Gorgon Sineması

“23 Numara”: Bir Asal Sayıdan Daha Fazlası

Yazar: Arman Tekin

Henüz film başlamadı aslında. Sadece belli görüntüler geliyor önümüze. Belki aklımızın bir yerinden geçmiş, gitmiş ve de unutulmuştu. Belki de aklımızın ucundan hiç geçmedi veya hiç dikkatimizi çekecek türden değildi. Hâlâ da öyle gelebilir aslında… 

Bir gende 23 çift kromozom bulunur.

Tapınak Şövalyelerinin 23 ustası vardı.

William Shakespeare 23 Nisan’da doğdu ve öldü.

Beethoven ilk piyano sonatını 23 yaşında yazmıştı.

Titanic 15 Nisan 1912’de battı. 1+5+4+1+9+1+2 = 23

Mayalar kıyametin 23 Aralık 2012 (20+1+2) günü gerçekleşeceğini söylemişlerdi.

11 Aralık 1941, ABD Almanya’ya savaş açtı. 11+12=23

Hitler 1945 yılının Nisan ayında intihar etmişti. 4+1+9+4+5 = 23

Tesadüflere inanır mısınız? Tesadüflerin sıkça tekrarlandığına? 

Peki “23” yalnızca bir sayı mı? Asal olsun olmasın… 

Soru şu: Ya değilse?

Film bu sayı ile ilgili sorulan ve sorulacak birçok soruya değiniyor. Tabii henüz değinmedi. Film şimdi başlıyor…

Hikâye aslında çok olağan… Tıpkı diğer hikâyeler hatta hayatlar gibi. Solmuş renkte bir aracın içinde beklenen bir zaman var. Bir yerden bir yere kalkış için alçalacak uçak gibi. Zaman… Geçip giden diğer anlardan oluşan tüm rastlantısal kaderlerin içinde olan ve olmayan. Yapılması gereken işler şüphesiz kendi bekleyişinde. Tüm bekleyişlerse bu bekleyişin izinde…

Bekleyişlerin bu hikâyedeki kahramanı Walter bir hayvan kontrol merkezinde çalışıyor. Bu modern insanın kendi gibi ama kendinden olmayanlar statüsüne indir-ge-diği tüm canlılarla yüzyıllardır sürdürdüğü bir savaş. Walter sadece verilecek adresi bekliyor. Çağrı merkezinde çalışan Sybil ona gideceği adresi veriyor. Gittiği yerde kızgın bir köpek var. Hiç kimsenin rahatsız etmesini istemeyen onlarca köpekten biri. Walter da onun gibi kızgın hayata.  Standart bir köpek yakalama mevzusu Walter’ın köpeğin ışıkta parlayan tasmasına bakmak istemesinin ardından köpeğin onu alt ederek kaçmasıyla son buluyor. En azından tasmasına bakabildi köpeğin: Ned. Walter, Ned’i bir daha görmeyi umut ediyor. Ned şimdilik kaçtı ama o da biliyor; Walter ve Walter gibiler onun için hâlâ serbest ve tehlikeli. İhtimaller silsilesi hayat… Sorgulamalar zinciri başlıyor. Çağrı merkezinden Sybil’a iyi davransaydı, o köpeğin peşine gönderir miydi onu? Ettiğini bulmak mıydı bu şimdi? Bir karma… Karma, kendi karmasından nasıl sağ çıkıyor her seferinde?! Neyse ki karmayla ya da karmasız hayat devam ediyor.

Walter’ın doğum günü. Ne de önemli şey! Hiç arkadaşı olmayan birinin bu dertten kurtulması gerekiyordu kâğıt üzerinde. Ama bir hayat arkadaşı olunca insanın, insanlığa açılması içten bile değil. Hatta an meselesi! Üstelik uzmanlar arkadaşlıkların hayati önem arz ettiğini söylerken… Uzmanlar olmasa acaba dünya nasıl dönerdi? İnsan düşünüyor… Sessiz sinema oyunu oynayarak zaman öldürmek için toplanmış bir grup insan için bu durum sözde Walter’ın doğum gününe özel. Ama Walter, eşinin ona aldığı “23 Numara” adlı kitaba henüz yeni başlamış ve kuşkusuz kitap daha ilgi çekici. Salonda vuku bulan “Hah! Buldum!” çığlıklarından.  Tuvalette başlayacak olan tüm okumalara gebe olan. 

“Bu kitaptaki tüm karakterler birer hayal ürünüdür. Gerçek kişilerle aralarında benzerlik bulanlar ölü ya da diri, okumaya devam etmemelidir.” 

Hayallerin bir ürün olması kısmına alışığız. Ancak “ölü” ya da “diri” okumaya devam etmemeli diyor kitabın yazarı. Benzerliklere çarparsınız yürürken kitabın satırlarında. Benzerlikler sevilmez zaten. Şaşırtıcı bir öneri değil bu. Kim ne derse desin, okuyacağını biliyorken. Hele de senin…

Kan kırmızı duvarlarla çevrili odanın şaşırtıcı ama gerçek (!) kırmızı kanepesinde kitabı okumaya devam eden Walter için kitabın içindeki çocuk ile hikâye giderek ilginçleşiyordu. Çocuğun Walter ile benzer bir yaşamı olmuştu. Öyle ki bu durum Walter’ın seyirci kalamayacağı türden ayrıntılarla doluydu. Walter oluşan bu doluluk hissi ile okumaya aralıksız devam ediyordu. 

Kitabın  yarattığı etki zamanla Walter’ın hayatının bir parçası olmuştu. İnsan kendi yaratımı olan hayalleri ile yaşar ve yaşatır. Bir insanı, bir hayvanı ve kuşkusuz bir kitabı bile… Elbette suçlayamayız bu yüzden. Ancak yazarın üzerinde durduğu benzerlikler Walter için sadece kendisine tutulan bir ayna gibiydi. Bakışmalar ve kendi ile hesaplaşmaları daha yeni başlıyordu.

Hikâyenin kadınları sıra sıra dizili. 

Agatha. Sarı kıvırcık saçlı. Ailesi için cefa çeken ve mutlu olmanın peşinde bir eş.

Kitabın içinde, metruk bir binada. Tam anlamıyla intihar sarısı saçları olan bir kadın. 23’ün ele geçirdiği bu kadın, ismini söylemeden öylece bırakıp gitmişti.

Siyah saçlı kadın. Son derece seksi. Fabrizia. 

Hepsi Walter’ın içinde. 23’lük adımlarıyla Walter hepsinin peşinde.

Giderek büyüyen “23” takıntısı tüm aileye sıçrıyor. Agatha çıkmak istiyorsa da Walter için artık çok geç. Tek yol yazarı bulmak. Yazarın arkasında bıraktığı ve daima Walter’a çıkan yolların izini bulmadan bu hikâye çözülmeyecek.  

Bir hikâye. Hem de çok tanıdık. Ama nereden?

Yaşadığımız hangi hayatın yazarı biziz? 

Okuduğumuz hangi kitabın yazarını biliyoruz? 

The Number 23 (2007)

Hayatını bir sayının sanrısı ile geçiren ve sonunda kitabın kendisi olan karakterimiz ise artık her şeyin farkında…

İyi seyirler


Filmin Künyesi

Yönetmen: Joel Schumacher

Yazar: Fernly Philips

Oyuncular: Jim Carrey, Virginia Madsen, Logan Lerman

Süre: 98 Dakika


Editör: Martı Esin Şemin

Related posts

Leave a Comment