yılından “The Vampire Lovers” erotizm dengesine ve sağlam senaryo yazımına bakılırsa gruptaki en güçlü filmlerden biri olabilir. Ingrid Pitt film boyunca saf cinsel bir enerjidir. Onun Carmilla/Mircalla rolünü oynayışı, Lee’nin Dracula’ya baştan çıkarıcı dönüşümü gibi değildir.  Film boyunca bir takım etli butlu kadınların kanıyla ziyafet çekmiş, kamera da mütemadiyen Carmilla’nın kurbanlarının göğüslerinde oyalanmıştır.

Erken dönem 1970’ler yapımlarının yanı sıra, Hammer ayrıca popüler olan, bir seri “Cave Girl” filmleri üretmiştir. Bunlardan biri olan “One Million Years B.C.” filmi; sırf Raquel Welch’in dönemin en şöhretli seks sembollerinden biri haline gelmesine yardımcı olduğu için, kültürel açıdan büyük önem taşımaya devam etmektedir. Film için kullanılan, Welch’i kürklü bikini içinde gösteren ünlü reklam posteri en çok satan pin-up haline gelmiştir ve belki de “The Shawshank Redemption”da Andy Dufresne’nin kaçış tünelinin duvarında asılı olmasıyla daha da  ünlüdür.

Hammer Filmleri 1950’lerden 1970’lerin başına kadar korku türünü tanımlamaya yardımcı olsa da, türün değişmesi çok uzun sürmemiştir. Ana  akım popülaritenin Rosemary’s Baby (1968) ve The Exorcist (1973) gibi çarpıcı (eleştirmenlerin ve seyircilerin gözünde daha sanatsal olan) korku filmlerinin gelmesi, özellikle Amerikalı seyirciye Hammer’ın B-film yapımlarının modası geçmiş ve önemsiz görünmesini sağlamıştır. Dolayısıyla Hammer, 70’li yıllar boyunca filmlerini üretmeye ve dağıtmaya devam etmiş, şirket özünde boşlukta kalmış ve orijinal çekiciliğini kaybetmiştir. 80’lerde iki tane büyük ölçüde hatırlanması zor “House Of Horror” ve “Hammer House Of Mystery And Suspense” adında antoloji televizyon serileri üretmiştir. Özellikle önceki serilerdeki pek çok bölüm, Hammer’a bu kadar başarıyı sağlayan gotik atmosfere bağlı kalmıştır ama antoloji halinde paketlendiğinde ve stüdyonun kimyası fazlasıyla eksildiğinde, o özgün ve bulaşıcı tutku ortadan kaybolmuştur.

The Woman In Black (2012) Yıllar önce korku türüne yeni bir soluk getiren Hammer’ın klasik gotik elementlerine dokunan bir filmdir.

 

Hammer bu günlerde çeşitli film projeleriyle uğraşarak bir nevi canlanma sürecinden geçiyor, fakat hala başlıca yönelimi korku seyircisine doğru oluyor. 2011’de cansız Hillary Swank gerilimi  “The Resident”ı üretmiş ve ayrıca “Let Me In”in piyasaya sürülmesine de el atmıştır. Hammer’ın yakın zamanda göze çarpan, piyasaya sürdüğü film, Daniel Radcliffe’in oynadığı “The Woman In Black”tir. Bu film, şirketin tam olarak önceden olduğu gibi olmasa da klasik bir Hammer filmi gibi hissettirmiştir.  Atmosferik, iyi çekilmiş bir korku filmi olan “The Woman In Black”; en azından Hammer Filmleri’nin cesedinin  içinde hala atan bir kalp olduğunun ve kati bir şekilde ölmeyi reddettiğinin bir işaretidir.

 

Dipnotlar

[1] DIY teriminin açılımı Do It Yourself’tir. Türkçesi “kendi başına yap”tır.

[2] İngilizce aslı Broad Comedy olan bu terim; abartılı, ahlaksız ve incelikten yoksun komedi türüne verilmiştir.

[3] X sertifikası 50’lerde İngiltere 60’lar sonrasında da Amerika’da 18-21 yaş aralığından büyüklerin yani yetişkinlerin izleyebileceği filmleri belirtmek için yapılan bir sınıflandırma.

 

Redaksiyon: Arman Tekin

Editör: Serkan Alpkaya

 

Yazının Orijinali İçin:

https://film.avclub.com/a-beginner-s-guide-to-hammer-films-1798273488

Related posts

Leave a Comment