Antik Yunan’da Astronomi
Yazar: Cristian Violatti
Çevirmen: Burak Erdem
Antik Yunan’da Astronomi
Astronomi, Yunanların olağanüstü bir yetenek sergilediği alanlardan biridir. Başka coğrafyalarda astronominin ana biçimi olan gözlemsel astronomi, Yunanistan’da bir adım daha ileri gitmiş ve Yunanlar gözlemleri açıklayabilecek bir evren modeli oluşturmaya çalışmışlardır. Akla gelebilecek tüm seçenekleri araştırmış, karşılaştıkları çeşitli gök bilimsel problemler için birçok farklı çözüm düşünmüşlerdir. Sadece modern astronominin birçok fikrini değil, aynı zamanda kendi fikirlerinin bir kısmını yaklaşık iki bin yıl boyunca sürdürmüşlerdir. Isaac Newton’ın zamanında bile, Aristoteles kozmolojisinin bazı bakış açıları Cambridge Üniversitesi’nde öğretilmeye devam etmekteydi.
MÖ 4. yüzyıldan öncesine ait Yunan astronomine dair bilgimiz bir hayli eksiktir. Günümüze kadar gelen yalnızca birkaç yazı vardır ve bildiklerimizin çoğunu, Aristoteles’in referansları, yorumları ve genellikle eleştirmek üzere olduğu görüşler oluşturmaktadır. Dünyanın bir küre olduğuna inanıldığı, doğaüstü açıklamalara başvurmaksızın doğayı bütünüyle kendi içerisinde anlamak adına sarf edilen çaba açıkça görülmektedir.
Yunanların komşusu olan Mısırlılar ve Babiller astronomi konusunda oldukça ilerdeydi ancak onları yönlendiren güçler farklıydı. Mısır yönetimi, Nil Nehri’nin taşkınlarını tahmin etmek için iyi düzenlenmiş takvimlere bel bağlıyordu; gece boyunca zamanı belirlemek için ritüellerin gerçekleştirilmesi kadar anıtların ana yönlere doğru yönelmesi de önemliydi. Babiller, gökyüzündeki alametlerin okunmasının devleti güvence altına alan bir araç olduğuna inanıyorlardı. Bunların hepsi astronomi alanında iyi olabilmek adına kendilerini geliştirmek için önemli uyarıcılardı.
Pythagoras, Dünya’yı küre olarak düşünen ilk Yunan düşünür olarak kabul edilir ancak bu fikir muhtemelen bilimsel değil, mistik nedenlerle öne sürülmüştür. Pisagorcular, Ay’ın ışığı yansıtarak parladığını ve tutulmaların doğru bir açıklamasının olduğunu keşfedince dünyanın küre şeklinde olduğuna dair kesin kanıtlar bulmuşlardır. Dünya’nın Ay yüzeyindeki gölgesi, gezegenimizin şeklinin küre şeklinde olduğunu gösteriyordu.
Aristoteles, Gökyüzü Üzerine (Peri Ouranou) adlı kitabında kendi zamanından önceki astronomi kavramlarını özetlemektedir. Örneğin, Kolophonlu Ksenophanes altımızdaki dünyanın sonsuz olduğunu ve “köklerinin sonsuzluğa uzandığını” ileri sürerken dünyanın temelinin suya dayandığını ilk iddia eden Thales’tir. Anaksimenes, Anaksagoras ve Demokritos ise dünyanın “altındaki toprağı bir kapak gibi kaplayan” bir şekilde düz olduğuna inanmıştır.
Aristoteles’ten sonra Yunan Astronomi
Birkaç istisna dışında, Yunan astronomlar, evrenin dünya merkezli olması konusunda genel bir fikir birliğine sahiplerdi. MÖ 4. yüzyılda, Platon ve Aristoteles dünya merkezli bir model üzerinde anlaşmış ancak her iki düşünür de bunu mistik argümanlara dayanarak yıldızların ve gezegenlerin, eş merkezli bir şekilde düzenlenmiş küreler üzerinde dünya etrafında gezindiklerine inanmışlardır. Hatta Platon evreni, Sirenlerin eşlik ettiği ve üç Kader tarafından çevrilen Yazgı Kirmeni[1] olarak betimlemiştir. Platon, herhangi bir determinizm biçimini reddettiği için doğa kanunu tarafından yönetilen bir evren fikrini gözden çıkarmıştır. Aslında, bazı gezegenlerin (özellikle Mars) öngörülemeyen hareketleri, Platon tarafından doğal yasaların doğadaki tüm değişiklikleri açıklayamadığının kanıtı olarak görülmüştür. Platon’un bir öğrencisi olan Eudoksos, öğretmeninin görüşlerine efsanelerden arındırılmış matematiksel bir model üzerinde çalışarak meydan okumuş olsa da eş merkezli küreler ve dairesel gezegen hareketi fikrini sürdürmeye devam etmiştir.
