Mumyalama
Çevirmen: Ceyda Aydın
Gorgon Gündem yazılarımız için tıklayınız.
Avrupa’da Mumyalama Düşünüldüğünden Daha Eski Olabilir
Portekiz’in Sado Vadisi’nde yürütülen çok uluslu bir çalışmaya göre Avrupa’daki mumyalama işlemleri düşünüldüğünden daha eskiye dayanıyor olabilir.
European Journal of Archaeology dergisinde yayımlanan çalışmaya göre 8000 yıl önce Avrupa’nın Mezolitik Çağ insanları, Sado Vadisi gibi bölgelerde mumyalama işlemi sırasında desikasyon (kurutma) gibi tedaviler de uygulanmış olabilir.
Şimdiye kadar bilinen en eski mumyalama, yaklaşık 7000 yıl önce Kuzey Şili’de Atacama Çölü’nün kıyı bölgesinde yaşayan Chinchorro avcı-toplayıcılara ait olduğu düşünülüyordu. Ancak dünya çapında sağlam kalan mumyaların çoğu tarih olarak son birkaç yüz yıldan 4000 yıl öncesine kadar uzanıyor.
1960 yılında Sado Vadisi’nde yürütülen kazı çalışmaları sırasında çekilmiş ve yeni ortaya çıkan fotoğraflar, arkeologların cesetlerin gömüldükleri pozisyonları zihinlerinde tekrar canlandırabilmelerini sağladı. Bu durum, 8000 yıl önce gerçekleştirilen ölü gömme ritüelleri hakkında bilgi edinebilmemiz için eşsiz bir fırsat yarattı.
Çalışma, arkeotanatoloji yaklaşımlarını insan dekompozisyonu (çürüme) deneyleri ile birleştirdi. Arkeotanatoloji, insan kalıntılarını belgelemek ve analiz etmek için kullanılan bir metottur.[1] Ölümden sonra insan vücudunun nasıl ayrıştığı bilgisi ile kemiklerin mekânsal dağılımı üzerine yapılan gözlemleri bir araya getirmektedir.
Bu sayede arkeologlar ölüyle ne şekilde ilgilenildiğini ve nasıl gömüldüğünü aradan binlerce yıl geçmiş olsa bile yeniden canlandırabilmektedir. Bu çalışmada arkeotanatoloji, Teksas Eyalet Üniversitesi Adli Antropoloji Merkezi’nde mumyalama ve ölü gömme üzerine yürütülen insan dekompozisyon deneylerinin sonuçlarından da yararlanmıştır.
Deney sonuçları temelinde bir mumyanın kendine özgü belirli özellikleri, birkaç gözlemi bir arada bulundurabilir. Bunlar; uzuvlarda aşırı esneklik, iskeletin önemli kısımlarında disartikülasyon eksikliği, kemiklerin çevresinde hızlıca biriken tortul tabakadır. Bu özelliklerin tamamı, çalışmadaki gömülerden en az birinde açıkça mevcuttur. Yapılan analize göre bazı cesetler, bacakları dizlerine doğru bükülmüş ve göğüsün üzerine yerleştirilmiş, aşırı esnetilmiş pozisyonlarda gömülmüştür.
Dekompozisyon sırasında kemikler genellikle hassas eklem yerlerinden ayrılırlar ancak bahsedilen vakalarda eklemler korunmuştur. Araştırmacılara göre bu tarz aşırı esneme ve disartikülasyon eksikliği biçimi, ceset daha yeni bir kadavrayken değil de kurutulmuş ve mumyalanmış bir vaziyette gömüldüğü zaman ortaya çıkabilmektedir.
Kurutma işlemi sadece hassas eklemleri korumakla kalmaz ayrıca yumuşak doku hacmi azaldıkça hareket miktarı arttığından vücudun rahatça esnemesine olanak sağlar. Cesetler gömülmeden önce kurutulduğu için kemiklerin etrafında çok az tortul tabaka bulunur ya da hiç bulunmaz. Eklemler, sürekli olarak dolgulanan ve etraflarını sararak kemikleri destekleyen toprak sayesinde korunmaktadır.
Araştırmacılar gözlemlenen biçimlerin doğal güdümlü bir mumyalama sürecinin sonucu olabileceğini düşünüyorlar. Mumyalama işlemi sırasında cesedin değişmesi çok uzun bir zaman alabilir. Bu süreç boyunca ceset vücutsal bütünlüğünü korumak için yavaş yavaş kuruyacak ve aynı zamanda istenilen şekle sokulması için kullanılan ipler ve bandajlar sebebiyle büzülecektir. Süreç tamamlandığında yeni kadavradan daha küçük ve hafif olacağından ceset çok daha kolay bir şekilde taşınabilecektir. Böylece hem görüntüsünü hem de anatomik bütünlüğünü muhafaza ettiğinden emin olunarak gömülecektir.
Eğer Avrupa’daki mumyalama işlemi düşünüldüğünden daha eskiye dayanıyorsa Mezolitik Çağ insanlarına ait cenaze uygulamalarının içyüzünü kavramayla ilişkili birçok düşünce ortaya çıkacaktır. Bunlara vücudun bütünlüğünü korumakla ilgili kaygılar ve cesedin kadavradan mumya şekline sokulması sırasında gerçekleşen fiziksel dönüşümü de dâhildir. Bu uygulamalar, 8000 yıl önce Mezolitik Çağ’da Portekiz’de hem ölünün hem de gömü yerinin öneminin altını çizmektedir. Ayrıca gömü yeri, ölünün kendisine sahip çıkan ve koruyan bir tavırla bu yere getirilmesi ve kültürel prensiplerin takip edilmesi gibi konuların önemini vurgulamaktadır.
Dipnotlar
[1] Ayrıntılı bilgi için bu makaleyi inceleyebilirsiniz.
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1725869
Bölüm editörü: Burak Erdem
2 comments
eksiksiz harika bir çeviri harika bir makale, teşekkür ederiz
Güzel düşünceleriniz için teşekkür ederiz.