Aristoteles’in dünya merkezli bir evren için gerekçeleri bilimsel destekten yoksun olsa da küre şeklinde bir dünyayı haklı çıkarmak için bazı ikna edici gözlemsel kanıtlar sunar. Bunlardan en önemlisi, enlem değiştiğinde kutup yıldızının pozisyonundaki farkı gösteren dünyanın çevresini ölçmenin yolunu sunan bir gözlemdir.
Gerçekten de Mısır’da ve Kıbrıs çevresinin kuzey bölgelerinde görülmeyen bazı yıldızlar vardır ve kuzeyde hiçbir zaman gözlem aralığının ötesine geçmeyen bu yıldızlar, bu bölgelerde yükselir ve batar. Bunlar yalnız, dünyanın yuvarlak bir şekle sahip olduğunu değil, aynı zamanda büyük boyutlu olmayan bir küre olduğunu da göstermektedir. Aksi takdirde, bu kadar küçük bir yer değişikliğinin etkisi hemen ortaya çıkmayacaktır. (Aristoteles: kitap 2, Bölüm 14, s. 75)
Aristoteles, Yunanistan ve Mısır arasındaki kutup yıldızının konumuna dayanarak, gezegenin büyüklüğünü 400.000 stadya olarak tahmin etmiştir. Stadyanın modern ölçü birimleri karşılığını tam olarak bilmiyoruz ancak genel fikir birliği 400.000 stadyanın yaklaşık 64.000 kilometre olduğudur. Bu sayı, modern hesaplamalardan çok daha yüksektir ancak teorik bir perspektiften bakıldığında ilginç olan, hesaplamanın gezegenimizin boyutunu hesaplamak için geçerli bir yöntem olmasıdır. Aristoteles’in kabul edilebilir bir sonuca varmasını engelleyen ise sayısal verilerin yanlışlığıdır.
Kopernikus ve Galilei’den neredeyse 20 yüzyıl önce Aristarkhos, evrenin merkezinde dünya yerine Güneş olduğunu ve Dünya’nın gezegenlerin geri kalanıyla birlikte Güneş’in etrafında döndüğünü öne sürmüştür.
Gezegenimizin büyüklüğü için daha doğru bir rakam, aynı anda iki farklı enlemdeki (İskenderiye ve Asuan) Güneş’in oluşturduğu gölgeleri karşılaştıran Eratosthenes (MÖ 276-195) ile ortaya çıkmıştır. Basit bir geometriyle, Dünya’nın çevresini yaklaşık 40.000 kilometre olan 250.000 stadya olarak hesaplamıştır. Eratosthenes’in hesaplaması yaklaşık olarak %15 daha yüksektir ancak sayısal verilerinin doğruluğunun yakınlarına modern zamanlara kadar ulaşılamamıştır.
Aristotelesçi uzay biliminin oldukça iyi olan gözlemleri, bir dizi mistik ve estetik ön yargı ile birlikte var olmuştu. Örneğin, gök cisimlerinin “yenilenemez ve yok edilemez” ve aynı zamanda “değiştirilemez” olduğuna inanılıyordu. Aristoteles’ten sonra bile varlığını sürdürmüş olan gezegenimizin üzerindeki tüm gök cisimlerinin kusursuz ve sonsuz olma fikri Rönesans döneminde bile devam etmişti. Galilei, Ay’ın yüzeyinin tıpkı bizim gezegenimiz gibi kusurlu olup dağlar ve kraterler ile dolu olduğunu öne sürdüğünde, o dönemde Avrupa’da hâlâ çoğunlukta olan Aristoteles’in fikirlerini izleyen bilginler arasında yalnızca skandala sebep oldu.
Dünya merkezli model üzerindeki genel fikir birliğine rağmen, modelin tam olarak doğru olmadığını ve düzeltmelere ihtiyaç duyduğunu öne süren bir dizi neden vardı. Örneğin, yer merkezli (jeosantrik) modelin gezegenlerin parlaklığındaki değişiklikleri veya geri devimlerini açıklaması mümkün değildi. Sisamlı Aristarkhos (MÖ 310-MÖ 290), bu endişelerin bazılarını ele alabilecek alternatif bir gök bilimsel hipotez ile öne çıkan Antik Yunan matematikçisi ve gök bilimcisiydi. Kopernikus ve Galilei’den neredeyse 20 yüzyıl önce Aristarkhos, evrenin merkezinde Dünya değil Güneş’in olduğunu ve Dünya’nın gezegenlerin geri kalanıyla birlikte Güneş’in etrafında döndüğünü öne sürmüştür. Ayrıca yıldızların hareketsiz kalan uzak Güneşler olduğunu ve evrenin büyüklüğünün çağdaşlarının inandığından çok daha büyük olduğunu söylemiştir. Ay tutulması esnasında Ay’ın üzerinde bulunan Dünya’nın gölgesinin büyüklüğüne dayanan dikkatli bir geometrik analiz ile Aristarkhos, Güneş’in Dünya’dan çok daha büyük olduğunu biliyordu. Küçük nesnelerin büyük nesnelerin yörüngesinde olması gerektiği fikrinin onun devrimsel fikirlerini harekete geçirmiş olması muhtemeldir.
Aristarkhos’un gün merkezli evren modelini (heliosantrik) sunduğu çalışmaları kayıp olsa da onun bu çalışmalarını sonraki eserlerinden ve atıflarından birleştirerek görebilmekteyiz. En önemli ve en açık atıflardan birisi de Arşimet’in Kum Sayacı (Psammites) adlı kitabında yapılmıştır.
[…] Ancak Sisamlı Aristarkhos, evrenin şu anda iddia edildiğinden çok daha büyük olduğu sonucuna yol açan belirli hipotezlerden oluşan bir kitap çıkarmıştı. Hipotezlerinden bazıları şunlardır: Sabit yıldızların ve Güneş’in hareketsiz kalması, Dünya’nın bir dairenin çevresinde Güneş etrafında dönmesi, Güneş’in yörüngenin ortasında yer alması ve sabit yıldızların kürelerinin Güneş ile aynı merkezde yer alması ve sabit yıldızların kürelerinin hacmi dolayısıyla kürelerinin merkezlerinin yüzeylerine kadar dayanması sonucunda Aristarkhos’un Dünya’nın dönmesi için varsaydığı oranın sabit yıldızların uzaklığına dayanan ince bir orantıya sahip olmasıdır. (Arkhimedes, 1-2)
Aristarkhos’un modeli kötü bir zamanda iyi bir fikirdi çünkü tüm Antik Yunan astronomları, gök cisimlerinin tamamının yörüngesinin dairesel olması gerektiğini kabul etmişlerdi. Sorun, Aristarkhos’un teorisinin gök cisimlerinin sözde dairesel hareketleriyle uzlaştırılamamasıydı. Gerçekte gezegenlerin yörüngeleri dairesel değil eliptiktir. Eliptik yörüngeler veya diğer dairesel olmayan yörüngeler kabul edilemezdi. Bu, Yunan astronomların bakış açısına göre neredeyse bir küfürdü.
Antik Çağ’ın en saygın ve yetenekli Yunan astronomu olan Nikaialı (İznikli) Hipparkhos (MÖ 190-MÖ 120), kamerî ayın uzunluğunu bir saniyeden daha az bir hata ile hesaplamış ve güneş yılını altı dakikalık bir hata ile tahmin etmiştir. 1080 yıldızın göksel enlem ve boylamlarını belirterek oluşturduğu tam konumlarla gökyüzünün bir kataloğunu yapmıştır. Hipparkhos’tan 166 yıl önce Timokhares de bir harita yapmıştır. Her iki haritayı da karşılaştıran Hipparkhos, yıldızların görünür konumlarını yaklaşık iki derece kaydırdığını hesaplayarak Ekinoks Devinimi’ni keşfetmiş ve ölçmüştür. Modern hesaplamalara göre 50 olan devinimi biraz kısa bir tahmin ile yılda 36 saniye olarak hesaplamıştır. Ayrıca, Ptolemaios’un MS 2. yüzyılda tamamlanan, bilim insanları için standart bir referans olarak kalan ve Rönesans’a kadar emsalsiz olan büyük bir gök bilimsel makale olan Büyük Bileşim (Mathēmatikē Syntaxis) eserinin temeli olan hesaplamaların çoğunu sağlamıştır.
Hipparkhos, Aristarkhos’un teorisine, yermerkezci modelin gözlemleri Aristarkhos’un modelinden daha iyi açıkladığını söyleyerek son vermiştir. Bunun neticesinde, hatalı olan dünya merkezli görüşü desteklemiş ve sık sık gök bilimsel ilerlemeyi yavaşlatmakla itham edilmiştir. Bu durum, her dâhinin karşılaştığı bir risk olarak madalyonun iki yüzüne benzer. Haklı oldukları takdirde bilgisel bir devrimi tetikleyebilecekleri gibi hatalı olduklarında ise bilgiye yüzyıllar boyunca kayıtsız kalabilirler.
Aristotelesçi model, MÖ 200’lü yıllarda Pergeli Apollonios tarafından yapılan ve Hipparkhos tarafından mükemmelleştirilen iki geometrik aracın öne çıkmasıyla “kurtarılmıştır”. Geleneksel daireler dış merkezli daireler ile değiştirilmiştir. Dış merkezli bir daire içinde, gezegenler her zamanki gibi Dünya etrafında düzgün bir dairesel hareketle hareket etmiş ancak gezegenimiz dairenin merkezi olmaktan ziyade merkezi dengelemiştir. Bu şekilde, gezegenin hız değişiklikleri ve aynı zamanda parlaklığındaki değişiklikler de hesaba katılabilir. Öyle ki, gezegenler, Dünya’ya yakınlaştıklarında daha hızlı ve parlak görünürken yörüngelerinden uzaklaştığında daha yavaş ve aynı zamanda daha sönük görüneceklerdir. Apollonios, ilmek olarak adlandırdığı yörünge içinde yörüngeyi ifade eden ek bir araç öne sürmüştür. (Ay, Dünya’nın etrafında döner ve Dünya, Güneş’in etrafında döner; bir başka deyişle, Ay bir ilmeğin içinde Güneş’in etrafında hareket eder). Bu araç hem parlaklık ve hızdaki değişiklikleri hem de gezegenlerin birçok Yunan astronomunun anlayamadıkları geri devinim hareketlerini hesaba katabilmekteydi.
Büyük Bileşim
Hipparkhos ve Ptolemaios’un Büyük Bileşim’i arasında üç yüzyıllık bir boşluk vardır. Bazı bilim insanları, bu dönemin Yunan astronomisi için bir tür “Karanlık Çağ” olduğunu öne sürerken, diğer bilim insanları Büyük Bileşim’in zaferinin önceki tüm gök bilimsel eserleri yok ettiğine inanmaktadır. Bilimsel bir çalışmanın önemi, önceki çalışmaların sayısıyla ölçüldüğü için bu tartışma gereksizdir.
Büyük Bileşim, astronomi üzerine yapılmış kapsamlı bir çalışmadır. Bu eser, gök cisimlerinin hareketlerinin süresiz olarak hesaplanabileceği tablolara bağlı geometrik modeller içermektedir. Tüm Greko-Babil gök bilimsel başarıların özetlendiği bu çalışma, 1000’den fazla sabit yıldız içeren bir katalogdan oluşmaktadır. Büyük Bileşim’in uzay bilimi, 14. yüzyıl boyunca Batı astronomine hâkim olmuştur. Mükemmel olmasa da Rönesans’a kadar kabul görmek için yeterli doğruluğa sahip bir eserdir.
Gariptir ki Ptolemaios, bir astronomdan çok bir astrologdu. Onun zamanında, astrolojinin muğlak işi ile gök bilimi arasında keskin bir ayrım yoktu. Gök bilimsel gözlemler, Ptolemaios’un bir astrolog olarak gezegenlerin konumlarını her zaman belirleyebilme ve tahmin etme arzusunun bir yan etkisiydi. Ayrıca Ptolemaios, aynı zamanda astroloji üzerine klasik bir çalışma olan Dört Kitap (Tetrabiblos) adlı bir eserin yazarıydı.
Hipparkhos ve Apollonios tarafından geliştirilen bu araçlar, yermerkezci modelin ilerleyişini teşvik ederek yeterli gözlemsel doğruluğa olanak sağlasa da asla mutlak bir başarı elde edememişlerdir. Ptolemaios, modelin “görünüşünü korumak” adına başka bir araç daha eklemiştir: eş boyutlu nokta. Eş boyutlu nokta, dış merkezli Dünya’nın simetrik olarak karşısındaki noktaydı ve bir gezegenin, yörüngesi içerisinde öyle bir yönde hareket etmesi gerekiyordu ki eş boyutlu nokta perspektifinde, gökyüzünde daima aynı tarzda hareket edebiliyor gibi gözükmeliydi. Eş boyutlu noktalar, yörüngenin merkezinden dengelendiğinden, gezegenler bu şartı yerine getirmek için hızlarını değiştirmek zorundaydı. Kısaca, uzay bilimsel modelin bazı temel varsayımları yanlış olduğu için (dünya merkezli kavram, kusursuz dairesel yörüngeler, vb.) tutarsızlıkları önlemek ya da en azından bunları en aza indirmeye çalışmak adına bazı şüpheli ve karmaşık araçların eklenmesine ihtiyaç duyulmuştu (dış merkezli daireler, ilmekler, eş boyutlu) noktalar vb.). Sonuç olarak, Ptolemaik model sadece yanlışlıkları nedeniyle değil, esas olarak basitlikten yoksun olduğu için çökmüştür. Kopernikus’un MS 16. yüzyılda güneş merkezli hipotezi yayınlandığında, daha doğru olduğu için değil çok daha basit olduğu ve Ptolemaios’un kullanması gereken tüm fazlasıyla karmaşık araçlara ihtiyaç duymadığı için popülerlik kazanmıştır.
Miras
Yunanların sanat, siyaset ve hatta felsefedeki başarıları kişisel zevklere göre değerlendirilebilir ancak astronomi alanındaki başarıları şüphe götürmezdir. Sadece iyi bir gök bilimsel bilgi geliştirmekle kalmamış, aynı zamanda Mısır, Babil ve Keldani astronomisinden aldıkları gök bilimsel verileri başarıyla kullanıp kendi bilgileriyle birleştirmeyi başarmışlardır. Yanlış bir varsayım yaptıklarında bile, hatalarını düzeltmek adına yollar bulmak için benzersiz bir yaratıcılık göstermişlerdir. Modern bilimin yükselişi sırasında, Rönesans’a kadar dünya, Eski Yunan astronomi kavramlarına meydan okumak için yeterli gök bilimsel yetkinliğe sahip düşünürleri göremeyecekti.
Dipnotlar
[1] Plato Devlet adlı eserinin Onuncu Kitap’ında bir mit anlatır: Er Mitosu. “Spindle of Necessity” (Yazgı Kirmeni) orada geçer. “The Fates” dediği ise Moira, yani kader anlamına gelen Antik Yunanca bir kelimedir. “Üç Kader” olarak adlandırılan ise Antik Yunan’da zorunluluk ve kader Tanrıçası Ananke’nin Zeus’tan olan kız çocuklarıdır: Clotho (döndüren), Lachesis (bölüştüren) ve Atropos (kaçınılmaz olan). Platon evrenin işleyişini modellemek için kirmen benzetmesini kullanır. Bu kirmenin etrafında da Necessity’nin, yani Ananke’nin kızları döner. [Platon, (2012), Devlet, (çev. Sabahattin Eyüboğlu, M. Ali Cimcoz), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, s. 360-363] (r.n.)
Kaynakça
Boorstin, D.J. The Discoverers. Vintage, 1985.
Hawking, S. A Brief History of Time. Bantam, 1998.
Hawking, S. On The Shoulders Of Giants. Running Press, 2002.
Neugebauer, O. The exact sciences in antiquity. Barnes & Noble, 1993.
Sagan, C. Cosmos. Ballantine Books, 1985.
Editör Kaynakçası
Platon, (2012), Devlet, (çev. Sabahattin Eyüboğlu, M. Ali Cimcoz), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
Gökberk, M., (2017), Felsefe Tarihi, Remzi Kitabevi.
Redaktör: Melis Fettahoğlu-Hallier
Editör: Cemre Yıldırım
Görev Alan Yayın Kurulu: Arman Tekin, Cemal Özer, Kübra Karaköz, Martı Esin Şemin, Utku Baran Ertan
Görseller ancient.eu’nun izniyle kullanılmıştır.
Yazının orijinali için:
https://www.ancient.eu/Greek_Astronomy/
Antik Yunan’da Astronomi Antik Yunan’da Astronomi Antik Yunan’da Astronomi Antik Yunan’da Astronomi Antik Yunan’da Astronomi Antik Yunan’da Astronomi Antik Yunan’da Astronomi